Hem gözüm doysun hem sevgilim dursun

Bence ilişkide çerçevesini asla belirleyemediğimiz konulardan biri de sınırlarımız. Bizler birer birey olarak kendi özel alanımızda istediğimizi yapmakta özgürüz. Ama konu ikili ilişkilere geldiğinde kimilerinin fedakarlık, kimilerinin de sınır aşımı olarak değerlendirdiği bazı noktalar var.

Her ilişkinin dinamiği elbette farklı çünkü her bireyi ayrı olarak nitelendirdiğimizde bir de birlikte yaşadığınız duygu yoğunluğu, hayata bakış açılarınız, ilişkiden beklentileriniz işin içerisine girdiğinde farklı kombinasyonlar oluşması çok doğal. Genelleme yapmak imkansız. Fakat bana göre bazı noktalarda ilişkinin sağlığı açısından herkesin yapması gereken şeyler var.

Örneğin sınırlarımızı çizerken artık ‘bir’ kişi olmadığımızı, yaptığımız, yapmak istediğimiz şeyin sadece bizi etkilemediğinin farkında olmak. Elbette her insanın belirli bir noktaya kadar sınırı olmalı, buna ben de katılıyorum ama bir ilişki içine dahil olmayı kabul ettiyseniz bazı sınırların ihlalini de kabul etmiş oluyorsunuz.

Bunu şöyle anlatabiliriz. Hayatımızı bir çember olarak düşündüğümüzde bir ilişkiye başladığımızda birbirimize yaklaştıkça çemberlerin bir ortak kesişim kümesi oluşur. Ortak kümelerin dışında kalan kısımlar bizim keskin sınırlarımız olabilir, bu çok doğaldır fakat unutmamalıdır ki ortak paydadaki unsur ne kadar fazlaysa çemberler birbirine o kadar yaklaşmış ve iç içe geçmiş, dolayısıyla da sağlamlaşmış demektir.

Günümüzde artık özgürlük adı altında ilişkilerin içinin boşaldığı, anlamının sözde ‘modernize’ edildiği ilişkileri gördükçe ilişki yaşamaktan korkuyoruz. “Gerçek aşkı arıyorum ama bulamıyorum” diyorsanız aradığınız şey acaba sizinle ortak paydada buluşacağını bildiğiniz birileri olabilir mi?