Okullar tatil, sınavlar bitti, yaz tatili başladı.
Tatil rehavetine kapılmadan bir soruna odaklanmak gerek.
Yaz ortalarında Türkiye’de kiralık konut ihtiyacında ciddi talep artışı oluyor.
Görev nedeniyle şehir değişikliği, üniversite eğitimi, boşanma oranlarındaki artış gibi nedenler başı çekiyor.
Son iki yıldır enflasyon nedenli konut ve kira fiyatlarında artış hız kesmiyor.
Son iki yıldır bu konu hakkında düşüncemi biliyorsunuz.
Ne konut ne de kiralarda düşüş beklemiyorum.
Ancak değerlemeyi iki türden değerlendirmek gerek:
- Döviz üzerinden değeri
- TL üzerinden değeri
Genelde TL üzerinden değer hesaplayanlar, bir yanılgı içinde.
Döviz maliyetli hesaplanması gerek.
Döviz üzerinden değer hafif gerileyebilir, ancak TL üzerinden değer kaybı bekleyenler iyi hesap yapmalı.
Kira konusunda devletin belirlemiş olduğu yüzde 25 sınırı var.
Yani, mülk sahibi kiracısına yüzde 25’den fazla zam yapamayacak.
Bu konu tartışmaya açık olduğundan dolayı yüzde 25 sınırı konusunu sonra değerlendirebiliriz.
Gerçek şu; “Yüzde 25 artışı çoğu kişi uygulamıyor.”
Ortak yol bulunuyor veya mahkemeye gidiliyor.
Bizim şimdiden “Kiralık konut” işini halletmemiz gerek.
Çünkü piyasada kiralık ev yok!
Boş bulmak ayrı bir dert, yüksek kira ayrı bir dert.
Ondan sebep Eylül’ü beklemek yerine bir veya iki kira önceden verip ev işini çözmek gerek.
Ağustos-Eylül ayında Türkiye’de en çok, “Kiralık ev bulamıyoruz, çocukları eğitim için yollayamıyoruz, kiradan dolayı memurlar taşraya dönüş istiyor” konularını tartışacak.
Hatta günlerce tartışılacak.
Ben şimdiden uyarıyorum; kiralık ev yok, tedbir alın!