İddialar doğruysa kopsun kıyamet!
Bir çocuğun masumiyetine uzanan el kimin olursa olsun kırılır.
Sebep, sonuç, gerekçe, psikoloji, sosyoloji, inançsal kaygılar ne derse desin, altı yaşında bir çocuğun alçakça istismarına ilişkin ciddi iddialarla karşı karşıyayız.
İddiaların sahibi, bizzat istismara uğradığını öne süren gencecik bir kadının kendisi.
Sığınabileceği tek limana gitmiş. Yargıya, adalete teslim olmuş.
Susup dinlemek zorundayız. Utanarak dinlemek zorundayız. Çok utanarak…
Ortada bir iftira, provokasyon var mı? Genç kadının iddiaları ne kadar doğru? Bütün bunlar adil bir yargılama ile anlaşılacak. Ama olayın başka toplumsal boyutları da var.
Google’a, “9 yaşındaki kız çocuğu evlenebilir mi?” diye yazdığınızda, karşılaşacağınız cümleler, tartışmalar, yüce dinimize, Peygamberimize, kitabımız Kur'an’a atıflar yapılarak getirilen akla ziyan yorumlar, bir Müslüman olarak saçınızı başınızı yolduruyor.
Neyi tartışıyorsunuz? Neyi araştırıyorsunuz?
Dokuz-on yaşlarında kız çocuğunun hangi şartlarda evlenebileceğini soran, bunu araştıran, yorumlayan, ayetlerden, hadislerden, mezheplerden kaynak göstererek izah etmeye çalışanlar, benim inandığım Allah’ın kulu, benim Peygamberim Hazreti Muhammed’in ümmeti, yüce dinim İslam’ın mensubu olamaz.
Bu bir sapkınlıktır, bu bir pedofilidir, bu bir insanlık suçudur.
ALLAH’TAN KORKMAYAN KULDAN UTANMAZ
Bir insanın vicdanı, siyasal, ekonomik, toplumsal, teolojik kaygılarla mühürlenemez. İnsan olmanın/olabilmenin getirdiği kırmızı çizgileriniz yoksa, vahşi doğanın cinsel güdülerini, yaratılanların en şereflisi insanın hayatına monte edebilirsiniz. Sonra şerefsizce, bir kız çocuğunun adet gördüğü yaşın, evlenme yaşı olduğunu savunabilirsiniz. Allah’tan korkmazsınız, kuldan hiç utanmazsınız.
Gerçekler karşısında mensubiyetinize göre tavır alamazsınız.
“Cemaatleri küstürmeyelim. Atatürkçüleri kızdırmayalım. Dindarları ürkütmeyelim. Laiklerin şimşeklerini üstümüze çekmeyelim. Muhalefete dokunmayalım. İktidarla kötü olmayalım” endişesiyle gerçekleri görmezden gelirseniz, insan olamazsınız.
Gerçekleri, adaleti, hakkaniyeti, merhameti bir çuvala koyup denize mi atalım?
Maddi, manevi çıkarlarımızın esiri mi olalım?
İnsan odaklı bir disiplini seçmediğimiz sürece bu amansız hayatın, çıkarlara dayalı düzenin kölesi olmaya devam ederiz.
Dürüst olalım. Her konuda dürüst olalım.
Altı yaşında evlendirildiğini ve aynı yaşta tecavüze uğradığını iddia eden bir kadın var ortada.
Ona sahip çıkmak, gerçeklerin arkasında durmak, yasal süreci takip etmek hepimizin vicdan borcudur.
Ortada savcının hazırladığı bir iddianame ve o iddianameyi kabul eden bir mahkeme var.
İddiaların bir provokasyon olabileceğine ilişkin endişeleriniz olabilir. Sonuçta öyle de çıkabilir. Ama yapılması gereken, adil yargılama, kamuoyu vicdanının tatmin edilmesi ise konunun her yönüyle araştırılmasına destek vermek, davaya bakan hâkim ve savcıyı yüreklendirmek gerekmez mi?
BU BİR İNSANLIK SUÇU
Bu siyasetin konusu değil. Bu cemaatlerin, vakıfların, derneklerin, kurum ve kuruluşların konusu değil. Bu çarpık bir zihniyetin sonucu. Cehaletin, ilkelliğin, iki bacak arasına hapsedilmiş yaşam anlayışının getirdiği dramatik bir netice.
İddiaların odağındaki isim bir cemaatin ileri gelenlerinden biri.
İddiaların odağındaki baba da, o cemaatin üst düzeyinden.
İddiaların dibine kadar araştırılmasını, doğru-yanlış tüm gerçeklerin ortaya çıkarılmasını en çok isteyenlerin de bu cemaatin üyelerinin olması gerekir.
İddialar doğruysa da, yalan-yanlışsa da, bunu ortaya çıkaracak olan isteseniz de istemeseniz de yargı mekanizmasıdır. Bize düşen, yargılama sürecinde bir müdahale olup olmadığını takip etmektir. Hak edenin, hak ettiği cezayı almasıdır. Adaletin tecelli etmesidir.
Eğer bir iftira, bir provokasyon söz konusu ise bunu ortaya çıkaracak olan da yargıdır.
Bu iğrenç olay üzerinden İslamiyet’i hedef almaya çalışanların çabası da beyhudedir.
İslamiyet, sadece çocuklara değil, Allah’ın yarattığı tüm varlıklara merhametli ve adaletli olmayı emreder.
O pis ellerinizi çekin çocuklarımızın üstünden.
O pis dillerinizi de uzak tutun yüce dinimizden.