KKTC'de iç cepheyi sağlamlaştırmak lazım yoksa KKTC Türk'ün elinden kayar gider...

Bugün sizlere edindiğim bilgi ve gözlemlere istinaden KKTC’de Türk varlığına tehlike oluşturan gelişmeleri anlatacağım.

Kıbrıs, Türkiye'de toplumun tüm kesimleri tarafından milli dava olarak kabul edilmiş bir mesele iken maalesef KKTC’de aynı ölçüde kabul görmemektedir. Özellikle 2002 ve devamında Annan Planı sonrası gelişen iç siyasi yapıda Rauf Denktaş bir kenara itilmiş, devletin kurum ve kuruluşları, sendikalar, gazeteciler, inisiyatifler AB'nin müdahalesine açık hale getirilmiştir.

Tabiri caizse Batı eliyle Ada'da Annan Planı sonrasında siyasal ve sosyolojik bir dizayn meydana gelmiştir. Yunanistan ve GKRY, AB yardımları kisvesi altında Kıbrıs Türk toplumu içerisinde Türkiye’ye muhalif sözde gazeteleri ve gazetecileri, STK’ları ve diğer birçok inisiyatifi maddi fonlarla destekleyerek KKTC’deki nüfuz alanlarını genişletmişlerdir...

TÜRKYE’DEN ALDIĞI PARAYLA TÜRKİYE VE KKTC’YE HAKARET EDEN KKTC SENDİKALARI

Durumun vahametini anlamak açısından gazeteleri taradığımızda, 18 Temmuz 2021 tarihinde Yunanistan Başbakanı Miçotakis Güney Kıbrıs’a geldiğinde, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın KKTC’yi ziyaretinde karşılamaya gitmeyen KKTC’deki bir kısım sendika temsilcilerinin Miçotakis ile koşarak görüşmeye gittiğini görmemiz mümkündür.

KKTC'de iç cepheyi sağlamlaştırmak lazım yoksa KKTC Türk'ün elinden kayar gider... - Resim : 1Annan Planı referandumundan sonra oluşan düzende AB, Yunanistan ve GKRY’nin ilk hedefi eğitim sistemi olmuştur. KKTC eğitim sisteminde hâkim güç olan öğretmen sendikaları vasıtasıyla eğitim neredeyse milli olmaktan çıkarılmış vaziyettedir.

KKTC'deki öğretmen sendikalarının hadlerini ve yetkilerini aşarak, güncel tüm siyasi konulara müdahil olması, sürekli grevler, eylemler yaparak devletin işleyişini aksatıp yozlaşmasına vesile olmasından tutunda, Türkiye'den gelen suya karşı bile eylem yapmış olmaları manidardır.

Hadleri olmamasına ve seçim yoluyla halkın temsil yetkisini almamış olmalarına rağmen, bu eğitim sendikalarının sanki toplumun genelini temsil ediyormuş gibi 10 Ekim 2022 tarihinde AB Parlamentosu'na giderek Kıbrıslı Türklerin AB'ye katılımını istemeleri manidardır. 

Bu anlayıştaki eğitim sendikalarına bağlı öğretmenler vasıtasıyla KKTC’deki gençler arasında Batı, Yunan ve Rum hayranlığı, Türkiye’ye muhalif olma ve Türkiye’den gelenlere yönelik nefret ciddi boyutlara ulaşmış vaziyettedir. Hatta bu moda haline dönüşmüştür. KKTC’de devletine, ülkesine ve milletine bağlı bir gençlik neredeyse tükenme noktasına getirilmiştir.

Tüm kritik süreçlerde olduğu gibi, yeni tanınma sürecinde de  bu tip sendika ve STK’ların gazeteci desteğiyle KKTC’de karışıklık çıkarma, eylemler yapma konusunda rahat durmayacakları aşikardır.

KKTC MİLLİ EĞİTİMİNDE TÜRK KİMLİĞİNİ UNUTTURAN YUNAN-RUM DESTEKLİ PROJELER

Milli eğitim konusundaki bu ciddi eksikliğin tek sorumlusu elbette bu sendikalar değildir. Türk milli yapısı ve kültürüne aykırı, KKTC varlığını zayıflatıcı hatta ortadan kaldırmaya yönelik projelere maalesef Türkiye ve KKTC eliyle müsamaha gösterilmekte, hatta izinden öte bilerek ya da bilmeyerek destek verilmektedir.

Mesela 2019 yılından itibaren KKTC Milli Eğitim Bakanlığı’nın bünyesinde yürütülen ve önceki hükümet döneminde kabul edilen AB’nin Imagine isimli projesi kapsamında:

- GKRY’nin düşman değil dost olduğu,

- Federal Kıbrıs fikrinin en geçerli alternatif olduğu,

- Türk veya Rum değil "Kıbrıslı" etnisitesinin olduğu gibi tarihi ve siyasi gerçeklerle bağdaşmayan, Ada'daki Türk varlığına alenen tehdit oluşturan fikirlerin öğretildiği de bir gerçektir.

Bu ve benzeri faaliyetler neticesinde KKTC’de “Adalılık, Kıbrıslılık” gibi Türk varlığı ve kimliğini yok sayan yapay kavramlar ön plana çıkarılmaya çalışılmaktadır. Mesela gençler arasında “biz ne Türk ne Rumuz, biz Kıbrıslıyız” ifadeleri yaygınlaştırılmaktadır.

İşte tüm bunlar yine Yunan-Rum fonları ile de desteklenen sendikaların üyesi öğretmenler tarafından öğretilmektedir.

Açıkça söylemek gerekirse, edindiğim bilgilere göre, KKTC’deki çoğu sendika KKTC ve Türkiye ve hatta Türk kimliği karşıtıdır.

Daha da acısı, Türkiye ve KKTC karşıtı bu sendikalar gelirlerini de Türkiye’den gelen paralarla sağlamaktadır. Hatta öyle bir sistem kurulmuştur ki, Türkiye’den gelen paralarla ödenen memur maaşlarından bu sendikalar için doğrudan kaynağından kesinti yapılmaktadır.

Memur maaşlarından sendikalar için peşin kesinti yapılması uygulamasından vazgeçilmesini Türkiye şart koşmalıdır.

Sendikaya üyelik ücretini isteyen her memur kendisi gidip elden yatırmalıdır. Böylelikle memurlara, sendikaya para mı vermek yoksa kendi bütçesine mi ayırmak seçeneği sunulmalıdır.

KKTC’DE TÜRKİYE’YE KÜFRETMEYİ ALIŞKANLIK HALİNE GETİREN GAZETECİLER VE GAZETELER

Gazetecilere gelince, 2017 yılında Crans Montana görüşmeleri öncesi KKTC’deki neredeyse tüm Türkiye’ye muhalif gazetecilerin İsrail’e götürülüp, burada eğitimden geçirildiğini ve toplum mühendisliğine hazırlandığını KKTC’de duymayan kalmamıştır. 

Neyse ki Rum tarafının masadan kalkmasıyla bu faaliyetler sessize alınmış gibi gözükse de, KKTC’de bu şahıslar tarafından yürütülen ciddi bir toplum mühendisliği ve etki faaliyetinin söz konusu olduğu söylenmektedir.

2021 yılında Türkiye’nin dünya kamuoyu nezdinde KKTC’nin tanınmasına yönelik çalışmaları başlatması üzerine ise, Yunan-Rum ikilisinin AB kisvesi altında KKTC’deki neredeyse Türkiye’ye muhalif tüm gazetecileri muhtelif zamanlarda Atina’ya götürdüğü, burada eğitime aldığı bilinen bir gerçektir

KKTC’nin, Türk Devletler Teşkilatına “gözlemci üye” olması ile KKTC'nin uluslararası statüsündeki ilerlemeler karşısında tüm bu beşinci kol faaliyetleri ile karıştırılması muhtemeldir.

KKTC GAZETECİSİ GÖRÜNÜMÜNDEKİ GKRY SÖZCÜLERİNİN KALEMİNDEN MÜREKKEP YERİNE ZEHİR AKMAKTADIR

Mesela KKTC’de gazetecilik yapan bir şahıs, Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü, Oslo’nun (PRIO) Kıbrıs Merkezi’nde yani Rum Yönetimi'nde kıdemli araştırmacı ve danışman olarak çalışmaktadır. Çalıştığı Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü ise, FETÖ firarilerinden Can Dündar’ı 2017 yılında Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermiş ve yayınladığı raporlarda ise çoğu kez Türkiye’yi hedef gösteren bir politika izlemiştir.

KKTC’de gazetecilik yapan bu şahıs, 13 Kasım 2022 tarihinde İstanbul-Taksim’de meydana gelen terör saldırısında dahi “saldırının ardından Yunanistan’a kaçmaya çalışan teröristleri” savunmuş ve Yunanistan’a toz kondurmamak için açık çaba sarf etmiştir.

Söz konusu gazeteci ve benzerlerinin yazdıkları kitaplar Türkiye'ye, Türk Ordusu’na ve hatta Türk Mücahitlere yönelik kara propaganda yapmakta, iftira atmakta ve yanıltıcı bilgiler vermektedirler. Bu şahısların kaleminden mürekkep yerine zehir akmaktadır, hem de Yunan ve Rum’dan beter.

KKTC’DE FON KUŞATMASI VE STELİOS VAKFI

Kıbrıslı Rum iş adamı Stelios Hacıyoannu’nun kurucusu olduğu “Stelios Hayırseverlik (!) Vakfı’nın faaliyetleri de Kıbrıs’ta Türk varlığının erimesine yöneliktir. Bu amacın bilinmesine rağmen bu vakıf da KKTC’de serbestçe faaliyet gösterebilmektedir.

Bu vakıf “Türk ve Rum evliliklerini” maddi olarak desteklemekte ve bu yolla toplum mühendisliği yapmaktadır.

2015 yılında bir Kıbrıs Türkü ile bir Rum’un evlilikleri için Stelios Vakfı’na başvuru yapması ve evlilikleri için fon almaları üzerine 2017 yılında Stelios Vakfı, ödül kategorileri arasına “evliliği” de eklemiştir.  Stelios Vakfı “Yeter ki evlenin biz her şeyi destekleriz” mantığı içerisinde evlenen çiftlere 30 bin Euro evlilik ikramiyesi vererek KKTC’deki Türk kültür ve kimliğinin altını oymaktadır.

Ayrıca aynı vakıf Türk ve Rumlar arasında oluşturulacak ortaklıklara da 10 bin Euro vereceğini ilan ederek fon kuşatmasını yalnızca kültür ve kimlik boyutunda sınırlamayarak ekonomik alana da yaymıştır.

KKTC’DE RUM ÇIKARLARI VE MALLARI İÇİN ÇALIŞANLAR

Bugün KKTC içerisinde Rum çıkarları ve sözde malları için yoğun şekilde çaba sarf eden gruplar mevcuttur. KKTC’deki en ciddi tehlikelerden biri Londra’daki ABD destekli Rum diasporasıdır. KKTC üzerinde Yahudi kisvesi altında Rum sermayesi ve kilisesi toprak satın alımları ile yayılmakta ve güçlenmektedir.

Bugün KKTC’de soykırımla başarılamayan Yunan-Rum faaliyetleri beşinci kol ve toplum mühendisliğiyle başarılmaya çalışmaktadır.

Bugün Yunanistan ve GKRY’deki siyasi hareketlerin en sağ ucundan en sol ucuna kadar tüm partiler Kıbrıs’ın Yunanistan ile birleşmesini yani Enosis’i desteklemektedir.

HEDEFLERİ “TÜRKİYESİZ DOĞU AKDENİZ, TÜRKSÜZ KIBRIS”

Yunan ve Rum siyasetinin ideoloji, fraksiyon ya da zihniyet fark etmeksizin tüm bileşenleri “Türkiyesiz Doğu Akdeniz, Türksüz Kıbrıs” hedefi doğrultusunda söylem birliğinden de ötede eylem birliği içerisindedir.

Ancak görüleceği üzere bizdeki durum ise oldukça vahim boyutlardadır. Yunan-Rum hizmetkârı, Türk olduğunu iddia eden köle ruhlu şahıslar oldukça fazladır. Ama onlar da efendilerine yeterince yaranamamaktadır.

Örneğin 5 Şubat 2022 tarihinde; 30 sene GKRY’de yaşamış, GKRY üniversitelerinde dersler vermiş, Enosis destekçisi Komünist AKEL Partisi’nin Avrupa Parlamentosu vekilliğini yapmış köle ruhlu sözde Türk bir şahıs sadece “yeteri kadar Helen olmadığı ve Kıbrıslılık fikrini savunduğu” gerekçesiyle GKRY Üniversitesi’nden “Korkak Türk Defol” sloganları eşliğiyle kovulmuştur!

KKTC VE TÜRK DÜŞMANLIĞINI DEMOKRATLIK OLARAK ALGILAYANLAR VAR

Maalesef özetle bugün KKTC’de:

- Türkiye’ye “işgalci” diyen,

- Kıbrıs Sorunu adı altında Enosis tezlerine hizmet eden,

- Muratağa, Sandallar, Atlılar, Geçitkale, Erenköy, Girne, Mağusa ve Kıbrıs Adası'nın hemen her noktasında Türk şehitlerinin dökülen kanı dahi kurumamışken GKRY ile birleşmek için yoğun eylemler yapan,

- “Ankara, Kıbrıs’tan elini çek” sloganları atmayı barış yanlısı ve ilericilik olarak pazarlayan Yunan-Rum piyonu sözde STK ve sendikalar, gazeteler var.

Görünen o ki, muhtemelen KKTC’de bir iç karışıklık çıkartma peşinde olanlar var.

YOKSA KKTC TÜRK’ÜN ELİNDEN KAYAR GİDER…

Peki yapılması gereken nedir?

Öncelikle Kıbrıs’ın Türkiye’nin güvenlik ve refahı için vazgeçilmez olduğu, KKTC’de ya da GKRY’de istediği kadar Türkiye karşıtı propagandalar yapılsın Türkiye’nin Kıbrıs’ta her zaman var olacağının açıkça ifade edilmesi gerekmektedir.

Türkiye’nin Kıbrıslı Türkleri soykırımdan kurtarmak için kan ve ambargo dahil her türlü bedeli ödediğini ve ödemeye devam ettiğinin KKTC gençliğine anlatmak lazımdır.

KKTC Milli Eğitim müfredatına Kıbrıs Barış Harekâtı'na giden süreçte yaşananlar, tarihsel gerçeklikler ve Rum-Yunan ikilisinin Türklere yaptığı soykırım dahil yaşananlar tüm çıplaklığı ile anlatılacak şekilde her sınıfta eklenmesi ilgililerce değerlendirilmelidir.

Ayrıca:

- KKTC Milli Eğitim müfredatına gençlerde Türklük bilinci pekiştirilmesi için Türk milli kültürüne yönelik dersler konulmasının,

- KKTC aleyhine faaliyet gösteren kişi ve kurumlara “ülkenin bölünmez bütünlüğüne aykırı faaliyet” nedeniyle ciddi cezai yaptırımlar uygulanacak şekilde hukuki düzenlemeler yapılmasının,

- KKTC, Türkiye ve Türklük aleyhine faaliyet gösteren sendikaların Türkiye’den gelen para kaynakları kesilmesinin ve hatta kapatılmasının,

- Türkiye'nin parayı verirken memur maaşlarından sendikalar için peşin kesinti yapılması uygulamasından vazgeçilmesini şart koşmasının,

- Sendikalara üyelik ücretini isteyen her kamu çalışanının kendisinin yatırmasının, böylelikle çalışanlara sendikaya para mı vermek yoksa kendi bütçesine mi ayırmak seçeneği sunulmasının,

- KKTC’de Yunan, Rum, AB, STK ve vakıflarının faaliyetlerinin sıkı kontrol altına alınmasının ve gerekirse izin verilmemesinin,

- KKTC’deki gazete ve gazetecilerin maddi gelir kaynaklarının takip edilmesinin ve yurt dışı şüpheli para akışlarının sorgulanmasının,

- KKTC’deki yabancıların ve yabancı ortaklı şirketlerin toprak ve mülk alımları konusunda kısıtlama getirilmesinin mutlaka değerlendirilmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılmasının hayati derecede önemli olduğunu düşünüyorum.

Özetle KKTC kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf R. Denktaş’ın aşağıda yazdığı dizelerdeki ruh ve bilinci KKTC’de oluşturmak lazımdır:

Benim iki bayrağım var
Biri ana, birisi kız
Benim iki bayrağım var
İkisinin de bağrında
Namusumdur ayla yıldız

Aksi takdirde KKTC Türk’ün elinden kayar gider…