Tarih açısından da oldukça zengin bir coğrafya olan Türkiye'nin pek çok noktasında önemli çalışmalar sürerken 2024 yılının en önemli arkeolojik keşifleri listelendi. Mardin'de 12 bin yıllık bir kadın şaman defininin ilk sırada olduğu listede, kafataslı oda, minos hançeri, altın sikke dolu çömlek, zeus başı, 11 bin yıllık dudak piercingi gibi binlerce yıl öncesine ait keşifler yer alıyor. Anadolu'nun her köşesinde gerçekleştirilen kazılar ve yüzey araştırmalarının, binlerce yıl öncesine götüren heyecan verici keşiflere sahne olduğuna dikkat çekilerek, bu keşiflerin yalnızca geçmişi anlamaya yardımcı olmakla kalmadığı, aynı zamanda kültürel mirası koruma konusundaki sorumluluğu hatırlattığı da vurgulandı.
BİR EVİN ALTINDA GÖMÜLÜYDÜ
Kazı başkanı Prof. Dr. Christopher John Ratteve ve ekibi, İzmir'deki Notion Antik Kentinde bir evin altına gömülü, 2 bin 500 yıllık altın sikkelerle dolu bir çömlek keşfetti. Pers İmparatorluğu tarafından basılan bir altın sikke olan Pers Dareikos'unun tasarım unsuru olan diz çökmüş bir okçu figürünü taşıyan bu sikkelerin, M.Ö. 430 ve 427 yılları arasında, Notion'u işgal eden bir grup Pers yanlısı ve Yunan ve 'barbar' paralı askerler tarafından sonradan almak için kasıtlı olarak saklandığı düşünülüyor. Yunan tarihçi Ksenophon'a göre, tek bir Dareikos, bir askerin 1 aylık maaşına eş değerdi.
SÜSLENMİŞ KAFA TASLARI
Niğde Tepecik-Çiftlik höyüğünde kazı başkanı Doç. Dr. Erhan Bıçakçı ve ekibi, 9 bin yıl önce yaşayan insanların, 15-40 yaş aralığındaki kadın ve erkekler ile 8-10 yaş aralığında bir çocuğa ait kil ve kireçle sıvanarak süslenmiş kafatasları buldu. Çanak Çömlek Öncesi Neolitik Dönem olarak bilinen döneme ait olduğu belirtilen sıvalı kafataslarından birinin göz boşluğu içinde, 11 tek köklü diş olduğu ortaya çıktı. Diğer sıvalı kafataslarında olduğu gibi, bu kalıntıların da bir dizi pigment kullanılarak boyanmış bir malzemeyle kaplandığı belirlendi.
KAFATASLARIYLA DOLU BİR ODA
Doç. Dr. Emre Güldoğan'ın kazı başkanı olduğu Şanlıurfa'da, Göbeklitepe'nin de dahil olduğu Taş Tepeler yerleşimlerinden biri olan, Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem yerleşimi Sefertepe'de kafataslarıyla dolu bir oda bulundu. Burada, özel bir yapıda, bir niş içerisine özenle yerleştirilmiş tek bir kafatası ile 22 kafatasının düzenli biçimde yerleştirildiği, 'Kafataslı oda' olarak adlandırılan bir oda bulundu. Bulunan oda, yaklaşık 12 bin yıl önce Taş Tepeler'de yaşayan ve ölen bazı kişilerin kafataslarının yerleşim içerisinde özel yapılarda belirli bir süre sergilendiğini gösteriyor.
TANRILARIN KRALI'NIN MERMER BAŞI
Aydın'da kazı başkanı Prof. Dr. Roland R. Smith ve ekibi, Aphrodisias Antik Kenti'nde, Aphrodite Tapınağı'nın yakınlarında Yunan mitolojisinde 'tanrıların kralı' olarak bilinen Zeus'un 66 santim yüksekliğinde mermer başını keşfetti. M.S. 2 ila 3'üncü yüzyıla tarihlenen 1800 yıllık mermer baş, yangın riskini azaltmak için Aphrodite Tapınağı etrafındaki bitki örtüsü temizlenirken, tapınağın yaklaşık 50 metre batısında, yüzeye yakın bir alanda bulundu. Orta taneli Aphrodisias mermerinden tek bir blok halinde yontulan başın, mimari bir konsol ya da benzer bir yapının parçası olduğu düşünülüyor.
SIRA DIŞI DEFİN İŞLEMİ
Mardin'de kazı başkanlığını Doç. Dr. Ergül Kodaş'ın yaptığı Çemka Höyük'teki bir kerpiç binanın tabanının altına gömülü, doğal nedenlerle 25-30 yaşları arasında ölen kadın ile bedeni üzerinde, çenesi ayrılmış ve ayaklarının ucuna konmuş bir yaban öküzü kafatası bulundu. Ayrıca bir keklik kanadı, bir sansar bacağı ve bir koyun veya keçinin kalıntıları da mezar çukurunda dağınık halde görüldü. Yakındaki diğer yapıların altında da başka 14 kişinin gömüldüğü belirlendi. Sıra dışı defin işlemi nedeniyle kadının, hayvanlarda var olduğuna inanılan ruhlara erişimi olan 12 bin yıllık bir şaman olabileceği değerlendiriliyor.
PARMAK İZLERİ OLAN EKMEK KALINTISI
Konya'da kazı başkanlığını Prof. Dr. Ali Umut Türkcan'ın yaptığı Çatalhöyük Neolitik yerleşimindeki bir fırında, yaklaşık 8 bin 600 yıl öncesine tarihlenen ekmek kalıntıları bulundu. Büyük ölçüde tahrip olmuş fırının çevresinde, buğday, arpa, bezelye tohumlarıyla birlikte, yiyecek olabileceği değerlendirilen avuç içi büyüklüğünde bir kalıntıya rastlandı. Yapılan analizlerde kalıntının mayalanmış ekmek olduğu belirlendi. Bir somun ekmeğin daha küçük bir versiyonunu andırdığı ve ortasında parmak izi bulunan ekmeğin pişirilmediği ancak fermente edildiği, ince bir kil tabakasıyla kaplandığı için günümüze kadar korunmayı başardığı belirtildi.