Köprüden önce son çıkış
AK Parti Merkez Yürütme Kurulu, Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde toplandı. Dört saat süren toplantıda 31 Mart yerel seçim sonuçları masaya yatırıldı. Toplantının ardından basınla ilk defa ayrıntılı bir bilgilendirme metni paylaşıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “kendisi dâhil Ak Parti yönetiminde yer alan kimsenin 31 Mart seçim sonuçlarının sorumluluğundan kaçamayacağını, oy kayıplarının tek bir soruna ve tek bir başlığa indirilemeyeceğini, bunun kolaycılık olacağını ve nerede eksik, hata, kasıt ya da ihanet varsa üzerine gitmenin boyunlarının borcu olduğunu” ifade ediyor.
Devamında şunları vurguluyor: “Ortada sadece oy kaybı değil, kan ve ruh kaybı da olduğu görülüyor. AK Parti hatalarını görüp kendini toparlamak, milletle gönül köprülerini yeniden güçlendirmek zorunda. Ya hatalarımızı görerek kendimizi toparlarız ya da güneşi gören buz misali erimeye devam ederiz. Ya başından sonuna kadar işimizi dört dörtlük yaparız ya da çok daha ağır bedeller ödemekten kurtulamayız...”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en sevilen özelliklerinden biri öz eleştiri konusundaki başarısıdır. Ancak gereğini yerine getirme noktasında sorun yaşıyor. Yaptığı açıklamalar ve öz eleştiriler her defasında umutları yeşertir, moralleri düzeltir, güven verir, derler toplar, sonrası hayal kırıklığı. 22 yıldır böyle. 31 Mart’ta yaşanan sessiz devrimin neticesini bu yönüyle de ele almak gerektiğinin altını çizmek isterim…
Öz eleştiri hedeflerimize ulaşmaya engel olan olumsuzlukları fark etmemizi, iyi ve kötüyü ayırt etmemizi sağlar. Öz eleştiriyi eğer doğru değerlendirir, gereklilikleri de yerine getirirsek başarıya giden yolun anahtarı olarak bize yardımcı olur…
Seçimler bitti. Herkes mesajını almış görünüyor. Tespitler, değerlendirmeler, açıklamalar yerli yerinde. Türkiye’nin kaybedecek vakti yok. Yerel yönetimlerde ana muhalefet, genel idarede iktidar üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek için işe koyulmalı. Deprem, ulaşım, enflasyon, hayat pahalılığı, gelir dağılım adaletsizliği, göç, kira ve konut sorunu, sosyal kültürel ahlaki yozlaşma, terör, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele…
Seçmen polemik istemiyor. Bu seçimlerde gücü bir yerde toplamadı paylaştırdı. Her şey önümüzdeki dört yıla bağlı. İktidar ve muhalefet bu süreci milletin yararına değil kavga ve polemikle geçirirse “B” planı devreye girer. Yani üçüncü bir yol aranır. Kimse vazgeçilmez değildir. Seçimin sonuçları bu yönüyle de incelenmeli...
Milletin siyasete, siyasetçilere verdiği mesaj açık. Aklınızı başınıza almazsanız seçim kaybederek bedel ödersiniz diyor. Bizlerde kamu hizmeti adına elimizden geldiğince milletin sesi olmaya çalışıyoruz. Peki, siyaset ve siyasetçiler bununla ne kadar ilgileniyor? Belki de işler bizim sandığımız gibi değildir, olaylara yanlış yerden bakıyoruzdur. Neden mi? Siyaset sahnesine birileri geliyor algı, propaganda hükmünü sürdürüyor ve gidiyor sonunda bedel ödeyen hep millet oluyor.
Hatalar, yanlışlar biliniyor. İş, siyasetin adil bir yönetim modeli ortaya koyarak sorunları çözmesine kalıyor. Burada amaç nedir, niyet var mı sorusunu sormak ve cevabını irdelemek önemli…
Türkiye, 2018’den bu yana Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yönetiliyor. Hangi sistem olursa olsun iyi yönetilmezse kötü sonuçlar doğurur. Geçmişin tecrübesiyle parlamenter sistemdeki açmazların ve aksaklıkların bizi bir yere getirmeyeceği belli. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin olgunlaşması ve hukuk zemininde sağlam temeller üzerine oturtulup eksik taraflarının giderilmesi gerektiği de aşikâr.
Daha net anlaşılmak adına Ekrem İmamoğlu üzerinden bir örnek vermek isterim. 2028 yılında cumhurbaşkanı ve milletvekillerini belirlemek için tekrar seçime gideceğiz. Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanı seçildi diyelim. Aynı zamanda CHP genel başkanı olmak istedi ve olduğunu farz edelim, bakanlıkları, devlet kurumlarını himayesine aldığını ve yönettiğini düşünelim.
Tepkimiz ne olur? Karşı çıkılsa bir anlam ifade eder mi? Etmez. Bu manada merkezi idareyi elinde bulunduran iktidara büyük sorumluluk düşüyor. İktidarın önümüzdeki dört yıl hukukun üstünlüğü, denetim, şeffaflık, hesap verilebilirlik, kuvvetler ayrılığı ilkesinin güçlendirilmesi için gerekli adımları atması hem kendi siyasi geleceği hem Türkiye’nin selameti açısından büyük önem taşımaktadır.