Kılıçdaroğlu Muharrem İnce’yi de pes ettirebilecek mi? İnce’nin direnci neden Akşener’den daha güçlü?

Eğer, Millet İttifakı’nın iki büyük bileşeni İYİ Parti ve CHP’nin tek amacının, Erdoğan iktidarına son vermek olduğunu düşünüyorsanız fena halde yanılıyorsunuz.

İdeolojisi, seçmen tipolojisi, genetik kodları birbirinden farklı yedi partiyi bir araya getirmenin dışa dönük nedeni, Erdoğan karşıtlığıydı. İşte bu yedi parti bir araya gelirken, CHP ve İYİ Parti’nin hesapları farklıydı. İmamoğlu ya da Yavaş aday olursa, seçimlerden sonra yükselen yıldız Akşener olacaktı. Akşener’in seçimin parsasını toplaması, Masa'daki diğer muhafazakâr partilerin hiçbirinin işine gelmeyecekti. Oysa, muhafazakârların 70 yıldır mücadele ettiği ve kısa süreceğine inandıkları CHP iktidarından sonra SP, DEVA, Gelecek ve DP’nin iddiasının sürebilmesi için bir başka muhafazakâr, yani İYİ Parti’nin umut haline gelmemesi gerekiyordu. İşte muhafazakâr dörtlünün Kılıçdaroğlu ekseninde birleşmesinin temel nedeni tam da buydu. Yavaş ya da İmamoğlu aday olur ve kazanırsa, bu yalnızca İYİ Parti’nin zorlu bir mücadele sonrası kazandığı başarının diploması olacaktı. Kılıçdaroğlu siyaset sahnesinden silinecek, diğer dört parti, İYİ Parti’nin kuyruğuna takılarak siyaset yapmak zorunda kalacaktı.

Akşener, Yavaş ya da İmamoğlu’nu Masa'ya getirme fırsatı bile bulamadan paketlendi. Ne olduğunu anlayıp Masa'dan çekilince, önceden hazırlanan pimi çekilmiş bomba, tehdit ve şantaj parçacıklarıyla İYİ Parti’nin tepesinde patladı. İYİ Parti paniklemeyip birkaç gün beklese rüzgâr dönebilirdi. Ama korku galip geldi. Akşener, geri viteste gaza basarak Masa'ya döndü. Hiç kimseyi tatmin etmeyecek bir manevrayla.

Şimdi Akşener ve İYİ Parti’ye atılan, İYİ Parti’nin parça tesirli bomba olduğunu sandığı ama aslında ses bombasından öte etkisi olmayan suni patlayıcı, Muharrem İnce’nin üzerinde denenmek isteniyor.

İnce, Kılıçdaroğlu’nun ilk turda seçilmesini engelleyeceği gerekçesiyle topa tutuluyor.

Ancak unuttukları bir şey var.

Akşener, Altılı (aslında yedili) Masa'yı CHP ile birlikte kurdu. Bir buçuk yıl birlikte yol yürüdüler. Bu yüzden Meral Hanım, kolayca ihanetle suçlanabildi. Oysa, Muharrem İnce, daha düne kadar, mecazi değil gerçek anlamda düne kadar Kılıçdaroğlu tarafından yok sayıldı. Yumurta kapıya geldiğinde, İnce’nin dengeleri değiştirecek güce ulaştığını görünce, Kılıçdaroğlu için “Gel bakalım Muharrem”, birden “Muharrem Bey” oluverdi.

Yine unuttukları bir şey var: Muharrem İnce de hesaplarını seçim sonrasına yapıyor.

Altılı Masa’nın ya da Kılıçdaroğlu’nun peşine takılmanın uzun soluklu siyasette kendisine bir getirisi olmayacağını, şu an arkasına aldığı rüzgârın, adaylıktan çekildikten sonra esmeyeceğini biliyor. İnce’nin cazibesi işte tam da buradan kaynaklanıyor. İnce’nin destekçileri, Kılıçdaroğlu’nu ve Altılı Masa’yı umursasalar gidip orada konuşlanırlardı. İnce’nin sırrı, üçüncü yol, alternatif güzergâh iddiasında saklı. Üstelik Akşener gibi kaybedeceği bir ittifak masası, o masaya verilmiş sözleri yok. Kimseye diyet borcu da yok ve kendisi de bunun çok farkında. Yaşının genç olması nedeniyle, geçiş sürecinde kaybedeceği bir-iki yılın O’nu siyaseten güçlendireceğini de biliyor.

Kısacası, Akşener’e kurulan tuzaktaki yemler, İnce’nin ilgisini çekmediği için o tuzaklara gelmesi de zor görünüyor.

İnce, Kılıçdaroğlu ile görüşebileceğini açıkladı. Ama, “Diğer cumhurbaşkanı adaylarıyla görüşeceğim gibi” diyerek, geri adım atmayacağının altını da görünmez kalemlerle kalın kalın çizdi.

Son haftalarda esen rüzgâr, Muharrem İnce’nin önüne inanılmaz bir fırsat koydu; Erdoğan’dan sonra Türk siyasetinin en güçlü figürü olabilme imkânı. İnce, Kılıçdaroğlu gibi “çaresizlikten muhafazakâr” değil. Kılıçdaroğlu’nun yaptığı gibi, dindar, mütedeyyinlerin gözüne girmek için, son bir-iki yıldır “Allah-maşallah” diyen bir siyasetçi de değil. Hem çekirdekten yetme CHP’li hem de aileden muhafazakâr, mütedeyyin. Bu özellikleri ile, Türkiye’de samimi bir “muhafazakâr sol”u kurabilir ve temsil edebilir.

Bütün bunlara rağmen Muharrem İnce, “Çekiliyorum” diyebilir mi?

İnce’nin, söylemlerine, duruşuna, mimiklerine baktığımda, teslimiyetçilikten uzak, savaşçı bir kimlik/kişilik görüyorum. Seçimlerin ikinci tura kalmasında da İnce’ye göre hiçbir sakınca yok. “Benden iş birliği istiyorsanız ikinci turu bekleyin” diyor. Kendisinin de ikinci tura kalabilme ihtimaline inanacak kadar özgüvenli.

AĞIRALİOĞLU İYİ PARTİ’YE AĞIR GELMEYE BAŞLADI

HDP’nin 6’lı Masa’ya yandan çarklı dâhil olması, İYİ Parti’de ortalığı karıştırdı demek gerçekçi olmaz. Akşener, Altılı Masa kurulduğu andan itibaren, eninde sonunda HDP’nin bu masaya bir şekilde eklemleneceğini biliyordu. Matematiksel olarak, Masa'nın seçimi kazanmasının başka bir ihtimali yoktu. Bu yüzden Kılıçdaroğlu’nun HDP’yi ziyaretine sessiz kaldı. Masa'yı ikinci kez devirmeye ise artık cesaret edemezdi. Altılı Masa’da CHP’ye teslim olmuş bir İYİ Parti profili vardı şimdi.

Tepki, Yavuz Ağıralioğlu’ndan geldi.

Kimileri Yavuz Ağıralioğlu’nu “gaz alma aparatı” gibi göstererek, bence haksızlık yaptılar.

Yavuz Bey’in siyasi çizgisini, Muhsin Yazıcıoğlu ekolünden gelen kodlarını dikkate almadan yapılan bu yorumlara katılmam mümkün değil. İlle de istifa etmesi gerekmiyor.

Ağıralioğlu’nun sert çıkışları aslında, Millet İttifakı’nın, PKK’nın/Öcalan’ın sevgilisi HDP ile flörtüne suçüstü yapılmasıdır ve Millet İttifakı’na bu anlamda derin bir yara açmıştır. Bunu İYİ Parti Gurup Başkanı İsmail Tatlıoğlu da açık açık söyledi. “Bu süreçte zarar verdi” dedi.

Yavuz Bey, bu ağır eleştirileri getirirken, mutlaka, “ihraç edilme olasılığı”nı göze almıştır. Ama İYİ Parti, bu süreçte Yavuz Bey’i ihraç etmeyi asla ve asla göze alamaz. Hatta, Ağıralioğlu yeniden vekil olmak isterse, Akşener’in O’nu aday yapmamak gibi bir lüksü bile olamaz.

Son söz; Yavuz Ağıralioğlu gibi düşünen çok İYİ Partili var, ama bu süreçte konuşmak cesaret işi.