İbrahim Kalın: İronik ve trajik olan, ABD'nin teröristleri silahlandırması
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, gerçek trajedinin, ABD yönetiminin, Obama döneminden bu yana Suriye'deki terörist ağını desteklemesi, silahlandırması ve finanse etmesi olduğunu söyledi.
Kalın, CNN World'de Becky Anderson'ın Barış Pınarı Harekatı'na yönelik tepkiler ve iddiaları ilişkin sorularını yanıtladı.
Sözcü Kalın, Barış Pınarı Harekatı'nı trajedi olarak adlandıranların, bunun gerçeği yansıtmadığını çok iyi bildiğini ifade ederek, bu mesele konusunda ABD ile bir anlaşmaya varabilmek için Türkiye'nin aylarca uğraştığını anlattı.
Türkiye'nin yıllardır ulusal güvenliğiyle ilgili endişelerini ABD'li yetkililere aktardığını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da çeşitli platformlarda bu konuyu gündeme getirdiğini ifade eden Kalın, Türkiye'nin, sınırında böyle bir koridorun ya da yapının kurulmasına izin vermeyeceğine vurgu yaptığını hatırlattı.
ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı'nın (CIA) ve ABD Dışişleri Bakanlığı raporlarında da YPG'nin açıkça terör örgütü PKK'nın Suriye'deki kolu olarak nitelendirilmesine rağmen Türkiye'nin endişelerine ve çağrısına kulak asılmadığını belirten Kalın, "İronik ve trajik olan, ABD'nin Suriye'de Marksist-Leninist ayrılıkçı bir terörist örgütü silahlandırması ve desteklemesidir." dedi.
İbrahim Kalın, Türkiye'nin, terör örgütü DEAŞ ile mücadelenin, Türk askeri, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), PKK mensubu olmayan Kürtler gibi diğer yerel unsurlarla yürütülebileceği önerisinin de birçok kez gündeme getirdiğini de vurgulayarak, YPG-PKK'nın, DEAŞ ile mücadele adı altında ABD'den temin ettiği silahlarla Arap kasabalarında güçlendiğini ve insanları evlerini terk etmek zorunda bıraktığını söyledi.
YPG/PKK'nın harekatın ikinci gününde yaklaşık 800 DEAŞ mahkumunu serbest bıraktığını, bunu yapmasının nedeninin, YPG/PKK olmadan DEAŞ ile mücadele edemeyeceklerini iddia eden ABD ve Avrupa'ya şantaj yapmak olduğuna işaret eden Kalın, "YPG/PKK, bölgede gerçekten DEAŞ ile mücadele etmekten ziyade açıkça ayrılıkçı bir gündemi olan bir tür özerk bölge yaratmakla ilgileniyor." diye konuştu.
Kalın, Türkiye'nin desteklediği muhalif güçlerin bölgede savaş suçları işlediği yönündeki iddialara ilişkin olarak da Türkiye'nin savaş suçları dahil olmak üzere her türlü ihlal iddiasını çok ciddiye aldığını, eğer ileri sürüldüğü gibi vakalar varsa bunların etraflıca soruşturulacağını kaydetti.
Türk askerinin ve ÖSO'nun, Barış Pınarı Harekatı sırasında Suriye'de çok dikkatli hareket ettiğini, sivillere saldırmadığını dile getiren Kalın, harekata başlandığında birçok yetkilinin, ülkenin ve uzmanın, sivillerin zarar göreceğini, yüz binlerce kişinin bölgeden kaçmak zorunda kalacağını, Kürtlerin saldırıya uğrayacağını ve bölgenin demografisinin değişeceğini iddia ettiğini, bunların hiçbirinin yaşanmadığını belirtti.
Rakka operasyonunda 4 bin, Musul'da da 9 ila 11 bin sivilin öldürüldüğünü hatırlatan Kalın, bu sayıların, Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi kuruluşlar tarafından belgelendiğini, bu iki örgütün bir buçuk yıl önce kanıtlara dayandırdığı raporunda, YPG/PKK'nın, Türkiye'nin temizlediği Tel Abyad ile Rasulayn'da ve diğer bölgelerde yaptıklarının savaş suçuna vardığı bulgusuna yer verildiğini ifade etti.
Dini azınlıklar konusundaki iddialar
Kalın, dini azınlıklar konusunda da YPG/PKK'nın iddialarının ironik olduğunu, terör örgütünün, ABD kamuoyunda ve Trump yönetimi üzerinde, bölgedeki Hristiyan azınlığın muhafızlarıymış gibi bir algı yaratmaya çalıştığını, gerçeğin ise bunun tam tersi olduğunu söyledi.
Suriyeli Hristiyanların, YPG/PKK'nın Hristiyan çocukları kaçırdıklarını söylediklerini ifade eden Kalın, YPG/PKK'ın bu çocukları kendi saflarına katarak Türkiye'ye karşı savaştırdığını anlattı. Kalın, "Kiliseleri kullandılar. Yakın zamanda bir kiliseyi bombaladılar. Bunu da Türkiye'nin üzerine atmaya çalıştılar." ifadesini kullandı.
Kalın, Türkiye'nin Hristiyan azınlığı koruduğunu, son 5-6 yılda kapılarını 4 milyon Suriyeliye açtığı zaman, kimseye dinlerinin ve etnik kökenlerinin sorulmadığını belirterek, "Türkiye'ye Kürtler, Araplar geldi. Sünni Müslümanlar geldi. Hristiyanlar geldi. Sadece bizim Hristiyan topluluğun 10 gündür ne dediğini dinleyin. Ermeni kilisesi, Arami, Süryani kilisesi... bunlar dünyadaki en eski kiliselerden ve bunlar bizim Barış Pınarı harekatımızı övdüler." ifadesini kullandı.
"3-4 yıldır DEAŞ'a karşı mücadele veriyoruz"
ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'de kaçan az sayıda DEAŞ mahkumunun çoğunun yakalandığı açıklaması hatırlatıldığında Kalın, "Diğer ülkeler gibi 3-4 yıldır DEAŞ'a karşı mücadele veriyoruz. Cerablus bölgesinde Fırat Kalkanı operasyonuna başladığımızda 3 binden fazla DEAŞ teröristini etkisiz hale getirdik." dedi.
Fırat Kalkanı Harekatına başladıklarında 3 binden fazla DEAŞ teröristini temizlediklerini söyleyen Kalın, Cerablus, Bab, Azez hattında hiçbir DEAŞ mensubunun kalmadığını ve de Afrin bölgesinin de YPG/PKK'lı teröristlerinden arındırıldığını belirtti.
Kalın, harekatın ikinci gününde serbest bırakılan DEAŞ mahkumlarının, Ayn İsa beldesi yakınlarında terör örgütü YPG/PKK'nın kontrolündeki bir kampta tutulduklarını anımsatarak, bazı DEAŞ mensuplarının, medyaya verdikleri demeçlerde, YPG/PKK teröristlerinin gece yarısı gelerek kendilerine "dışarı çıkın" dediğini ve neler olduğundan habersiz mahkumların kampı terk ettiğini, daha sonra bu YPG'lilerin geri gelerek kampı ateşe verdiğini hatırlattı.
Türkiye'nin, serbest bırakılan DEAŞ mahkumlarının izini sürerek 196'sını yakaladığını belirten Kalın, YPG/PKK'nın DEAŞ teröristlerini ABD ve Avrupa ülkelerini tehdit etmek için pazarlık malzemesi olarak kullandığını yineledi.
DEAŞ'a karşı asıl mücadeleyi Özgür Suriye Ordusu'nun (yeni adıyla Suriye Milli Ordusu) verdiğini vurgulayan Kalın, Fırat Kalkanı Harekatı sırasında çok sayıda DEAŞ üyesini bölgeden temizlediğinde ve DEAŞ ile bağlantılı gruplarla mücadele ettiğinde övgü toplayan ÖSO'nun aynı bölgeyi bir diğer terörist örgüt YPG/PKK'dan temizlemek için harekete geçtiğinde "barbar" şeklinde nitelendirilmesinin mantıksız olduğunu dile getirdi.
"DEAŞ'a karşı savaşmaya devam edeceğiz"
Harekatla iki şeyin amaçlandığını belirten Kalın, "Birincisi, sınırı terörist unsurlardan, YPG/PKK veya DEAŞ hangisi olursa olsun bunlardan temizlemek. Biz de DEAŞ'a karşı savaşmaya devam edeceğiz." diye konuştu.
Kalın, DEAŞ'ın "askeri ya da ideolojik olarak hiçbir şekilde yeniden ortaya çıkmasını" istemediklerini vurgulayarak, "(DEAŞ) Müslümanlara ve İslam'a, El Kaide ve Eş-Şebab ile bütün terör örgütlerinden daha çok zarar verdi, daha fazla Müslüman öldürdü. Bizim için hepsi aynı; sadece terörist. Irak, Ürdün, Suriye'de daha çok Müslüman öldürdü. Biz bunlarla geçmişte yaptığımız gibi savaşmaya devam edeceğiz. Fakat aynı zamanda Suriye'de YPG diye anılan PKK ile de savaşmaya devam edeceğiz. Çünkü bir terör örgütüyle diğerini kullanarak savaşamazsın. Teröristler arasında bu iyi bu kötü diye seçim yapamazsın." değerlendirmesinde bulundu.
ABD'nin "yıllardır bu iyi düşünülmemiş politikalarla bölgeye müdahale ettiğine" işaret eden Kalın, ABD'nin soğuk Savaş döneminde yürüttüğü, hepsi başarısızlıkla sonuçlanan kontrgerilla politikalarına bakılması gerektiğini ve Obama döneminde alınmış yanlış kararların da Suriyeliler ve herkes için yeni problemler yarattığını belirtti.
-"İki yılda 362 bin Suriyeli geri döndü"
Kalın, operasyonun birinci hedefinin "bu bölgenin teröristlerden temizlenmesi, ikinci hedefinin de Suriyelilerin ülkelerinin kuzeyinde, Fırat'ın doğusundaki ve batısındaki bölgeye geri dönebilecek koşulları yaratmak" olduğunu belirtti.
Son iki yılda 362 bin Suriyelinin, Cerablus, Bab ve Azez gibi bölgelere geri döndüğünü paylaşan Kalın, "(Suriyeliler) YPG/PKK'nin kontrolü altından bölgelere dönmek istemediler çünkü kendilerini güvende hissetmiyorlardı. Kendilerine insanca davranılacağını düşünmedikleri için dönmediler." ifadelerini kullandı.
Şu anda harekatın Suriyeli mültecilerin geri dönüşü için uygun koşulların yaratılmasına odaklanılan ikinci aşaması üzerinde çalışıldığını belirten Kalın, Türkiye'nin Kürtlerle herhangi bir problem yaşamadığının altını çizdi ve meselenin "YPG/PKK'nin bölgeden çıkarılması olduğunu" kaydetti.
Kalın, Trump'ın kısa bir süre önce yaptığı konuşmaya da değinerek, "Trump'ın aynı açıklama içinde hem anlaşmanın tamamlanması ve Suriyelilere ev sahipliği için cumhurbaşkanımıza hem de kırmızı bültenle aranan adını anmak istemediğimiz bir teröriste ve silahlı unsurlarına teşekkür etmesi çok hayret verici." dedi.
İbrahim Kalın, ABD'nin NATO müttefikini, bir terör örgütüyle aynı kefeye koymasının, "inanılmaz ve kabul edilemez" olduğunu vurguladı.
-"Kürtler bu coğrafyanın ve Türkiye'nin bir parçası"
Kürtlerin bu coğrafyanın ve Türkiye'nin bir parçası olduğunu vurgulayan Kalın, "Türkiye, Suriye, Irak ve İran'da milyonlarca Kürt var. Hepsiyle iyi ilişkilerimiz var fakat bizim Kürtleri temsil ettiklerini iddia eden teröristlerle problemimiz var. Herkes biliyor ki onlar Kürtleri temsil etmiyor ve belki küçük bir azınlık onları destekliyor. Onların başka gündemleri var, biz de bunu açıklamalıyız." ifadelerini kullandı.
Kalın, ABD ile yapılan anlaşmayı hatırlatarak, "Aslında, 17 Ekim'de ABD'lilerle yaptığımız anlaşma uyarınca YPG/PKK'nin bu alanlardan ayrılmasını sağlamaları gerekiyordu. Yani, biz onlarla muhatap olmuyoruz. Anlaşma gereği bu alanlardan onları çıkarmak (ABD'nin) görevi." diye konuştu.
Türkiye'nin yapılan anlaşmayı ihlal etmediğini anlatan Kalın, şunları söyledi:
"Birkaç saat önce bizler konuşurken ne oldu biliyor musunuz? YPG/PKK, anlaştığımız alandaki üç köyden çıkmayı reddetti ve birliklerimize silahlı insansız hava aracı (SİHA) saldırısı düzenledi. Şimdi, (YPG/PKK) onlar anlaşmayı bizim ihlal ettiğimizi iddia ediyor. Hayır tam aksine, belirlenen bölgelerden çıkmayı reddeden YPG/PKK'dır. Onlar askerlerimize saldırdılar ve bizim onlara saldırdığımızı iddia ediyorlar. Bu inanılmaz iftira kampanyasını ve yalan bilgilendirmeyi görüyor musunuz?"
"YPG/PKK, Türkiye'ye saldırıldığında NATO'nun karşılığı nerede?"
Kalın, Türkiye'nin ABD ve Rusya ile iki ayrı anlaşma yaptığını dile getirerek, "ABD ile yaptığımız anlaşma belirli bir bölgeyi kapsıyor. ABD ile diğer bölgelere ilişkin yapmaya çalıştığımız anlaşmalar yürümedi, (Amerikalılar) dürüst değillerdi. Askerlerimiz ABD askerleriyle ortak devriyelere devam ederken YPG/PKK'yı desteklemeye ve silahlandırmaya devam etti. Trump defalarca DEAŞ'ın yok edildiğini söylerken ve uzmanlar da bunu onaylarken ABD, yaklaşık bir yıl sonra terör örgütüne silah vermeye devam etti. Neden?" sorusunu yöneltti.
Türkiye'nin NATO üyesi bir ülke olduğunu hatırlatan Kalın, "YPG/PKK Türk topraklarına saldırdığında bu topraklar Türkiye'nin değil NATO'nun topraklarıydı. NATO'nun karşılığı nerede? NATO nerede? Bence, Trump diğer milletlerin öne çıkması gerektiğini söylediğinde haklıydı." yorumunu yaptı.
Kalın, DEAŞ mahkumlarına atıfta bulunarak, "Basit bir soru, 2 bin-3 bin DEAŞ mahkumu var. Bunların çoğu Avrupa vatandaşı. Neden Avrupa ülkeleri uluslararası hukuk uyarınca onları geri almıyor? Aslında (Avrupa ülkeleri) bunu yapmaya mecburlar ancak vatandaşlarını geri almıyorlar." değerlendirmesini yaptı.