İmamoğlu'nu bekleyen senaryolar...!
Orantısız verilen cezaya tarihimizdeki en çarpıcı örnek İttihat Terakki’dendir.
İttihatçılarda üç tip ceza konuşulurmuş.
1-) Tembih
2-) Kulak çekme
3-) İdam
Tarihi ironi bir tarafa.
İmamoğlu’na verilen insafa ve vicdana sığmayan hapis cezasının ardından fısıltı gazetesinin söylediklerine bakınca aklıma bu geldi.
Tembih… Kulak çekme… İdam…
Artık Türkiye’de kararların hukukiliğini konuşmuyoruz.
Kararlar nasıl siyasi sonuçlar doğuracak onu hesaplıyoruz.
Bir ülke için… Bir demokrasi için… Daha vahim ne olabilir?
***
Şimdi İmamoğlu davasında ikinci dalga konuşuluyor.
İBB’ye alınan personelin terörle iltisaklı çıktığı varsayımıyla hazırlanan rapor, acaba bir terör soruşturmasına dönüşecek mi?
Bu rapor İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi.
Başsavcılık da dosyayı "Memur ve Özel Soruşturma" bürosuna gönderdi. Bu büro, soruşturma açılıp açılmamasına karar verecek.
Ama bana ilginç geldi.
Neden terör savcısı değil de Memur ve Özel Soruşturma savcısı?
Değerli hukukçu Avukat Ozan Can Karahan’ı aradım. İşin aslını öğrenmek için.
Başarılı Avukat Ozan Karahan, “Görevi başındaki belediye başkanının işlediği suçlar memur bürosunda takip edilir. Bu normaldir. İş yoğunluğu da diğer savcılıklara göre azdır.”
Peki…
Asıl soru şu…
İmamoğlu için Memur Suçları Savcısı soruşturma açarsa ne olacak?
İçişleri Bakanlığı, idari tasarrufunu kullanıp, "soruşturmanın selameti açısından" İmamoğlu’nu görevden alabilecek…
Peki boşalan Başkanlık koltuğu ne olacak?
Tıpkı örneklerini HDP’li belediyelerde gördüğümüz gibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne de kayyım mı atanacak?
Yoksa Belediye Meclisi içinden yeni bir başkan mı seçilecek?
İşte bunu davanın açılma şekli belirleyecek.
Memur suçu kapsamında olursa kayyım değil… Ama direk terör suçu olursa kayyım…
***
Mevcut Meclis dağılımına bakınca yeni seçilecek isminde AKP’li olacağı kesin.
Hatta bazı AK Partili ilçe belediye başkanları şimdiden hazırlık yapmaya başlamışlar…
Belediye iştirakleri için yönetici listeleri bile hazırlanıyor…
***
Bu satırları yazmak bile ne kadar vahim… Ama Türkiye tarihi hep böyle davalarla dolu.
Osman Bölükbaşı’nın milletvekili olarak girdiği cezaevinde saçlarının sıfıra vurulmasına hayret eden mahkumlara söylediği sözü hiç unutmam…
“Devlet aklına koymuşsa saçımızı değil kafamızı bile kesebilir.”
Yalçın Küçük Hoca da, “Türkiye’de politik davalar, devletin kararlarına gerekçe oluşturmak içindir” derdi.
***
Belli ki İmamoğlu için de karar alınmış.
Umarım yanlıyoruzdur. Umarım adım adım örülen bu hukuksuzluk yüksek yargıdan geri döner.
Demokrasimize bir leke daha sürülmez.
Ama tabii ki bir de sandık var…
Seçmen bu tip "ince ayarları" hiç unutmaz, kaydeder.
Ve ilk seçimde de faturayı keser…
***
Kendisine kurulan hukuksal baskının mağduriyetini yaşadı… Gözüken o ki daha da yaşayacak…
Peki bu mağduriyetin "ekmeğini" yiyebilecek mi? Buradan bir siyasi zafer çıkartabilecek mi?
Sandığa ulaşabilirse evet…
Hangi seçim olursa olsun… İmamoğlu gireceği ilk seçimde ciddi bir patlama yaşayacaktır…
Ama…
Nefesi sandığa kadar yetecek mi?