İsrail Suriye’de
Suriye’de 13 yıldır devam eden, 1 milyona yakın insanın hayatına mal olan, 12 milyon insanı göç etmek zorunda bırakan iç savaş yeni bir aşamaya geçti. 61 yıl boyunca baskı ve zulümle ayakta kalan Baas rejiminin çöküşü ve Beşşar Esed'in başkentten kaçışı Suriye'deki dengeleri kökten değiştirecek gelişmelere gebe ve yalnızca Suriye için değil, tüm Ortadoğu için büyük bir dönüşümün habercisidir. Bu durumun bölgedeki insani ve siyasi krizleri nasıl etkileyeceği az çok tahmin edilse de şimdilik belirsizliğini koruyor diyelim.
Türkiye'nin en uzun kara sınırı Suriye iledir. Türkiye-Suriye sınırı yaklaşık 911 kilometre uzunluğundadır. Bu sınır, 1923 Lozan Antlaşması ve 20. yüzyılın başlarında yapılan diğer anlaşmalarla belirlenmiştir. Sınır boyunca Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Şırnak gibi iller yer alır. Aynı zamanda iki ülke arasında siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkiler açısından da önemli bir coğrafi çizgidir.
Türkiye, doğal olarak Suriye'deki gelişmeleri yakından takip ediyor. Dünya medyası ve Türkiye’de bazı taraflar süreci devrim şeklinde nitelendiriyor ve bu gelişmeleri Türkiye ve Erdoğan’ın başarısı olarak değerlendiriyor.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Esed rejiminin sona ermesi üzerine kahramanlık hikâyeleri yazılırken İsrail tehdidi görmezden gelinmemeli. Esed’in zulmünden bahsederek İsrail’in Suriye’deki varlığı hafife alınmamalı. Bu hataya düşmek olur. Ayrıca Rusya, İran ve Türkiye ilişkilerinin gerilmesi Türkiye’ye zarar vereceği gibi bir katkı da sağlamaz. Medyada ve siyasette etkin rol alan bazı kişiler bilerek veya bilmeyerek konuyu tek yönlü bakış açısıyla geçiştiriyor. Oysa süreç çok kapsamlı, hızlı ve karmaşık bir şekilde ilerliyor. Türkiye temkinli ve dikkatli bir dil kullanıyor. Beklentilerinin karşılık bulması için sahada ve masada olmak gerektiği de açık.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken İsrail de Suriye toprağı olan Golan Tepeleri'ndeki işgalini genişletti. İsrail ordusu, askerlerinin ve zırhlıların Golan'daki tampon bölgenin işgaline ilişkin görselleri kamuoyuyla paylaştı ve adım adım Şam’a ilerlediğinin sinyallerini veriyor.
Demem o ki Suriye'de sadece Esed rejimi yıkılmadı aynı zamanda Suriye devleti de yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya. İsrail Suriye’de tarihinin en büyük hava saldırılarını gerçekleştiriyor. 24 Saat içinde 250 hedefi vurdu. Suriye’nin hava, kara ve deniz kuvvetleri, arşivleri, altyapısı İsrail jetleri tarafından bombalanıyor. İsrail, işgal ve yayılmacı politikasını Suriye’de sürdürüyor.
Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in Suriye topraklarında devam eden işgalci eylemlerine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Türkiye'nin, Suriye'nin egemenliğine, siyasi birliğine ve toprak bütünlüğüne desteğinin yinelendiği açıklamada, “Suriye halkının uzun yıllardır hasret olduğu barış ve istikrara kavuşma ihtimalinin ortaya çıktığı bu hassas dönemde, İsrail işgalci zihniyetini tekrar sergilemektedir. İsrail'in, 1974'te imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması'nı ihlal ederek İsrail-Suriye arasındaki ayrıştırma bölgesine girmesini ve Suriye topraklarında ilerlemesini şiddetle kınıyoruz." ifadesi kullanıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuyla ilgili önemli hususlara değinerek, “Suriye halkının özgürlüğüne, yeni Suriye yönetiminin istikrarına, kadim Suriye topraklarının bütünlüğüne yönelik her saldırı, karşısında Suriye halkıyla birlikte bizi de bulacaktır. Türkiye; siyasi, diplomatik, ekonomik, askerî tüm kapasitesiyle bu tarihî mücadelesinde Suriye halkının hep yanında olacaktır. Bu saatten sonra Suriye’nin bir kez daha bölünmesine izin veremeyiz. Ülke topraklarının yeniden bir çatışma alanı haline gelmesine asla rıza gösteremeyiz. Kardeş Suriye halkının evlerine geri dönüşünü engellemeye yönelik hiçbir adımı, hiçbir kışkırtmayı kabul edemeyiz” mesajını verdi.
Suriye'deki her gelişme Türkiye’yi etkiliyor. Bu fırsatları ve büyük riskleri içinde barındıran tarihi bir kırılma anıdır. Türkiye’nin Suriye’deki rolü, hem güvenlik kaygıları hem de insani ve bölgesel istikrarla doğrudan bağlantılıdır. Türkiye, uzun süredir Suriye’nin kuzeyinde yer alan PKK/PYD/YPG gibi terör tehditlerini bertaraf etmeye çalışıyor.
Türkiye’nin buradaki rolü ve milli menfaatleri sadece kısa vadeli askeri hedeflerden ibaret değildir, Suriye’nin uzun vadede istikrara kavuşmasıyla da ilgilidir. Suriye’nin yeniden inşasında yer almak, hem bölgesel etkiyi artırmak hem de ekonomik faydalar sağlamak açısından önemlidir. İktidarı, muhalefeti ile kısır çekişmelerden, kısır döngülerden ve kıyaslardan arınıp hukuk, liyakat, etik değerler ve halkın refahı ön planda tutulmalıdır. Siyaset üstü bir duruş ve sorumlulukla iç cephe güçlendirilmelidir. Türkiye’nin bölgede “edilgen” kalmaması adına diplomatik, askeri ve insani çok yönlü bir strateji izlemesi gereklidir…