Kartel
Avukatlık mesleğine ilk başladığım yıllarda kredi kartı aidatları ve kredi dosya masraflarının iadesi furyası vardı. Herkes yıllarca tıpış tıpış ödediği bu paraları, babalar gibi iade almaya başlamıştı. Bizim gibi genç avukatlar içinde ofisin döngüsünü sağlamak adına güzel bir kapı olmuştu.
Hemen sonrasında bankaların kartel oluşturduğu ve buna ilişkin işlem yapılacağına dair duyumlar almıştım. Önce inanmadım ama sonrasında rekabet kurulu kararıyla 12 bankanın 2007-2011 yılları arasında, kredi faiz oranlarını belirlerken fikir ve eylem birliği ile faiz oranlarını belirledikleri ortaya çıktı.
Gerçekten inanılır gibi değildi. 2001 krizinde halkın güvenini yitiren bankacılık sektörü çok değil, altı yıl sonra güçlenmiş ve kendi aralarında halka karşı kartel oluşturabilmişti. Üstelik sektörün en önde gelen bankaları bunun içindeydi.
Şimdi ise kartelleşmeyi başka bir alanda duyuyorum. Artık mesleki tecrübe gereği şaşırmıyorum. Halkın da o kadar tepkisini almışlar ki “üç harfliler” olarak anılıyorlar. Kimden mi bahsediyorum, tabi ki zincir süpermarketlerden. Dün bir tanesinin CEO’su çıkıp, “bre densizler, bre ahlaksızlar” diye ahkam kesiyor.
Bu kartelleşme iddiaları doğru mu bilmiyorum. Ancak bu yazıyı yazmadan önce, çıkıp şöyle bir piyasa araştırması yapmak istedim. Sonuçlar gerçekten şaşırtıcı. Haksızlık etmemek gerek, bazı ürünler gerçekten piyasanın altında satılıyor. Peynir, yağ gibi temel ihtiyaçlarda ise küçük bakkalların fiyatlarının çok daha üstünde rakamlara ürünler satılıyor.
Binlerce işçi çalıştıran bu şirketlerin istihdam alanında katkıları yadsınamaz. Öte yandan mahalle bakkallarının tamamı bu şirketler sebebiyle yok oldu. Üstelik piyasaya hâkim olan üç veya dört şirket, piyasa fiyatlarını çok rahat diledikleri gibi belirleyebilecek durumdalar.
Serbest piyasa ekonomisinin en büyük tehlikesi kartelleşmek. Hele bu kartelleşme doğrudan nihai tüketicinin mutfağını etkiliyorsa durum daha da vahim. Temel ihtiyaç ürünlerinde, belirli bir kesimin kendini dokunulmaz sanıp, vatandaşın cebini yakan fiyat uygulamalarını “ucuzluk” adı altında yapıyor olması daha da ironik.
Kartelleşme iddiaları doğruysa, bunun hukuki yaptırımı olacaktır. Buna şüphe yok. Asıl yaptırımı ise nihai tüketici yapacaktır. Vatandaşın cebini, bu kadar fazla ve organize şekilde yakarlarsa, halkın cevabı çok daha ağır olur.