Hortlatılan Siyasal Aleviciliğin hedefi ne ve arkasında kim var?
Muhalif partilerin sözcüleri, akademisyenler, gazeteci-yazarların yanısıra pek çok Alevi kimlikli sanatçı, Suriye’de ortaya çıkan yeni durumla ilgili, ortada fol yok yumurta yokken bağırmaya başladı. Hatta HTŞ ve SMO’lu muhalifler daha Şam’a girer girmez “Pek yakında Alevi katliamı olacak” dediler. Bu “Tahmin” lerinin sebebi, HTŞ’nin Türkiye dâhil tüm dünya ülkeleri tarafından terör örgütü olarak tescillenmiş olmasıydı ama asıl neden de “İslam referanslı” bir örgüt niteliği taşımasıydı. Yoksa bu kesimler seküler ve sol kimlikli PKK-YPG’nin katliamlarıyla ilgili herhangi bir sıkıntı duymadılar şimdiye dek.
Bu kesimler son 100 yılın en kanlı diktatörü Beşar Esad, Baasçı çetesi, muhaberatı ve şebbihalarıyla, İran ve Rusya desteğiyle bir milyondan fazla masum insanı varil bombalarıyla, kimyasal silahlarla katlederken, Sednaya mezbahasında yüzbinlerce insan işkenceyle öldürülür, kadınlar, genç kızlar sistematik olarak tecavüze uğrarken de “Katliam var” demeyi akıllarına getirmiyorlardı. Üç maymuna dönmüşlerdi ve susuyorlardı.
Aralarından bir tanesi bile Sednaya’daki korkunç görüntüleri izledikten sonra çıkıp “İnsanlığımdan utandım, Esad rejimini desteklediğim için pişmanım” demedi.
İşte bu mezhepçi bakış açısı aradan makul bir zaman geçtikten sonra şimdi de “Suriye’de Alevi katliamı yapılıyor” sözleriyle ortalığı velveleye vermekte. Fake görüntüler, geçmişte yaşanmış olayların haberleri ve yalanlar üzerinden İran ajanlarının ve İran-PKK kaynaklı hesapların yaymasıyla Suriye’de Alevilerin ayaklanması çağrıları yapılmakta. Nitekim bir ay önceki bir türbe yakma olayının görüntüleri yeniden servis edilerek bu hayata geçirildi. Muhaberat elemanları ve silahlı Şebbihaların kışkırtmasıyla insanlar sokaklara döküldü, 17 HTŞ görevlisi öldürüldü. Ama öte yandan bir Nusayri köyünde yine Aleviler tarafından mezar yakma provokasyonundan sorumlu üç İran ajanı yakalandı, HTŞ görevlilerine teslim edildi. Alevi ve Sünniler Lazkiye’de ortak protesto mitingi yaptı. Sünni ve Alevi dini liderlerle kanaat önderleri de keza provokasyonlara gelinmemesi çağrısında bulundular. BBC bile önceden verdiği haberi düzeltti bir başka haberiyle. (*) Bir Alevi kadını evinden atan Sünni aileyi işgal ettikleri evden şikâyet üzerine HTŞ görevlileri çıkardı ve Alevi kadınla kızını evine geri yerleştirdi. Görüleceği üzere bu kışkırtmaların Suriye’deki insanlar üzerinde, mezhebi, inancı ne olursa olsun alıcısı yok.
Ancak olay artık Suriye tartışmasından çıkmış Türkiye eksenine kaymış görünüyor. Barış Atay, Mustafa Seyfullah Kılıç, Sabahat Akkiraz, Hilal Nesin, Erk Acarer, Serdar Akinan, Nasuh Bektaş, Turhan Bozkurt, Servet Mollaoğlu, Ali Ergin Demirhan, Fehim Taştekin, Öztürk Yılmaz, Dılşa Deniz gibi isimlerin paylaşımlarına bakıldığında, Esad rejimi işkencecilerinin, muhaberat elemanlarının ve katillerin yakalanmasından rahatsız olmuşlar, tutuklamaları "katliam" diye Türkiye kamuoyuna yansıtıyorlar.
Tüm bunların üzerine dün Metin Karataş adlı müzisyenin paylaşımını görünce dehşete düştüm.
Birileri Suriye'deki iktidar değişimine dikkat çekerek Türkiye'deki Alevileri kışkırtmak üzere Yavuz Sultan Selim’in resimlerini paylaşıyormuş. Yapanlar çıkabilir çünkü kendilerine "İslami kimlik" etiketini yapıştıran kışkırtıcılar çok ülkemizde. Müzisyen Metin Karataş da tutmuş aşağıdaki tweet’i atmış X’teki hesabından:
“Anadolu’da itlere Yavuz adını verirler, bizim nazarımızda kapımızda it olacak kadar değeriniz yok bilesiniz…”
İşe bakar mısınız? Vurun kafa kafaya. Troller bunu yapar, sen de böyle cevap verirsen körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz olur. Sonra birden her şey göz açıp kapayıncaya kadar yaşanır tüm trajik sonuçlarıyla.
Mesele Yavuz Sultan Selim-Şah İsmail arasındaki Çaldıran Savaşı’na kadar uzanmış. Bu, Yavuz’un Anadolu’da Şii Türkmenleri katlettiği yolundaki tartışmayı içeren tarihi bir mesele. İran’ın öncülü Safevi Hükümdarı Şah İsmail’in Osmanlı topraklarındaki Türkmenleri kışkırtmasıyla başlayan ayaklanmaların bastırılması sonucu yaşananlardan kaynaklı bir tarihsel okuma.
Tuhaf olan şu:
Yaklaşık 500 yıllık bir mesele yine günümüze taşınıyor. Bu yüzden İstanbul’daki üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim adı verilmesine şiddetle muhalefet etmişlerdi.
Metin Karataş Alevi deyişlerinin yanı sıra siyasal mesajları olan türküleriyle bu camiada tanınan bir isim. Türkülerinde ağırlıklı olarak siyaset var. Tabii bu paylaşımının ardından gelen yoğun tepkiler üzerine tweet’ini silmiş.
Geçmişte ülkemizde derin ve karanlık kumpaslarla defalarca mağdur edilen Aleviler de hiç ders almamış gibi Suriye’de olup bitenleri ülkemize transfer etmek için canla başla çalışmakta..
Hâlâ neye alet olduklarını anlamıyorlar.
Buradaki amacın etki ajanları ve fonlanmış haber sitelerinin kışkırtmasıyla SİYASAL ALEVİCİLİK zeminini güçlendirerek, Türkiye’yi Alevi-Sünni yapaylığıyla meşgul edip Suriye’den uzak tutmak olduğu anlaşılamıyor mu?
Oysa Türkiye’deki Aleviler şunu anlamalı ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti tam tersine Suriye’den uzak kalırsa ve oraya vaziyet edemezse sorun var.
Şu anda orada herhangi bir sıkıntı yok. Yayılan haberlerin hepsi yalan. HTŞ durumu iyi götürmekte. Benim de HTŞ’ye ilişkin rezervlerim var ve bunu daha en başta belirtmiş olmama rağmen uygulamalara bakıyorum şu anda. Ülkemizde “SİYASAL ALEVİCİLİK” üzerinden yeni bir eksen oluşturmayı hedefleyenlerin oyununa gelinmemesi önemli. Aleviler bir yere, bir tehlikeye dikkat çekmek niyetindelerse, Suriye’de kendileriyle aynı mezhepten olanlara zarar gelmesini istemiyorlarsa bu yalanların peşinden gitmeyi bırakmalılar. Dikkat çekmenin yöntemi, meçhul bir iddianın üzerinden yürümek değil.
Nitekim bunu Metin Karataş da anlamış ve Facebook hesabından şöyle demiş:
“Aleviliği siyasete alet etmek, Alevilik üzerinden siyasi mesaj vermek Aleviliğe hakarettir. Alevilik siyaset üstüdür, hiçbir Alevi kurumu veya temsilcisi kendi siyasetine ve çıkarına göre Alevilik adına siyasi adres gösteremez, siyasi telkinde bulunamaz.”
Çok güzel de senin yaptığın ne?
Bir düşün istersen…Amacın ne olduğunu ve nelere alet edildiğini.