Kartelleşen dizi şirketleri ve oyuncu ajansı “Mama” larına baskın
Sonunda beklenen oldu.
Rekabet Kurumu müfettişleri eş zamanlı baskınlarla yapım şirketleri, dağıtımcılar, dijital pazarlama şirketleri dâhil olmak üzere pek çok şirketin bilgisayarlarına telefonlarına el koydu. Bu şirketlerin her birine soru setleri gönderildi ve kendilerinden eksiksiz, doğru yanıtlar vermeleri istendi. Bu arada 2019 ve 2024 yılları arasında yaptıkları tüm yurtdışı satışların sözleşmeleri, faturaları ve oyuncu kontratları da talep edildi. Ayrıca oyuncu ajanslarına ve menajerlik firmalarına da operasyonlar düzenlendi. Bilgisayarlarda anahtar kelimelerle aramalar yapıldı.
Yapılan baskınların ve incelemenin sebebi, dizi sektöründeki yapım şirketleriyle oyunculuk ajanslarının ve menajerlik firmalarının, Rekabet Kanunu’nun 4. ve 6. Maddelerini ihlâl ederek, kartelleşmeleri ve piyasadaki hâkimiyetlerini kötüye kullanmakla suçlanmaları.
Kanunun 4. maddesi “Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşma, Uyumlu Eylem ve Kararlar”, 6. maddesi ise “Hâkim Durumun Kötüye Kullanılması” başlığını taşıyor. Bu başlıklar bile fotoğrafı net biçimde ortaya koyuyor.
Böyle olacağı belliydi.
Magazin Yazarı Birsen Altuntaş’tan bu haberi okur okumaz Rekabet Kurumu’ndan biraz araştırma yaptım.
Aldığım istihbaratlara göre, baskınlar sonucu elde edilen belge, bilgi ve bulgular büyük bir titizlikle inceleniyor. Henüz inceleme safhasında ve soruşturmaya geçilmiş değil ancak deliller bir hayli güçlü ve sonuçları olacak gibi görünüyor. Bu ise bir kartelleşmeye ve serbest piyasa kurallarının ihlal edildiğine; yani yeni piyasa oyuncularının bu sektöre girmelerini engelleyen, serbest rekabeti tamamen ortadan kaldıran bir düzenin varlığına işaret ediyor.
BAĞIMSIZ YAPIMCIYA VE PROJE SAHİPLERİNE HAYAT HAKKI YOK
TRT dâhil, ATV, SHOW TV, STAR, KANAL D, NOW TV vb. tüm televizyonlarda, Netflix, Tabi, Disney, Blutv, Exxen gibi dijital platformlarda, hep aynı yapım şirketleri, birbirine benzer konular, benzer yüzler, oyunculuk ajanslarındaki “mama” ların kuklası haline getirilmiş kadın ve erkek oyuncular.
Ve tabii ortada dönen milyarlarca liralık ciro.
Bağımsız yapımcıya, proje üretimine, ajansın emrine girmemiş oyuncuya hayat hakkı tanımayan bu piyasa yapıcıları, öyle bir kara düzen kurmuşlar ki aynı zamanda televizyon ve dijital platformların köşe başlarını tutmuş yöneticilerle de “iş” tutarak sacayağını tamamlıyorlar. Aralarındaki ilişki tamamen al takke ver külah üzerine. Bu anlamda bağımsız yapımcıların bir televizyon ya da dijital platforma proje kabul ettirmesi imkânsızın da ötesinde. Adeta bir mafya sistematiği var.
Diyelim elinizde bir proje, dizi ve yapımlarla ilgili bir televizyon ya da dijital platform yöneticisine gittiniz. Program ya da dizi projenizi, sinopsis ve senaryolarınızı titizlikle hazırladığınız dosyanızla birlikte sundunuz. Genellikle dosyanıza bakmaya bile tenezzül etmezler. Çünkü onların gözü, aralarında “duygusal” bağlar olan yapım şirketlerinden gelecek dosyalardadır. Zaten yemeklerde bir araya gelip neler yapacaklarını oralarda konuşurlar, yapım şirketi o konuşmalar doğrultusunda dosyasını gönderir, televizyon yöneticisi de projeyi yayın kuruluşunun icra kuruluna sunar ve ballandıra ballandıra anlatarak onaylanmasını sağlar.
PROJENİZİN ÇALINMASI İŞTEN BİLE DEĞİLDİR
Eğer bağımsız yapımcı ya da senarist eskaza onları aşıp patrona ulaşırsa, hiçbir şeyden anlamayan patrona söz konusu yöneticinin cevabı “Efendim çok acemice ve kötü hazırlanmış bir proje, zaten kesinlikle tutmaz” şeklinde olur. Dünyanın en güzel fikrine bile sahip olsanız orayı aşamazsınız. Hatta bazen şöyle olaylarla karşılaşabilirsiniz. Projenizdeki ana fikir bu televizyon yöneticisi tarafından ilişkide bulunduğu ve en sevdiği yapım şirketinin patronuna iletilmiştir bile. Sonra bir bakarsınız, senaryonuz bambaşka bir adla ufak tefek değişikliklerle bir dizi olarak televizyon ekranlarında. Bu türden hırsızlıkların ve ahlaksızlıkların yüzlerce örneğini televizyon tarihinde yaşadık, halen de yaşıyoruz.
EROTİK ABDEST ALMA SAHNELERİNDEN ENSESTE; DEĞİŞEN BİRŞEY YOK
Öte yandan bir iki farklı proje dışında ortaya konulan eserler genellikle aynı.
Aldatmanın her türlüsü, zehirli ilişkiler, çıplaklık, enseste varıncaya dek enfekte edilen aile kurumu…Yeni sezonun dizilerine bakıyorum, aynı basmakalıp konular, tek tornadan çıkmış kızlarla oğlanlar, Pamukkale travertenlerindeki suların içinde erotik abdest alma sahneleri, başhekim rolünde neredeyse çıplak gezen oyuncular ve aklınıza gelebilecek her türlü abukluk. Yine otantik Mardin ve Urfa konakları, İstanbul burjuvazisinin hayatı diye sunulan komedi, geleneklerin kol gezdiği ortamlarda yarı çıplak gezen kızlar, afili oğlanlar…Saymakla bitmez. Seyircinin kalite skalasını her geçen gün daha da aşağıya indiren, ucuz ve berbat senaryolarla çekilen bu dizilerdeki oyunculuk seviyesini ise ihtiyaca binaen rol vermek zorunda kaldıkları gerçek kadın ve erkek aktörler yukarıya taşıyor bir parça.
BİLGİSAYARLARINI TEMİZLEMEK İÇİN HAREKETE GEÇTİLER AMA SÜRPRİZLE KARŞILAŞTILAR
Rekabet Kurumu müfettişleri bu baskınları aslında haberli olarak yaptılar. Gösterilen nezaketi fırsat bilen yapım şirketleriyle oyunculuk ajanlarının çok bilmiş yöneticileri ise bilgisayarlardaki “zararlı” bilgileri temizlemeye kalkıştıklarında bir sürprizle karşılaştılar. Bilgisayarlarına uzaktan el konulmuştu bile. Bunu hep yazdım ve yazmaya devam ediyorum. Rekabet Kurumu’nun elinde son derece gelişmiş bir teknoloji var. Şimdiye kadar ki tüm soruşturmalarda, şirketlerin iç yazışmalarına varıncaya dek ortaya dökerek bunu kanıtladılar zaten.
Ancak belirtildiği üzere şu anda mesele inceleme aşamasında yürütülüyor. Elde edilen bulgular ve bilgiler doğrultusunda soruşturma safhasına geçecek ve bu aşamada tüm firmalardan savunmaları istenecek.
MAFYA SİSTEMATİĞİNİN ÜÇÜNCÜ SACAYAĞI İSE MEDYA
Sektördeki bu mafya sistematiğinin üçüncü ayağı ise medyada. Medyadaki birtakım yazarlar, muhabirler, yöneticiler de mevcut pastadan geri kalandan kendilerine atılan parçalarla düzene katkılarını sunuyorlar. Misal oyunculuk ajanslarının, yapım şirketlerinin işlerinin haber ya da yazı görüntüsü altında bedava reklamlarını yapmak onların asli görevleri. Gerektiğinde dizilerde öne çıkarılan oyuncularla röportaj yapmak da tabii.
Oyunculuk ajansları ve menajerlik firmaları ise ayrı bir kalem ve alem.
OYUNCULUK AJANSININ KUDRETLİ “MAMA” SININ SIKINTISI VE YOZLAŞMA
Özellikle bu sektörü elinde tutan ve öne çıkan birkaç isim var. Aralarındaki en güçlüsü ise oyuncu kılığındaki yeteneksiz ve çapsız kızları adeta MAMA gibi pazarlayan o işkadını. Misal bu kızlardan birinin neredeyse sıfır izlenen bir dizisinin üçüncü sezonunu dijital platformlara yaptırtacak denli güçlü. Kızlardan birini bir eşcinsel şarkıcıyla sevgili gibi lanse edip şarkıcının işadamı sevgilisinden (Görüntüyü kurtarmak için) 5 milyon dolar tırtıklayan da o.
Pek çok oyuncuyu bir şekilde eline geçirmiş durumda. Misal yapım şirketi ondan bir oyuncu mu istiyor, veriyor ama yanında elindeki beş oyuncusunu da oynatması koşuluyla. Kısacası para basıyor. Ona biat etmeyen hiçbir oyuncu piyasada barınamıyor. Aleyhine iki çift laf eden olursa da onu piyasadan silecek kadar gözü kara davranabiliyor. Şimdi Rekabet Kurumu şirketine baskın yapınca ne yapacağını şaşırıp Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın kapılarını tırmalıyor. Hatta denilen o ki, oyuncusunun çocuk aldırdığı ünlü iş adamından bile bu konuda şefaat dilenmiş. Ama işadamı “Beni bu işe bulaştırma” diyerek kesin ve net biçimde ret cevabı vermiş.
Şimdi ne yapacağını bilemez halde yurtdışına gidip gitmemeyi düşünüyormuş.
Bekleyelim ve sonuca bakalım.