Kılıçdaroğlu ve Ünal Çeviköz ne zaman konuşup gerçeği itiraf edecekler?
Altılı Masa fikri ortaya atıldıktan sonra muhalefetin başını çeken CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir beklenti yarattı seçimlere dair. Öyle bir atmosfer oluştu ki bu kez kesin iktidara geleceklerdi. Medya Altılı Masa haberlerinden geçilmiyordu.
Sonra masaya, Milliyetçi-Atatürkçü İyi Parti, Muhafazakâr-İslamcı Gelecek Partisi, Liberal-Muhafazakar DEVA Partisi ve bi şey bi şeyci(*) Demokrat Parti’nin genel başkanlarının oluruyla HDP de katıldı. Ama onu iktidara gelinceye dek Masa’nın altında tutmaya karar verdiler. Çünkü Türkiye’deki milliyetçi damarın oy potansiyelini biliyorlar ve PKK’nın siyasal uzantısı ile işbirliği yaptıklarının ortaya çıkmasını ve oy kaçışı olmasını istemiyorlardı haliyle.
Masa toplandı, toplandı, toplandı, toplandı…
Sonunda ilk değerlendirme notlarını bir metin ve bildirge haline getirip yayınlama aşamasına gelindi. Kamuoyuna açıklayacaklardı ancak bir türlü kendilerinden emin olamıyorlardı.
ALTILI MASA NOTLARINİ NEREYE GÖNDERDİ VE ONAY İSTEDİ
Ya bir hata olursa! İşin içinde bir çuval inciri berbat etmek de vardı.
Sonuçta Kemal Kılıçdaroğlu iddia o ki bu değerlendirme notlarını bir “ULAK” ile bir Avrupa ülkesinin Ankara’daki büyükelçisine gönderdi ve “Git götür bunu göster, onaylarını al” dedi.
Bunu biliyoruz çünkü iddia dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya aitti.
Süleyman Soylu o zaman o ULAK ile ilgili hiç isim zikretmemişti Ama o kişinin Ünal Çeviköz olduğu medyada hızla yayılmıştı.
Kemal Kılıçdaroğlu yardımcısı Çeviköz’ü nereye ve kime göndermişti?
Artık yanıtı aranan soru buydu.
Ben de bu konuda yazmadan önce, dün yalan haber ve iftira atmak yüzünden haklarında suç duyurusunda bulunulup soruşturma açılan İsmail Saymaz, Fatih Altaylı ve Nevşin Mengü’nün tam tersine, onların yapmadığını yaparak gazeteciliğin evrensel prensipleri gereğince TEYİT ALMAK üzere CHP Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz’ü aradım ve sorularımı yönelttim.
ÜNAL ÇEVİKÖZ NE DEMİŞTİ?
Sorularım ve cevaplarım aşağıdaki gibi.
-Ünal bey selamlar, bir ülke büyükelçisine giden isim olarak sizin adınız dillendiriliyor. Twitter'daki bu yoldaki paylaşımları görmüşsünüzdür. Bu doğru mu ve doğruysa hangi ülkenin büyükelçisi ile istişarede bulundunuz?
-Ben ismimin dillendirildiğini ilk kez sizden duyuyorum. Sayın Bakan’ın hakkımda böyle bir iddiası olduğunu da duymadım. Olduğu iddia edilen olay da kanaatimce sayın bakanın Hüsn-ü kuruntusudur. Sanırım Altılı ittifakı, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile ilgili dayanışmayı itibarsızlaştırmak, Sayın Genel Başkanımızı yıpratmak için uydurulmuştur.
-Anladım. bu durumda sizin adınıza "Ben Altılı Masa bildirisini alıp herhangi bir büyükelçiye gitmedim" dediğinizi yazabilir miyim?
-Böyle bir ifade vermeme hiç gerek yok çünkü beni suçlayan yok. Olayın muhatabı bile değilim. Ciddiye dahi almıyorum. Sanki kendimi savunuyormuş gibi bir duruma neden gireyim ki? Onun için yazmayın lütfen.
- Bu durumda tekrar sormak durumundayım. Bana şimdi ifade ettiğiniz gibi hukuki bir süreç başlatacağınızı yazabilir miyim?
-İnceletiyorum. Eğer bir suç duyurusuna dayanak teşkil edecek bir durum mevcut ise bu yola gideriz. Hakaret, yalan, iftira, her neyse. Ben hukukçu değilim. O nedenle hukuk açısından değerlendirilmesini istedim arkadaşlarımdan. Karar verilirse açıklarım.
SÜLEYMAN SOYLU BU KEZ ÇEVİKÖZ’ÜN ADINI VERDİ VE “ELİMİZDE SES KAYDI VAR” DEDİ
Şimdi sizi 3 Mayıs 2023 tarihine ışınlıyorum.
Bu kez Habertürk ekranındayız.
Moderatör Mehmet Akif Ersoy’un karşısında dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu var.
Süleyman Soylu’ya bir soru yöneltilmiş ve cevap veriyor:
“Onun için mi Avrupa Birliği’nin bir büyükelçisine adam gönderip yazdıklarını redakte ettirdiler. İlk değerlendirme notlarını, Altılı Masa’nın çıkan sonuçlarını ÜNAL ÇEVİKÖZ İLE BİRLİKTE İLGİLİ BÜYÜKELÇİYE gönderdiler. İddia değil bu. SES KAYDI VAR. Biz Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşıyoruz, burası bizim devletimiz. Ses kaseti var evet. Şu anda da pek çok beyanat veren ilgilinin, Genel Başkanı’nın resmi yetkilisi olarak ilgili ülkenin büyükelçisine gidip Altılı Masa’dan çıkan ilk değerlendirme notlarını redakte ettirdiler ve onay aldılar.”
Evet, Soylu bir yıl önceki açıklamasında adını vermediği ismi; Ünal Çeviköz’ü o gün açık açık zikrediyordu.
O BÜYÜKELÇİNİN İÇİŞLERİ BAKANINA DA DURUMU ANLATMIŞ
Soylu bununla da yetinmemiş, o büyükelçinin ülkesinin İçişleri Bakanı Türkiye’ye geldiğinde yapılanları olduğu gibi anlatmıştı.
Bu durumu yine Habertürk’te şöyle anlattı:
“Bir işaret daha vereyim, bundan 4 ay önce o ülkenin Türkiye’ye gelen İçişleri Bakanı’na da ülkesinin büyükelçisinin hangi haltları karıştırdığını, neye aracılık ettiğini de bizatihi kendisine de söyledi. Tabii bütün Avrupa ülkelerinin yetkililerinin dediği gibi meseleyle ilgileneceğini söyledi.”
BU OLAYI TARİHİN KARANLIK SAYFALARINA GÖMÜLMESİN DİYE GÜNDEME GETİRDİM?
Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun söyledikleri çok ilginçti, çarpıcıydı. Kemal Kılıçdaroğlu ve Altılı Masa bileşenlerinin iplerinin nereye bağlı olduğunu göstermesi bakımından da skandal niteliğindeydi.
İplerini yabancı bir ülkenin büyükelçisinin tuttuğu Altılı Masa seçimi kazanıp iktidara gelseydi ne olurdu düşünün.
Aradan bir yıldan fazla zaman geçti. Her şeye laf eden, Süleyman Soylu’dan nefret eden, hatta Ali Yerlikaya İçişleri Bakanı olduğunda mutluluktan ne yapacağını bilemeyerek “Allah’ını seven Ali Yerlikaya’yı desteklesin” diye demeç patlatan Kılıçdaroğlu da ağzını açıp tek kelime etmedi.
Ünel Çeviköz ise bana söylediği gibi bir hukuki süreç başlatmamış, meselenin tarihin karanlık sayfalarına gömülmesini tercih etmişti.
Ben bu olayı çok önemsiyorum.
Dün Kemal Kılıçdaroğlu, siyaset yasağı getirilmesini de içeren Cumhurbaşkanı’na hakaret davasında yargılanırken yanına gelip kendisine destek vermeyen ama onunla aynı yolu izleyen Ekrem İmamoğlu’nun Almanya’da yalanlar uydurup palavralar atarak Türkiye’yi şikâyet ettiğini görünce CHP için söylenecek tek anlamlı cümlenin “Katranı kaynatsan…” diye başlayan darb-ül mesel olduğunu hatırlamadan edemiyor insan.
Hani son günlerde çok tartışılan, adına “Etki ajanlığı” denilen ama aslında Türk Ceza Kanunu’nun "Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk" bölümüne eklenecek 16. maddede "Devlet güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası verilir" ifadesini içeren yeni yasa hazırlığının da ülkemiz için ne denli hayati değerde olduğunu da bir kez daha idrak ediyoruz.
(*) Erşan Kuneri-2 dizisinin bir karakterinin dizi boyunca, içinde bulunulan duruma dair belirsizliklerle ilgili kullandığı bir replik “Bi şey bi şey”