Kadınlar neden erkekleri öldürmeye başladı?

0:00/ 0:00

 

Kadınlar neden erkekleri öldürmeye başladı? - Resim : 1

Fotoğrafta gördüğünüz mutlu çift Uşak’ta yaşıyordu. Haberden edindiğimiz bilgiye göre, 40 yaşındaki EA, kocasıyla kıskançlık nedeniyle tartışmaya başladı. Çıkan gerginlik birden kavgaya dönüştü ve genç kadın mutfaktan aldığı bıçakla kocası Emrah A.’yı ağır biçimde yaraladı.

Sonuç:

Hastaneye kaldırılan Emrah A. kurtarılamadı ve hayatını kaybetti. Kadın ise tutuklandı.

Şimdi “Yine erkek cinayeti” mi demek gerekir?

Artık diyebiliriz sanırım.

Çünkü, son zamanlarda kadınların erkekleri öldürdüğü o kadar çok cinayet vakası düşüyor ki haberlere, insan şaşırıyor doğrusu.

Konu tv100’ün haber toplantısında da ele alınmış geçen gün. Genel Yayın Yönetmenimiz Alican Değer, İstanbul’da kadınların erkekleri öldürdüğü vaka sayısını öğrenmek istemiş, Polis-Adliye Muhabiri Levent Albayrak da İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden bilgiyi almış.

KADINLAR “SKORU” EŞİTLEMEK ÜZERE

Sonuç şu:

İstanbul’da bu yılın başından beri geçen yedi aylık zaman diliminde, aile içi şiddet vakalarında 41 olay ve 43 cinayet yaşanmış.

26 kadın erkekler tarafından, 17 erkek de kadınlar tarafından öldürülmüş.

Çok çarpıcı.

Kadınlar beş erkek daha öldürselermiş, durum eşitlenecekmiş…

Peki, kadınlar neden bu kadar çok cinayet işlemeye ve erkekleri öldürmeye başladı?

Kadın hakları savunucuları bunun sebebini “Erkek şiddeti arttı ve kadınlar o kadar çok öldürülüyor ki en sonunda onlar da kendilerini korumaya başladı” diye açıklayabilir.

Bu gerekçe izaha muhtaç ve sosyolojik temeli biraz zayıf.

Oysa bu problemin bir cevabı var.

ÖLDÜRÜLEN ERKEKLER Mİ YOKSA KADINLAR MI?

Ama önce bir soru daha:

Türkiye’de kadınlar mı yoksa erkekler mi daha çok öldürülüyor?

Kuşkusuz erkekler, hem de ezici bir çoğunlukla.

Öncelikle erkekleri diğer erkekler öldürüyor.

Trafikte, çarşıda-pazarda, gece kulübünde, sokakta, apartmanda, şimdilerde kiracı ev sahipleri arasında, köyde, kasabada, arazide vb…

Bu cinayetlerin bir kısmı da kadınlarla ilgili çıkan tartışmalar sonucu yaşanıyor.

Artı, görüldüğü üzere erkekleri bir de kadınlar öldürüyor.

Bu arada yaşlı erkeklerle sırf emekli maaşı, evi, tarlası için evlenen genç kadınların işlediği ve gizli kalan cinayetler de var. Her mahallede konuşulur, “Eceliyle” ölen öyle çok erkek biliyoruz ki.

ŞİDDET GÖREN KADINLARA MUAZZEZ ABACI’DAN CIVA FORMÜLÜ

Bir anekdot aktarayım.

Geçmişten bir televizyon programı, şimdi hatırlamıyorum hangi kanaldaydı. SEDA SAYAN, program esnasında İzmit’ten bağlanan ve “Kocam beni dövüyor Seda abla, ne olur beni kurtarın” diye yalvaran kadına “Nasıl dövermiş gız seni o herif, sen de al eline bir odun, gafasına gafasına vur” deyiverdi.

Seda Sayan’ın o günkü konuğu ise ünlü sanatçı MUAZZEZ ABACI’ydı. Abacı ayıplayarak “Sedacığım hiç oldu mu bu şimdi?” deyince Seda Sayan “Ay gız abla birden gaza geldim. Böyle söylememem lazımdı di mi?” deyiverdi tüm sempatikliğiyle. Ama Muazzez Abacı devam etti:

“Hayır Sedacığım, o değil. Nedir o odunla vurmalar filan. Kızım (canlı yayındaki kadına hitap ediyor) sen ne yap biliyor musun? Kocan uyurken kulağının içine cıva dök, bak ne oluyor o zaman?”

Seda Sayan’ın estetikten zaten büyümüş gözlerinin nasıl açıldığını tahmin edersiniz çıkardığı şaşkınlık nidalarıyla. Açıkçası programı izleyen ben de farklı durumda değildim.

Evet, geçmişten günümüze yine kadınların “anne” sıfatıyla el bebek gül bebek, “Benim padişah oğlum, aslan parçam” diye yetiştirilen erkekler, kendilerini bir halt sanıp, babasının anasına davrandığı gibi karısına davranmaya kalktığında, artık kadın-erkek ilişkileri başka bir düzleme geçmiş ülkemizde duvara toslamaya, iktidarlarını temin edemediklerini görünce de kadınlara karşı silaha sarılmaya başladı.

Erkeklerin yanılgısı, kadınların da bir insan türü olduğunu unutmaları ve şiddete başvurmayacaklarını düşünmeleri.

Görüldüğü üzere bu sancılı süreçte artık yeni bir dönemeç alınıyor.

KADINLAR DA ŞİDDET SARMALININ ETKİN BİR PARÇASI

Yani, kadınların EZİLEN taraf olması onların cinayet işlemeyeceği, adam öldürmeyeceği anlamına gelmiyor.

Çünkü Türkiye’de bir ŞİDDET SORUNU var.

Herkesin öfkesi burnunda.

Silahlanma had safhada. Yetersiz insan suretleri, bellerine taktıkları ya da araçlarının bagajlarına sakladıkları silahlarla racon kesip, milleti hizaya sokmaya çalışıyor mercimek beyinleriyle.

Bu yüzden de ilk tartıştıkları kişiyi öldürmek öncelikleri arasına giriyor. Bazen topluca linç ettikleri de oluyor. Buca’daki faşist ırkçı partinin kışkırtmasıyla, yüzlerce ruh hastası sürünün tacizci Mustafa O. yerine, bir masum Suriyeliyi öldüresiye dövüp bıçaklamaları gibi.

Bu şiddet sarmalından kurtuluşun tek yolu var. CEZALARI AĞIRLAŞTIRMAK ve bu şiddet tutsağı kişilerin cezaevinden KURTULMA ümitlerini sıfıra indirmek, kışkırtanları da engellemek.

ENDONAZYA’DAKİ MİNENGKABAU KÜLTÜRÜNÜ MÜ DENESEK?

Biraz da gülümseyelim.

Kayseri Milletvekili Ayşe Böhürler’in Instagram hesabında gördüm. Ziyaret ettiği ve Endonezya’daki Padang bölgesinde bir köyde geçerli olan Minengkabau kültürünü anlatmış.

Bu köyde ERKEĞİN ADI YOK, soyadı kadından devam ediyor. Erkek mal mülk, hatta ev sahibi bile olamıyor ve miras, her şeyin sahibi anneden kız çocuklarına kalıyor... Ayşe Böhürler “Burada hayat nasıl akıyor bilmiyoruz ama gördüğümüz şu, herkes çok güler yüzlü ve SAKİN” diyor.

SAKİN demek.

Doğrusu belki de bu.

İtaat et rahat et modeli…