HÜDAPAR mı, Hizbullah mı?
Bu başlığı 18 Ekim 2014 tarihli köşe yazımda kullanmıştım.
Bu satırları size Elâzığ-Malatya yolunda yazıyorum.
Dün akşam ve hafta sonu boyunca deprem bölgesindeydim. Kahramanmaraş, Elbistan, Gölbaşı, Adıyaman, Elâzığ ve Malatya'da depremzedelerle buluştuk.
İletişim Başkanlığı öncülüğünde 70 meslektaşımızla “hep beraber” bölgeye gidip depremzedelerle konuştuk, son durumu bizzat onlardan dinledik. Yaralar gün geçtikçe daha hızlı sarılmaya başlandı.
Deprem bölgesinden notlarımı yazacağım, ama ülkemizde bir de muhalefet var. Büyük afete rağmen tamamen siyaset yapıyorlar ve durmadan seçimleri konuşturuyorlar.
HÜDAPAR (Hür Dava Partisi) 14 Mayıs 2023 seçimlerinde şimdilik Cumhur İttifakı'na dâhil olmasa bile AK Parti ve MHP ile beraber Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleme kararı aldı.
Bunun üzerine saldırılar da başladı.
PKK'ya sırtını yasladığını söyleyen HDP'ye destek verip “legalleştirenler” birdenbire HÜDAPAR'a saldırmaya başladı.
Biz gerçekleri yazalım!
Şimdi birileri; “HÜDAPAR Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleyince mi bunları yazıyorsunuz?” diyebilir.
18 Ekim 2014’te, sekiz sene evvel yazmıştım. Şimdi size, “HÜDAPAR mı Hizbullah mı” başlıklı o yazımı aynen aktarıyorum.
Sekiz sene evvel şunları yazmışım:
Batı’nın Ortadoğu diye adlandırdığı coğrafyadan bahsediyorsanız siyasi ve sosyal birçok konuda kafaların karışık olması kaçınılmaz. Niçin kendi yaşadığımız mekâna “Ortadoğu” diyoruz o ayrı mesele! Oysa ayaklarımızı bastığımız yerde ve ümmet coğrafyasındayız! Kendi ayakkabılarımızı bırakıp, Batı’nın çizmelerini cilalayıp durduk. Peygamberimizin (SAV) “Yeryüzü bana mescit kılındı” sözünü hatırlamanın vaktidir.
Bütün terör örgütleri bizim ve komşularımızın topraklarında; ama Avrupa ve Amerika bunu kendileri için tehdit görüyor! Sebep belli! PKK, Amerika’da faaliyet göstermiyor; ama onun isminin geçtiği yerde mutlaka bir Amerika oluyor! Kendi meselelerimize hep elin adamlarını karıştırdık, çünkü bu meseleleri kurcalayan ve ateşi körükleyen hep onlardı!
Herhangi bir siyasi parti üyesi değilim! Türkiye’nin ve Müslümanların önündeki engelleri kaldıran herkesi seviyorum. Erdoğan’ı da seviyorum Erbakan’ı da! Sevmek suç mu?
Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) geçtiğimiz sene (2013’te) resmileşen bir siyasi parti! Daha çok Doğu illerimizde etkinlik gösterdiği için Türkiye onları yakinen tanımıyor. Kobani (Aynül Arap) eylemlerinde yaşanan hadiseler birtakım medya tarafından PKK-Hizbullah çatışması gibi gösterildi ve Hüda Par bu çatışmanın bir tarafıymış gibi yansıtıldı. Hüda Par’a büyük bir haksızlık yapılıyor. Hem üyelerini öldürüyorlar (şehit ediyorlar) hem de onları eline silah alıp sokağa çıkmış gibi gösteriyorlar.
Hüda Par “silahsız” ve sivil bir oluşum! Aksini iddia ve ispat eden varsa buyursun delilleri sunsun da bizler de onları eleştirelim. Bu partiye mensubiyetim yok, ancak bir hakkı teslim etmek için illa o topluluğun bir üyesi olmanız gerekmez! Ezbere konuşup duranlara kimse inanmasın!
Şimdi önyargıları bir kenara atıp büyük fotoğrafa bakalım! Batı ve onun şımarık kanlı veledi İsrail, samimi niyetlerle kurulan örgütleri bir şekilde “vahşî” örgütlere algı yönetimiyle çeviriyor! Hizbullah’ın kuruluş amacı 1980’lerin başında İsrail’i işgal ettiği toprakların bir kısmından çıkarmaktı. Bu amacı desteklemeyelim mi? Peki toplum Hizbullah’ı nasıl tanıdı? 1990’ların sonuna doğru açılan mezarlardan çıkarılan ve “domuz bağı” ile elleri bağlanmış insanların üzerinden, kamuoyu bir algı yönetimine tabi tutuldu. O dönem muhafazakâr medya bile bunu “Hizbul-vahşet” diye adlandırmıştı. Böyle yapmasa onlar da bu operasyonla birlikte kirli ellerin oyuncağı olacaktı! Müslümanlar medyada çok güçsüzdü o zaman, her yerde olduğu gibi!
Herhangi bir yapılanma masum kanı dökmek üzerine kuruluysa onun karşısındayız. Kurumlarımızı da birilerinin oyuncağı olmaktan kurtarmalıyız. AK Parti’yi bile “laiklik karşıtı bir örgüt” diye kapatmaya çalışmadılar mı? Onlar başarılı olsaydı Erdoğan tarihe “diktatör” olarak geçecekti.
İyi niyetlerle kurulmuş Hüda Par’ı da birilerinin oyuncağı yaptırmayalım! Ön yargılarınızı artık atın, yaftalamayı bırakın! Ne zaman Yasin Börü desek içimizden birileri hemen “Ama onlar da Hizbullah, çatışıyorlar, bırak bize ne” deyiveriyor! Tam da düşmanlarımızın duymak istediği sözler bunlar işte! Asıl dert Hüda Par’ın, “PKK’nın insan kaynaklarına” vurduğu darbedir! Kürtlerin yaşadığı coğrafyada siyaset yapan Hüda Par, bunu “ırkçılık” ekseninde değil, ümmet ekseninde yapıyor! Hizbullah ise tarihi süreç içinde üzerine bazı şüpheli “fiiller” yapışmış bir örgüt ve artık bu defter kapatılmalıdır! Hüda Par, temiz bir parti olarak yoluna devam etmeli ve bu süreçte atılan çamurlara karşı sükunetini korumalıdır.
Üyeleri öldürüldüğü halde “sükunetini” muhafaza eden ve kanlı yollara tevessül etmeyen Hüda Par’ın tüm yöneticilerini Büyük Türkiye ideali adına tebrik ediyorum! Allah’ın emri olan Kurban’ın etlerini dağıtırken şehit olan Yasin’imize ve diğer kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyor; ailelerini vakarlı duruşlarından dolayı dualarla anıyor ve sabırlar diliyoruz!
Birçoğumuzun gücüne giden bir durumu da açıklayalım: Yasin Börü ve Hasan, Yusuf, Hüseyin kardeşlerimizin hunharca katledilmesini görmeyip Berkin Elvan’ın 14 yaşındaki cesedini kullanan ucube medya adamları! Vicdanlı kardeşlerim, üzülmeyin! Biz itidalli durdukça, kandan beslenen fildişi kulesi monşerleri bundan böyle ölü bedenler üzerinden siyaset yapamayacak!
Bizim için Çanakkale Şehitleri ile Mavi Marmara şehitleri arasında fark yok; hepsi ümmetin evladı, hepsi bizim insanımız! Ve dahi Berkin de aramızda yaşayan bir insandı, ama kullandılar!
Çözüm Süreci’nde “kan akmayacak” günlerin önündeki en büyük iki engel Selahattin Demirtaş olmamalıydı! Ama oldu! Tam neticeye varacakken düğmeye basıldı, önceden konuşlandırılmış “görevli lejyonerler” karşılıklı çatışma bahanesiyle ve hâlihazırdaki örgütler eliyle bu süreci durdurmaya çalıştı! Yavaş olun, elinizdeki silahları bırakın; artık sizin karşınızda her anlatılana inanan bir millet yok! Çözüm Süreci tamamlanacak, ülkemizde artık kan akmayacak ve dünya değişecek!
Kürtlerin bir adresi olmalı mı?
Bu sorunun cevabını kavimler çözecektir, örgütler değil!
SON SÖZ: Sekiz sene evvelki yazımı tekrar okumuş oldunuz. Deprem bölgesini unutmayalım, orayı yalnız bırakmadan, son vatandaşımız da (kimliği ne olursa olsun) evine girene dek maddi manevi desteğimizi sunalım.