Küçüklükten beri taş devri döneminde yaşamaya özenen ve sert doğa koşullarında hayatta kalabilmek için kendini geliştiren Sarah'ın öyküsü oldukça şaşırtıcı.
Sarah, şehir merkezindeki evini bırakıp doğanın içinde çadırda yaşamını sürdürüyor.
Bu cesur kadın, beslenme ihtiyacını hayvanalardan, bitkilerden ve meyvelerden sağlıyor.
Hayvanları öldürmek yerine, yol kenarında araçların çarpıp öldürdüğü hayvanları değerlendiriyor.
Yol kenarında bulduğu hayvanlar ile hem besleniyor, hem kendine kıyafet yapıyor hem de çeşitli alet edavatlar yapıyor.Ren geyiğinden kendisine yaptığı uyku tulumu ile soğuktan korunuyor.
Örneğin; hayvanların kafataslarını mühendislik gerektiren işlerde kullanıyor. Kemiklerini ise alet yapımında ve silah olarak kullanıyor.
Hayvanların derisi ve bağırsaklarını dönüştürerek kıyafet örtü vs. yapıyor.
Hayvanları seçerken yeni ölmüş bir hayvan olmasına dikkat ediyor ki hasta olmasın.
Bulduğu hayvanları dondurucusunda saklıyor. Bu hayvanlar; geyik, tavşan, fare, tavşan ve güvercin eti.
Kendini "profesyonel bir mağara kadını" olarak tanımlayan Sarah, Mercury Press'e verdiği bir röportajda verdiği bu bilgilerin yanı sıra beslenmek için sadece et değil, meyve ve bitkiler kullandığını da söylüyor.
Hastalanadığında hastaneye gitmek yerine topladığı bitkilerden ilaç yapan kadın, baş ağrısı esnasında söğüt kabuğundan çay yapıyor, adaçayı ve kekik gibi kokulu bitileri ise öksürük anında kullanıyor.
Day ayrıca, çiçek açan bir bitki olan kramp kabuğunu regl ağrısı için öneriyor. Bunun yanı sıra kiraz ağaçlarından elde ettiği reçine ile boğaz ağrısını gideriyor.
Kendini doğal yaşama adamış olan Sarah, her şeyin akıllıca çalışmak ile ilgili olduğunu belirtiyor.
Röportajda "Yolda ölmüş hayvanlara bunları yaparak zarar verdiğimi düşünmüyorum çünkü hayvan her halükarda ölü sayılıyor" şeklinde konuşan Sarah, görenleri hayrete düşürüyor.