Kriz, Bir Duvarın Ardında Başladı! Ay–Satürn 135’lik Gerilimi

Gökyüzü bu hafta, dünya sahnesinde hem zihinleri hem de karar mercilerini sınayan bir açıya ev sahipliği yapıyor. Ay ile Satürn arasındaki sert temas, ülkelerin iç yapılarıyla uluslararası düzen arasındaki dengeyi sarsabilir. Bu görünüm, birçok coğrafyada halkla yönetimlerin farklı gündemlere sahip olduğunu ortaya koyabilir.

Barınma, mülkiyet, güvenlik, toprak kullanımı ve aile politikaları gibi temel meseleler birçok ülkede yeniden masaya yatırılabilir. Aynı anda, göç politikaları, vatandaşlık yasaları, inanç temelli tartışmalar, yüksek eğitim kurumları ya da dış ilişkilerle ilgili gelişmeler hızla tetiklenebilir.

Zihinler yorgun; çünkü bilgi akışı bozuk. Birçok toplumda çelişkili açıklamalar, kafa karıştıran söylemler ve belirsizlikler artabilir. Halkın temel ihtiyaçlarıyla, yüksek otoritelerin planları arasındaki kopukluk daha görünür hale gelebilir.

Kriz, Bir Duvarın Ardında Başladı! Ay–Satürn 135’lik Gerilimi - Resim : 1

Kadınlar, yaşlılar, mülteciler ve özellikle düşük gelirli kesimlere yönelik küresel hassasiyetler bu süreçte yeniden gündeme taşınabilir. Özellikle emlak krizleri, sel baskınları, sıvı kaynaklı sağlık problemleri, gıda ve ilaç erişimi gibi meselelerde sert gelişmeler yaşanabilir.

Bazı ülkelerde barınma krizi nedeniyle yeni toplu konut projeleri, kira düzenlemeleri ya da emlak yasaları hızla gündeme gelebilir. Devletler, halkın barınma sorunlarını çözmek için büyük adımlar atabilir. Ancak tam da bu sırada başka bir coğrafyada dini inançlarla ilgili bir yasa değişikliği, üniversitelerde verilen eğitimle ilgili uluslararası bir tartışma ya da göçmenlerin yasal statüsüyle ilgili bir kriz patlak verebilir.

Yani bir ülkede “ev sahibi olma hakkı” üzerinden başlayan tartışma, başka bir ülkede “kim burada kalabilir?”, “kim hangi hakka sahip olabilir?” sorularını doğurabilir. Konu yerel gibi görünse de kısa sürede sınırları aşan bir meseleye dönüşebilir.

Peki bireysel olarak bizleri neler bekliyor?
Bu gökyüzü etkisi, bireylerin kendi hayatlarında da bazı kırılma noktalarını tetikleyebilir. Zihin dağınık, sorumluluklar ağır olabilir. Özellikle aileyle ilgili yükler, ev düzenine dair aksaklıklar ya da yaşanılan yerle ilgili kaygılar bu süreçte daha fazla öne çıkabilir. Kimi insanlar ev taşıma, tadilat, miras, kira veya aile büyüklerinin bakımı gibi konularla uğraşabilir. Aynı anda inançlar, hayat felsefesi ya da eğitimi ilgilendiren konularda da sorgulamalar artabilir. “Ben neye inanıyorum?” ya da “Bu düzen bana hâlâ uyuyor mu?” gibi sorular zihinleri meşgul edebilir. Kimi zaman bir taşınma kararı, bir iş değişikliği ya da bir eğitim süreci; kişisel düzeyde büyük bir içsel farkındalık yaratabilir.

Bu dönem hem dünyada hem de bireysel yaşamlarımızda bize şunu hatırlatıyor: Zihinle gerçeklik arasında uyum kurmak kolay değil. Kimi zaman düzen dediğimiz şey, duygularımızı, inançlarımızı ya da ihtiyaçlarımızı görmezden geliyor. Ancak gökyüzü şunu da söylüyor; Her çatışma bir farkındalık doğurur. Bazen evdeki bir sıkıntı, tüm yaşam anlayışımızı sorgulatır. Bazen uzaklarda yaşanan bir kriz, bizi kendi köklerimizle yüzleştirir. Bu nedenle bu dönemi, yalnızca sorunlara odaklanmak yerine, neye dayanarak yaşıyorum, neyi savunuyorum, nerede güvende hissediyorum gibi sorularla değerlendirmek en doğrusu olacaktır. Çünkü gökyüzü, cevapları dışarıda değil, içeride aramamızı istiyor.

Ve gökyüzü bu kez tüm dünyaya fısıldıyor;
"Köklere sahip çıkmadan yola çıkılmaz. Ama yola çıkmazsan da kökler çürür."