Kılıçdaroğlu’ndan çıkan ÇIT ve Kürt istismarı…
Herkesin açıkça gördüğü üzere İYİ Parti hızlı biçimde tarihe karışıyor. Partiden istifa edenlerin sayısı şimdiden 80 bine ulaştı. Belediye başkanları bile istifa edip AK Parti’ye geçiyor. Erzurum’da il yönetimi topluca istifa ederek yuvalarına; yani MHP’ye geri döndüler.
İYİ Parti’den giden oylar CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na geri dönmüyor. Üstelik İYİ Parti’nin baraj altı kalması artık an meselesi. Yedili Masa’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu telaş içinde. Çünkü şu anda durdurup yayınlamaktan vazgeçtikleri şişirilmiş kamuoyu yoklamaları bile istedikleri sonucu vermiyor. Muhalif medya ise “Seçim pusulasında Erdoğan’ın resminin dışındaki adaylara vurulacak mührün rengi kendiliğinden uçacak” diye akıllara ziyan gerekçelerle yenilgiye şimdiden kılıf üretmeye girişti. Kılıçdaroğlu’nun oyunu yüksek gösterirlerse çıkacak sonuçla ilgili mutlaka “şaibe” yaygarası yapacaklarının ipuçlarını vermeye başladılar. Hatırlarsanız Muharrem İnce yüzde 30 oy aldığında bile seçimin ikinci tura kaldığını iddia edecek kadar rahatsız bir güruh var bu cephede.
Erdoğan’ın kazanacağını bilmek, kaybedeceğini bilmek bugünden en büyük ceza Kemal Kılıçdaroğlu’na. Dolayısıyla normal siyaset yapabilme ayarlarını tümden bozdu. Önceki gün bunun akıl almaz bir örneğini verdi ve seçimi kazanmak için ne kadar tehlikeli olabileceğini bir kere daha kanıtladı. Kılıçdaroğlu öyle bir YALAN ve provokasyonun altına imza attı ki bu ülkede barış ve huzurun ne kadar sağlam ve güçlü temellere dayalı olduğunu yeniden idrak ettik. Böylesine utanmazca yapılan bir kışkırtmanın bile Türkiye’de yaşayan Türkler, Kürtler ve diğer etnisiteler nezdinde bir karşılığı yok. Böyle bir faydası oldu ülkemize en azından.
Evet, Kılıçdaroğlu, Kürtlere terörist muamelesi yapıldığını söyledi Türkiye’de. Rezilce bir yalanı söylemekten çekinmedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önceki akşam onun bu sözlerini “Kürt İstismarı” olarak nitelendirdi. Çok doğru bir tanımlama. Artık öylesine çaresiz ve korku içinde ki, bu seçimin ardından silinip gideceği korkusuyla en tehlikeli yalanları bile söylemekten geri durmuyor.
Kılıçdaroğlu’nun son “Kürt istismarı” neyi anlatıyor peki?
Kendisinin “Şu anda milyonlarca Kürt’e terörist muamelesi yapılıyor, her gün, durmadan” demesinin zamanlama olarak PKK elebaşlarından Duran Kalkan’ın muhalefete yönelik talimatlarına denk düşmesi de aralarındaki bağı giderek daha şeffaf biçimde önümüze seriyor.
PKK, umudunu Kemal Kılıçdaroğlu’na, Kemal Kılıçdaroğlu da umudunu HDP ve PKK’ya bağlamış durumda. Bu kirli ittifakın sebebini Duran Kalkan denen alçak teröristin sözlerinde bulabilmek mümkün. Duran Kalkan da Kürtlerin terörist olarak gösterildiğini söylüyor PKK’lıların öldürülmesine tepki olarak. Türkiye güvenlik güçlerinin her gün “yoldaşlarını” öldürdüğünden dert yanan Duran Kalkan, Erdoğan’ın seçimi kaybedip Kılıçdaroğlu’nun kazanmasıyla nelerin değişeceğini şu sözleriyle anlatıyor:
“AK Parti, MİT’i ve askeri son sınırına kadar seferber etmiş, PKK yönetimini vurmak ve yok etmek için seferber olmuşlar, Türkiye Cumhuriyeti listeler hazırlamış, yönetimimize dair. Onlarca isim, yüzlerce isim, renklere ayırmışlar yeşil, kırmızı, gri diye. Her listeye 30-40 isim koymuşlar. Resimleri koymuşlar. Bunlar öyle arananlar listesi değil. Alenen öldürülecekler listesi. Ben bunları her gün öldüreceğim diyor. Her gün de öldürüyor. KİMSEDEN ÇIT ÇIKMIYOR. Saldırılarını her gün devam ettiriyorlar. Her gün mesela şehitlerimiz var. Hem de onlarca. Tünellere karşı, kendi üslerindeki gerillaya karşı yapıyor bunu. Sadece orayla da sınırlı tutmuyor, her yere saldırıyor. Bakur’da, Çukurca’da, Dersim’de, Amed’de, Mardin’de, Ömeryan’de, Şengal’de, Süleymaniye’de saldırıyorlar. Rojava’ya her gün saldırı yapıyorlar. Efendim işte Kandil’den şunu söylüyorlar, PKK’dan destek geliyor falan. Evet, biz PKK olarak tüm demokratik ve özgürlükçü güçleri destekliyoruz yani. AK Parti MHP faşizmini yıkacağız yani. Bizden yana olan ve bizi dinleyen herkese çağrımız bu. Bu seçimi herkes değerlendiriyor. İkinci yüzyıl devleti Türkiye’si böyle olmamalı. Bu devlet aşılmalı artık. Bitti yani, değişim mücadelesi böyle olacak. Muhalefetin de buna göre olması lazım. Seçim olursa sonuçları önemli olacak. Kuşkusuz biz devrim mücadelesini sürdüreceğiz. Ama seçim bunda çok önemli hamle yapabilir. Ben demokratik güçlere destek olmaya, oy vermeye çağırıyorum. 14 Mayıs faşizmin yıkıldığı, demokratik devrimin önünün açıldığı bir tarihe dönüştürülmeli. Bu seçimle en ağır yenilgiye uğratmalı. Sen gitmezsen biz seni götürürüz denmeli yani.”
Kemal Kılıçdaroğlu talimatı aldı ve Duran Kalkan’ın KİMSEDEN ÇIT ÇIKMIYOR sözlerinin gereğini yerine getirip ÇIT’ı çıkardı. Yukarıdaki iftirasıyla “Kürtlere terörist muamelesi yapılıyor” diyerek Duran Kalkan gibi teröristlere arka çıktı. Bununla da kalmadı teröristlerin korkulu rüyası İHA ve SİHA’ların üreticisi Bayraktar’ı tehdit etti.
BERNAGİLLERİN BİR EMBESİL OLARAK PORTRESİ
Bernagiller kim mi?
Onlar muhalefetin kadın simgelerinden biri. İsimleri birbirinden farklı olabilir; Ezgi, Hazal, Demet, Sera, Gamze, Nihal, Sıla, Gökçe, Aylin, Evrim, Birce, Zuhal, Nur, Merve vb. Ama aynı familyadan hepsi. CHP’de gibi duruyorlar ama her an HDP’de de konumlanabilirler. Bir nevi simbiyotik ilişki kuran tek hücreli canlı türü gibi. Yani HDP-TİP-CHP arasında ortak yaşam alanı sürdüren tek hücreli numuneler. Orta sınıf ailelerin çokbilmiş kız bireyleri. BERNAGİL onların ortak adı.
Ünlüsü de var ünsüzü de. Hem modern hem de domestik.
Aileden genetik olarak bilgi devşiren, her konuda sular seller gibi ahkâm kesecek “kapasite”ye sahip bu tekil kişilikler, bıraksalar Türkiye’nin tüm sorunlarını çözecek denli de özgüvenlidirler.
Seküler ailelerin bu “iyi kotarılmış” kızlarının gelenekten ve dinden anladığı genellikle “Şeker bayramlarında kahve yanında likör ikram etmek”le sınırlı.Küba’ya gider, turistik geziden ve kıç sallayan üç dört tane Kübalıdan sosyalizm güzellemesi de yapar, hava savunma sistemleri ya da donanma hakkında bilgi kasmaktan da geri durmaz. Babası diplomat ise bir diplomasi dehası, dedesi öğretmense bir eğitim uzmanı, amcası pilot, dayısı deniz subayı ise havacılık ve donanma; firkateyn, çıkarma gemileri ve savaş gemileri ondan sorulmalı demektir.
Donanmaya yeni katılan muazzam TCG Anadolu’ya feribot diyecek kadar denyo olabilmesinin tek sebebi vardır; mahallesinde ondan daha akıllısı yoktur.
Bernagiller Demirtaş’ın serbest bırakılmasını ister ama PKK’nın katlettiği yavrularımızı gençlerimizi ağzına almayacak, Diyarbakır Annelerini görmezden gelecek kadar da ikiyüzlü ve ahlaktan azadedirler.
Bernagiller kadın haklarının yılmaz takipçisidirler ve kız çocukların tacizlerine şiddetli tepki gösterirler. Bir astsubayın birlikte olduğu genç kadın intihar edince ağızlarına geleni söylerler, PKK’nın kaçırdığı ve ellerine silah vererek ölüme gönderdiği, Kandil’deki kodaman teröristlerin tecavüz ettiği kız çocuklarının isimlerini ağızlarına almazlar. O kız çocuklarının HDP önünde nöbet tutan annelerinin acısı umurlarında değildir. CHP’nin il ve ilçe yönetimlerindeki onlarca taciz onların ilgi alanına girmez.
Kızılcık Şerbeti’nde başörtülü Nursema’nın seküler Umut’la olan aşkını coşkuyla alkışlarlar ama eşinden boşandıktan bir yıl sonra bir insanı severek evlenen bir başka başörtülü kadını, sevmedikleri partiyi destekliyor ya da yine dindar biriyle evlendi diye linç ederler. Bir sürü hikâye uydururlar iftiralarla dolu. CHP Maltepe ilçesindeki tecavüzü kapatan İstanbul’un eski il Başkanı olan bir başka Bernagil de nedense ahlak timsali kesilir bu konuyla ilgili.
Bernagiller Salih Tuna’nın Asumanlarından çok farklı.
Asuman üst başlığının altında erkek terliksiler de var.
Bernagiller tamamen dişi familya mensubu.
Eril şebeklerini ayrı bir başlık altında inceleyeceğiz.
HÜKÜMET KAMU MÜHENDİSLERİ VE ÖĞRETMEN MAAŞLARINI İYİLEŞTİRMELİ
Kamu mühendislerinin sesini duyuyorum son zamanlarda. Aylık ortalama 18 bin liralık maaşlarıyla mağdur edildiklerini belirterek kendilerine "Teknik Sorumluluk Tazminatı" adı altında yeni bir ödeme kaleminin oluşturulmasını talep ediyorlar.
Şimdi 18 bin lirayı duyunca “asgari ücretin iki katından fazla” diye bir karşılaştırma ve değerlendirme yapılmamalı. Karşımızda sonuçta üniversite eğitimini tamamlamış ve kalifikasyon olarak ihtiyaçlar bağlamında özellikle deprem gerçeğiyle yaşadığımız ülkede özenle korumamız gereken bir mesleki grup var.
Kamu Mühendisleri derken tabii bu kapsam dâhilinde mimarlar, şehir plancıları da var.
Kamu mühendisleri karayolları, demiryolları, havaalanları, köprü, tünel, baraj, hastane, okul, TOKİ, temiz içme suyu gibi altyapı ve üstyapı işleri, tarım ve ormancılık, tersane ve atölyeler, tren projeleri, tıbbi cihazlar, bilişim sistemleri, maden işletmeleri ve enerji santralleri gibi tesislerin; ARGE, teknik şartname ve projelendirme, ihale, yapım, kontrollük ve kabul işlemleri, işletme ve bakım aşamalarında aktif görev almaktalar. Söz konusu işlerin planlanması, fizibilitesi, teknik olarak tasarlanması, yapılması, bakımı ve işletilmesiyle ilgili birinci derecede sorumluluk altında oldukları ise bir başka gerçek. Bu bağlamda, kamu kaynaklarının harcanmasının önemli bir kısmının sorumluluğu kamu mühendislerinin sırtında.
Kamuda çalışan mühendislerin özlük haklarının yıllar içinde dengi sayılan meslek disiplinlerinin çok gerisinde kalması ise onları daha da zorlamakta. Amiri oldukları personelden daha az ücret alıyor olmanın çeşitli handikaplarının olduğunun da hükümet tarafından bilinmesi gerekiyor. Kamuoyunda 3600 ek gösterge düzenlemesi olarak bilinen çalışmada kamu mühendislerinin ek göstergeleri 4200’e çıkartıldı gerçi ama yansıtma oranları yüzde 145’te sabit kaldığı için bu artış herhangi bir fayda sağlamadı.
Öğretmenler ise daha da sıkıntılı bir durumda.
Öğretmenlerin maaşlarının 12-13 bin lira seviyesinde olması, ek derslerle ya da uzman öğretmenlikle bu rakamın sadece 16-17 bin liraya çıkması bu mesleğin mensuplarını giderek daha da üzmekte. Bu sorunun da bir an evvel çözümlenmesi elzem. Nasıl sağlık personeli, doktorlar ve yargıçların aylık maaş düzenlemeleri görece olarak tatmin edici hale getirildiyse, aynı düzenlemenin ve iyileştirmenin öğretmenler için de yapılması kaçınılmaz hale gelmiş görünüyor.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ümit ediyorum ki bu meseleye bir neşter atarlar.