Kız Kulesi restorasyonu sosyal medyada olay oldu! Boğazın incisi Kız Kulesi'nin tarihi nedir? Nerede? Ne zaman yapıldı? Kız Kulesi'ne ne oldu?
Geçtiğimiz yıl Eylül ayında restorasyon çalışmaları başlatılan Kız Kulesi, sosyal medyanın gündemine bomba gibi düştü. Paylaşılan bir videoda Kız Kulesi'nin arkasından geçen geminin görülmesi, Kız Kulesi çalındı mı? Tamamen yıkıldı mı? sorularını beraberinde getirdi. Bu olay üzerine vatandaşlar Kız Kulesi hakkında araştırma yapmaya başladı. Boğazın incisi Kız Kulesi'nin önemi nedir? Ne zaman yapıldı? Kız Kulesinin tarihi nedir? Kız Kulesi efsaneleri nelerdir? İşte detaylar...
Geçtiğimiz yıl restorasyon çalışmaları başlayan Kız Kulesi'nin son görüntüleri sosyal medyada olay yarattı. Kız Kulesi'nin restorasyon çalışmaları sırasında çalındığına ya da yıkıldığına dair yorumlar yapan sosyal medya kullanıcılarına, cevap Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nden geldi. Müdürlük, "2023 yılında, Cumhuriyetimizin 100. yaşında, Kız Kulesi, tarihi ve abidevi değerine uygun şekilde, bir anıt eser ve müze olarak hizmet verecektir." açıklamasıyla Kız Kulesi'nin fotoğrafını sosyal medya hesabından paylaştı.
Bilmeyenler için Kız Kulesi
Kız Kulesi; hakkında çeşitli rivayetler anlatılan, efsanelere konu olan, İstanbul Boğazı'nın Marmara Denizi'ne yakın kısmında, Salacak açıklarında yer alan küçük adacık üzerinde inşa edilmiş yapıdır.
Üsküdar'ın sembolü hâline gelen kule, Üsküdar’da Bizans devrinden kalan tek eserdir. Önemli tarihî bir geçmişe sahip olan kule, Karadeniz’in Marmara ile birleştiği yerde küçük bir ada üzerinde kurulmuştur.
Kız Kulesi'nin Tarihçesi
Kız Kulesi'nin tarihi, M.Ö. 410 yıllarına kadar dayanıyor. O yıllarda, kulenin bulunduğu adacıkta bir gümrük noktası oluşturulmuş ve Karadeniz'den gelen gemileri denetlemek ve vergi almak amacıyla bir kule inşa edilmiştir.
12. yüzyıla gelindiğinde Doğu Roma İmparatoru I. Manuel Komnenos tarafından adacıkta bir savunma kulesi inşa ettirilmiştir. Bu kuleden Sarayburnu'nda Mangana Manastırı'nın yanında bulunan kuleye bir zincir gerilmiş ve gemilerin Boğaz'a giriş çıkışı kontrol altına alınmıştır.
Fatih Sultan Mehmet, 1453'te İstanbul'un Fethi'ni gerçekleştirdikten sonra buraya yeni bir kale inşa ettirmiştir. Kaleye bir nöbetçi birliği yerleştirmiştir. Her akşam yatsıdan sonra ve seher vakti, kulede mehter nöbet çalmaya başlamıştır. Bayramlar ve padişahların tahta çıktıkları zaman sahil saraylarını ziyaretlerinde Kız Kulesi'nden top atışı yapılması gelenek haline gelmiştir.
1660-1730 yılları arasında ahşap kulenin kuzey bölümüne Sultan III. Ahmed’in Sadrazamı, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından Karadeniz ve Marmara’dan gelen gemilere geceleri yollarını göstermesi için fener konulmuştur. Bu tarihten itibaren kule, artık bir kale değil bir deniz feneri olarak hizmet vermeye başlamıştır.
1830-1831 yılları arasında kolera salgınının şehre yayılmaması için karantina hastanesine dönüştürülmüştür. 1836-1837 yılları arasında 20-30 bin kişinin öldüğü veba salgını sırasında hastaların bir kısmı burada kurulan hastanede tecrit edilmiş, karantina ile salgının yayılması önlenmiştir. 1847 yılında Trabzon'da zuhur eden kolera illeti münasebetiyle yolcular ve hastalar Kız Kulesi'nde karantinaya alınmıştır.
1857 yılında Fenerler İdaresine devredilen kuleye Fransız şirket tekrar fener ilave etmiştir.
1926 yılında İstanbul Liman İdaresi’ne geçtiğinde fener işlevinin yanı sıra gaz deposu olarak da kullanılmıştır.
1959 yılında Kız Kulesi bir müddet radar istasyonu olarak kullanılmıştır. Deniz taşımacılığı seyrüsefer emniyeti için kulede akşamları ışık yakılmış, sisli havalarda da sis düdüğü çalınmıştır. Ayrıca Harem ve Liman kılavuzluk istasyonlarının görüş mesâfesi kısa olduğu için, 1983 yılına kadar boğazdan geçen bütün gemileri 24 saat bildirme ve kontrol görevi, Denizcilik İşletmeleri’nin iki memuru tarafından yapılmıştır.
1964 yılında Milli Savunma Bakanlığına bağlı gözetleme ve radar istasyonu olarak kullanılmıştır.
1983 yılından itibaren Türkiye Deniz ve Liman işletmeciliğine devredilmiştir. İlerleyen süreçte siyanür deposu olarak da kullanılan yapı, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 1992 yılında aldığı karar sonrası siyanürler, Tuzla’daki bir depoya taşınmıştır. 1992 yılı Mayıs ayında kule, şairler tarafından bir dönem kullanılmış ve ''Şiir Cumhuriyeti'' olarak ilan edilmiştir.
1994 yılında kule, Ulaştırma Bakanlığı’ndan, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na devredilmiştir.
1995-2000 yılları arasında kapsamlı restorasyon sürecinin ardından turistik amaçlı olarak bir özel bir tesise kiralanmıştır.
Kız Kulesi Efsaneleri
KRALIN KIZI EFSANESİ
Kuleyle ilgili anlatılan efsanelerden en bilineni; kral ve kızının hikayesidir. Bir falcı tarafından kızının yılan sokması nedeniyle öleceği hakkında uyarılan kral, kızını koruyabilmek adına Salacak açıklarındaki kayalıklar üzerine kız kulesini inşa ettirir ve kızını bu kuleye yerleştirir.
Kral kızına belli vakitlerde sepet içerisinde çeşitli yiyecekler gönderir ve bir gün meyve sepetinin içine gizlenen yılan kralın kızını zehirleyerek ölmesine neden olur.
BATTAL GAZİ EFSANESİ
Kuleyle ilgili anlatılan efsanelerden en bilineni; kral ve kızının hikayesidir. Diğer bir efsane ise Battal Gazi hakkındadır. Şehrin karşısına konuşlanan Battal Gazi’yi gören Bizans Tekfuru telaşlanır ve hazineleri ile kızını bu kuleye saklar.
Fakat kuleyi ele geçiren Battal Gazi hem hazineleri hem de prensesi alır ve atıyla Üsküdar’ı aşarak yoluna devam eder. “Atı alan Üsküdar’ı” geçti deyiminin kaynağının bu olay olduğu rivayet edilmektedir.
LEANDROS EFSANESİ
Kız kulesi ile ilgili ilk efsane Ovidius tarafından kaydedilmiştir. Efsaneye göre Çanakkale Boğazı’nın batı yakasındaki Sestos’taki Afrodit Mabedi’nde rahibe olan Hero Abydos’da yaşayan Leandros’a aşık olur. Leandros her gece yüzerek Hero’yu görmeye Sestos’a geçer.
Bir gün fırtına çıkınca kuledeki fenerin ışığı söner ve yolunu kaybeder ve boğularak can verir. Ertesi gün kıyıdaki cansız bedenini gören Hero’da kendini suya atarak intihar eder.
Normalde Çanakkale’de geçen bu efsane 18. Yüzyılda Avrupalı seyyahlar tarafından dönemin “antikite modasına” uygun olarak ün kazanan Boğaziçindeki Kız Kulesi’ne uyarlamışlardır ve kule “Tour de Leandre veya Leandre Tower” olarak da adlandırılmaya başlanmıştır.
'KIZ KULESİ İLE GALATA KULESİNİN AŞKI' EFSANESİ
Kız Kulesi Boğazda yalnız, naif ama büyüleyiciliğiyle İstanbul’un tam kalbinde yer alan bir inci tanesi kadar zarif. Galata Kulesi ise, İstanbul’u tam tepeden izleyen heybetli bir yapı.
Kız Kulesi yalnız biçimde boğazda süzülürken, Galata Kulesi çıkar karşısına, heybetli ve büyüleyici duruşuyla. İki kule İstanbul’un huzurunda birbirine aşık olur, ama kavuşamaz. Çünkü İstanbul Boğazı kavuşmaları için aralarında bir engeldir. İmkansız aşk karşısında günden güne eriyen Kız Kulesine Galata Kulesi mektuplar, şiirler yazar.
Bir gün Ahmet Çelebi çıkıverir Galata Kulesi’nin tepesine. Amacı oradan Üsküdar’a uçmaktır. Çelebi, Galata Kulesinin ısrarlarına dayanamaz ve yüzyıllardır biriktirdiği mektupları da yanına alıp uçmaya karar verir. Ancak salacak sahiline yaklaşırken rüzgarın etkisiyle dağılır yine de dalgalar mektupları Kız Kulesine ulaştırır. O vakit Kız Kulesi Galata Kulesinin ona ne kadar aşık olduğunu anlamıştır. Aşklarının karşılıklı olduğunu anlar daha da güzelleşirler. Kavuşmaları imkansız olsa da yüzyıllardır karşılıklı bakışarak yaşarlar aşklarını… Nesilden nesle aktarılan bu efsane aşk, İstanbul’un güzelliğine büyüleyici hava getirmiş, şimdi ise hikayelerindeki kadar renkli fenerleriyle dile gelip, mors alfabesiyle birbirlerine “seni seviyorum” diyebilmişlerdir.
Kız Kulesi Restorasyonuna dair tüm detaylar
İstanbul Kız Kulesi Restorasyonu Teşhir Tanzim ve Çevre Düzenlemesi İşine, koruma kurulu onaylı projeler doğrultusunda Bakanlığımız denetiminde devam edilmektedir. Çalışmamızın genel amacı yapıya sonradan eklenen ve yapının özgün karakterine uygun olmayan eklerinden arındırılması ve özgün detaylarına yeniden kavuşturulmasıdır. Çalışmalara alanında uzman isimler olan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, Prof. Dr. Feridun Çılı ve Han Tümertekin danışman olarak destek vermektedir.
• Tarihi Kız Kulesi zaman içerisinde çeşitli onarımlar geçirmiştir. 1944 yılında ahşap elemanlarla oluşturulmuş kat döşemeleri, külah yapısı, dönemin en popüler malzemesi olan beton ile yenilenmiştir. 2000’li yıllarda ise yapının günümüze ulaşan halini içeren onarımlar gerçekleştirilmiştir. Bu onarımlarda yapı içerisinde restoran fonksiyonuna yönelik yapılmış çatı ilaveleri, 1999 depremi sonrası kule dış duvarlarına yapılmış çelik çapraz takviye elemanları yapılmıştır.
• 1944 yılında kullanılan beton ve çimento, içeriğindeki tuzlar ve diğer kimyasallar nedeniyle yapıya zamanla zarar vermiş olup bu doğrultuda özgün ve doğal malzemelerle restorasyon çalışmaları sürdürülmektedir.
• Geçmiş dönemde yapılmış beton imalatta, çalışmalar esnasında kolon ve döşeme donatılarının bağlantısının olmadığı, aynı zamanda içeriğinde deniz kabuklarına rastlanan deniz kumunun kullanıldığı, tasarımdaki hata ve eksiklikler ile 80 yıl önce elle hazırlanmış betonun özelliğini kaybetmiş olduğu, nervürsüz demir donatıların aşırı korozyona uğradığı ve bayrak direği de dahil çatlaklara sebep olduğu görülmüştür (Bkz. Şekil 1-2-3-4-5-6).
• Bu bilgiler ışığında oluşabilecek büyük bir depremde, İstanbul’un göz bebeği olan Kız Kulesinin bütünüyle zarar göreceği anlaşılmıştır.
• Restorasyon çalışmalarında kaynaklardaki günümüze ulaşmış en çok bilgi ve belgenin olduğu 18.yy sonu verileri kullanılmaktadır.
• Çalışmaların başladığı tarihten bugüne kadar, yapının kale avlusu bölümüne 1990’lı yıllarda eklenmiş olan, çelik çatı ve asma kat sökülmüştür. Bununla birlikte yine aynı tarihlerde eklenmiş olan betonarme kısımların sökümleri tamamlanmıştır. Şu anda yapının etrafında görülen askı – kapama iskelesi yapıyı olumsuz iklim koşullarından, statik risklerden korumak amacıyla ve güvenli bir şekilde çalışma ortamını sağlamak üzere yapılmıştır.
• Askı-kapama iskelesi kurulduktan sonra, özgün olmayan betonarme ekler ile yapının ön kısımda bulunan betonarme yapı sökülmüş olup yapının bayrak direği de dahil olmak üzere balkon kotu üstündeki toplamda 500 tonluk betonarme kısım yapıya zarar vermeden itinayla uzaklaştırılmaktadır. Bu bölümler onaylı projeler doğrultusunda yığma ve ahşap olarak özgün haline kavuşacak, yapı depreme daha dayanıklı hale gelecektir.
• Süreç boyunca kimyasal analizler, georadar görüntüleme sistemleri, lazer tarayıcılar vb. günümüz teknolojisinin el verdiği her türlü imkân yapının korunması için kullanılmaktadır (bkz.Şekil.7).
• 1940’lı yıllarda yapılmış olan onarımlarda, duvar boşluklarını görüntüleme sistemleri henüz olmadığından, tarihten günümüze duvar ve zemin yapısında oluşmuş boşlukların ve çatlakların tespiti yapılamamıştır. Bu sebeple duvar bünyesindeki boşluklara geçmiş dönemlerde müdahale edilememiştir.
• Georadar çalışmaları sırasında içinde boşluk gözlemlenen özgün duvarların enjeksiyon yöntemiyle güçlendirilmesi büyük ölçüde tamamlanmıştır. Günümüze kadar yaklaşık 120 ton kullanılan enjeksiyon malzemesinin içeriğine yine laboratuvar analizleri sonucunda yapının özgün malzemeleri ve denizin ortasında bulunması gibi koşullara dikkat edilerek karar verilmiştir.
• Yapının tarihi beden duvarlarının paslanmaz çelikten görünmez gergilerle güçlendirilmesine yönelik boşlukların karot kesim çalışmaları başlamıştır. Yapıya 90’lı yılların sonunda eklenen cephelerdeki özgün olmayan çelik kuşaklar da yapıdan uzaklaştırılacaktır (bkz.Şekil.8).
• Yapıdaki betonarme eklentilerin uzaklaştırılması sonrası aslına uygun olarak bütünleme imalatlarına başlanılmıştır. Bu kapsamda danışmanlarımızın da yönlendirmeleriyle çimento bazlı derz imalatları yapıdan uzaklaştırılmakta, surlarda bulunan kaybolmuş dendanlar (kale duvarı siperlikleri) ortaya çıkarılmaktadır (Bkz. Şekil 9).
• Bayrak direğinin balkon katından başlayıp kubbe üst kotuna kadar olan kısmı metal olarak imal edilecektir. Külah dışında kalan üst bölümü için dış koşullara dayanıklı yapıya ilave yük aktarmayacak alternatif malzemelerle yapılması üzerinde çalışılmaktadır.
• Bakır alemin konservasyon çalışmalarına devam edilmektedir. Çalışmalar sırasında alem üzerinde altın varak kalıntıları tespit edilmiş olup alem yeniden altın varakla kaplanacaktır. İstanbul’un en önemli simgelerinden olan bu güzide anıt eserde paratoner bulunmadığı ve zaman zaman düşen yıldırımların direğe zarar vererek ciddi çatlaklar oluşturduğu çalışmalarımızda görülmüştür. Bu durum için tüm önlemler alınacaktır (Bkz. Şekil 10).
• Çalışmalar sonrasında insanların avluda bulunan ahşap seyirdim teraslarında dolaşıp ahşap merdivenlerden kuleye çıkması ve İstanbul’u izlemeleri sağlanacaktır.
• Özellikle kuzey yönünden adaya gelen dalgaların, ada çevresine daha önceden yapılan ve günümüzde yetersiz kalmış olan anroşmanları (dolguları) ve ince malzemeyi ada altından sürükleyerek söz konusu çatlaklara neden olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca adanın kuzey batı köşesinde deniz derinliği 30 metre civarındadır. Bu da tahkimat malzemelerinin kaymasına sebep olmuştur. Bunlarla beraber ada çevresinde bulunan iskeleler 90’lı yılların sonunda eski iskelelerin üzerine inşa edilmiş ve bu nedenle alttaki taşıyıcı iskelelerin yer yer çöktüğü gözlemlenmiştir. Bu nedenle Ulaştırma Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü ile görüşülerek çözümler üretilmektedir. Zeminin yapıya zarar verebilecek durumuyla ilgili çalışmalar yapılmakta olup adanın çevre tahkimatının yapılması ve iskelelerinin iyileştirilmesine yönelik çalışmalar da devam etmektedir (Bkz. Şekil 11-12-13-14).
• Adaya giden temiz su ve elektrik hatlarının yenilenmeleri yapılacaktır
• Adadaki mevcut durumda pis su arıtma ünitesi ya da kanalizasyona erişim bulunmamakta olup bununla ilgili gerekli çalışmalar yapılacaktır.
• Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak İstanbul’umuzun göz bebeği Kız Kulesi’ni özgün haliyle ziyaretçilerle yeniden buluşturmak için gerekli hassasiyeti göstererek çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Kız Kulesi hakkında tarihsel tüm bilgiler ve Restorasyon çalışmalarımızda gerçekleştirilen imalatlar ve elde edilen verilerle ilgili tüm detaylı bilgiler ve raporlar Bakanlığımız tarafından kurulmuş olan www.kizkulesi.com.tr internet sitesi üzerinden kamuoyu ile düzenli olarak paylaşılmaktadır.