KKTC'de Geçitkale İHA/SİHA Üssü ve yabancıların arazi alımı
KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Ersin TATAR'ın, KKTC Başbakanı iken büyük emek ve gayretleri sayesinde 13 Aralık 2019’da KKTC Bakanlar Kurulu, yıllardır bir türlü tahsis edilemeyen Geçitkale Havaalanı'nın, Türk Deniz Kuvvetleri İHA/SİHA’larınca yürütülecek faaliyetler için kullanılması kararı alınmıştı.
Geçitkale Havaalanı’nın 1982 yılında askeri maksatlar için NATO standartlarında inşa edildiğini hatırlatalım.
16 ARALIK 2019’DA DENİZ KUVVETLERİMİZİN BAYRAKTAR TB-2 İHA’SI GEÇİTKALE HAVAALANI’NA İNMİŞTİ
Bu karar sonrasında, 16 Aralık 2019’da Türk Deniz Kuvvetleri’nin Dalaman’daki üssünden kalkan Bayraktar TB-2 modeli silahlı insansız aracı, beş saatlik bir uçuşun ardından KKTC’nin Geçitkale Havaalanı’na inmişti. Böylece Türk Deniz Kuvvetleri, İHA'ları 16 Aralık 2019’dan itibaren KKTC Geçitkale Havaalanı’nı fiilen kullanmaya başlamıştı.
Türk Deniz Kuvvetleri İHA/SİHA’larının, KKTC Geçitkale Havaalanı’na istinaden Doğu Akdeniz’de keşif/gözetleme ve karakol faaliyetleri icra etmesi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Yunanistan başta olmak üzere birtakım devletlerin büyük tepkisine neden olmuştu.
Bundan tam dört yıl bir ay sonra, 16 Ocak 2023’te KKTC Bakanlar Kurulu, Türkiye'nin talebi üzerine Geçitkale Havaalanı'nın tahsisi ve kullanım hakkının Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri’ne (KTBK) verilmesine ilişkin protokol imzalanmasına karar verdi.
Böylece Adalar Denizi ve Akdeniz’de Türkiye'ye karşı silahlanmaya hız veren Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne de bu tarihi adımla bir anlamda karşılık verilmiş oldu.
Protokolün imzalanmasıyla birlikte Geçitkale tümüyle Türk İHA/SİHA’larının kalıcı üssü olacak. Ayrıca üsse Türk Hava Kuvvetleri tarafından F-16 filosu konuşlandırılmasının da önümüzdeki süreçte gündeme gelebileceği söyleniyor.
Bu protokole karşı çıkan GKRY-Yunanistan ikilisine GKRY’nin Fransız, İngiliz, ABD ve Yunanistan ile yaptığı savunma iş birliği, deniz ve hava üslerinin ortak kullanım antlaşmalarını hatırlatmak lazımdır.
Geçtikale Havaalanı’nın bir Deniz-Hava Üssüne dönüşmesi Türkiye ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki hak ve menfaatlerinin korunmasının yanı sıra savunmaları açısından da son derece önemli katkı sağlayacak, harekât yarıçapı artacak, gerçek zamanlı keşif/gözetleme ve istihbarat etkinliği büyük ölçüde artacaktır.
İHA/SİHA ÜSSÜMÜZ İÇİN TEHLİKE
Şimdi gelelim Geçitkale Havaalanı civarında KKTC’de yabancıların arazi alımları konusuna. Türkiye ve KKTC'nin bu hamlesinin ardından özellikle İsrail, GKRY ve Yunanistan’ın bölgede arazi alımları girişimlerinde bulunduğu söyleniyor.
Mesela, İsrail'in KKTC'de bulunan İsrail’le bağlantılı kişiler vasıtasıyla Türk SİHA'larının KKTC’de daimî olarak konuşlanacağı, Geçitkale Hava Üssü’ne beş kilometre yakınlıktaki Alaniçi köyünde yaklaşık 1000 dönümlük arazi aldığı belirtiliyor. İsrail'in, Türkiye'nin SİHA üssüne çok yakın bölgede bu denli büyük bir arazi alması gerçekten endişe vericidir.
Etrafında yabancı arazi ve konutlarının bulunduğu bir İHA/SİHA üssümüzdeki her türlü faaliyetimiz hakkında bilgiler bu arazi ve konutlarda bulunan yabancılar tarafından gerçek zamanlı olarak toplanabilecek ve diğer devletlere rapor edilebilecektir.
HÜLLEYLE ARAZİ ALIMI YAPILIYOR
İsrailliler ve Rumların hülle yöntemiyle İngilizler ve KKTC'deki firmalar vasıtasıyla KKTC'de bir takım araziler aldığı uzun zamandır biliniyor.
Hatta Türk Deniz Kuvvetleri için İskele-Boğaz bölgesinde tahsis edilmiş arazinin hemen yanı başında İsrailliler de dâhil olmak üzere yabancılara arsalar satılıyor, siteler yapılıyor. Yani askeri güvenlik bölgesi sınırı bile tanımaksızın böyle araziler yabancılara doğrudan ya da dolaylı olarak satılıyor.
KKTC’de yabancıların toprak alımı yapmasının yasak olmasına karşılık içeride çeşitli oyunlar ile bu alımın yapıldığı ifade edilirken, yabancı kaynaklı ve yerli ortaklı şirketlerin bu alımları gerçekleştirdiği sıklıkla söyleniyor. İsrail'in KKTC'de toprak alımlarının dikkat çekici boyuta ulaştığı iddia ediliyor. Sayıları 2 bini bulan yerli ortaklı İsrailli şirketlerin KKTC'de neredeyse 25 bin dönüm arsa aldığı ifade ediliyor.
KKTC'de 2014 yılından bu yana yabancılara toprak satışı yasak olmasına rağmen yerli ortaklı şirketlerce, gizli vekâletler yoluyla KKTC vatandaşlarınca yapılan alımlar gibi çeşitli yollarla özellikle de İsrail vatandaşlarına toprak satıldığı açıkça söylenmektedir.
ÜÇ TEHLİKEYE DİKKAT
Yabancılara doğrudan, kontrolsüz ve sınırsız şekilde dolaylı olarak arazi satışlarının yapılmasının üç önemli tehlikesi vardır:
1- KKTC’nin arazileri (Filistinlilere de yapıldığı gibi) Türklerin elinden yüksek fiyatlar teklif edilerek ya doğrudan ya da dolaylı olarak alınıyor. Böylece araziler yoluyla kontrol yabancıların eline geçiyor.
2- Çok dikkat çekici bir şekilde KKTC'nin tarıma elverişli en verimli arazileri alınıyor. Yani KKTC kendi kendini besleyemez duruma düşebilir.
3- KKTC’deki askeri tesislerin etrafındaki askeri güvenlik bölgelerinin yakınlarındaki araziler hiçbir kısıtlama olmaksızın ve sınır gözetmeksizin yabancılara ya da yabancıların yerli aracıları olan vekillerine satılıyor. Bu da ciddi güvenlik tehlikesi oluşturuyor.
Aracılar vasıtasıyla satın alınan bu arazilerin aslında çoğunlukla Rumlar tarafından aldırıldığının, yani gerçek alıcının Rumlar olduğunun da söylendiğini belirtelim. Yabancılara arazi satışlarının düzenlenmesi ve kontrol edilmesine ilişkin bir kanun teklifinin hazırlanarak geçtiğimiz ay KKTC Meclisi’ne sunulduğunu ancak her nedense bu teklifin geri çekildiğini de hatırlatalım.
SİLAHSIZ İŞGAL
KKTC’de yabancılara mülk satışlarının kontrol dışına çıkması bir millî güvenlik meselesine dönüşmüş görünmektedir. Öncelikle Rumların çok büyük miktar ve sayıda toprak sahibi olması Türklerin topraksız kalması sonucunu doğuracak, topraksız kalan Türkler arazi alımları nedeniyle patron durumuna gelen Rumların ya da temsilcilerinin yanında işçi olarak çalışmalarına neden olacaktır.
Aynı şekilde İsrail vatandaşlarının KKTC’de mülkler almaları yoluyla bölgede topraklarını şu veya bu şekilde büyütmeyi hedeflemiş olabilecekleri de muhtemeldir. Böylelikle KKTC’de doğrudan ya da dolaylı olarak arazi zengini olacak İsrailliler, yanında Türk işçiler çalıştıran patronlar haline gelebilecektir.
Bu gidişle korkarım KKTC’de, İsrailliler, Rumlar ve İngilizler patron, Türkler de işçi olacaktır. Yani Türkler kendi vatanlarında parya durumuna düşebilecektir.
Bu “silahsız işgalin” çok daha farklı boyutları vardır ve mutlaka tedbir alınması lazımdır. Bu detaylara sonraki yazımda değineceğim.
Allah Türkiye Cumhuriyeti Devletini, KKTC’yi ve Türk Milletini sonsuza dek korusun!