Kudüs Paktı: Ortadoğu’da barış ve adalet arayışı

Küresel sistem, 21. yüzyılda barış ve istikrar arayışını her zamankinden daha yoğun şekilde sürdürüyor gibi gözükse de Filistin meselesi bu arayışın önünde en büyük engellerden biri olarak varlığını koruyor. Gazze’de yaşanan insani kriz, yalnızca bölgesel değil, aynı zamanda uluslararası hukukun, temel insan haklarının ve küresel adalet arayışının en sert sınavlarından birini temsil etmektedir.

Giderek derinleşen bu kriz, tarafsız gözlemcilerin bile açıkça görebileceği üzere, siyasi çatışmanın çok ötesine geçerek, insanlık değerlerine ve evrensel hukuk ilkelerine doğrudan meydan okumaktadır. Gazze’ye yönelik abluka ve zorla yerinden etme, işgal girişimleri, uluslararası hukukun en temel ilkeleriyle açıkça çelişmektedir.

Gazze’nin Filistin’den koparılmasına yönelik girişimler, Birleşmiş Milletler kararlarına ve uluslararası hukukun normlarına aykırıdır. 1947’den bu yana Filistin meselesiyle ilgili alınan BM kararları, iki devletli çözüm modelini desteklemekte ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını savunmaktadır.

Gazze’de sürdürülen mevcut durum, yalnızca bölgesel istikrarı tehlikeye atmakla kalmaz, aynı zamanda uluslararası düzeni temelinden sarsar. Bu durumun, küresel güvenlik mimarisinde kırılmalara yol açacağı gerçeği görmezden gelinemez.

Gazze, basit bir coğrafi alan olmaktan öte, Filistin halkının kimliğini, tarihini ve direniş mücadelesini temsil eden stratejik ve sembolik bir mekândır. Gazze üzerindeki hak iddialarının hukuki zeminde meşruiyeti olmadığı gibi, bu toprakların bir “mülk” veya “ticari değer” olarak görülmesi de son derece tehditkâr ve tehlikeli bir bakış açısını yansıtmaktadır.

Uluslararası hukukun ve insani değerlerin korunabilmesi için, bu tür toprak gaspı girişimlerine karşı kararlı bir duruş sergilenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, bölgede geri dönülemez sonuçlar doğuracak bir istikrarsızlık dalgasının fitili ateşlenmiş olacaktır.

MHP lideri Devlet Bahçeli'nin 5 Ağustos 2024 tarihinde dile getirdiği “Kudüs Paktı” teklifi, bölgesel barış ve istikrar için dikkate alınması gereken önemli bir adımdır. Bu teklifin temel amacı, özellikle Ortadoğu’da süreklilik kazanan çatışma ve krizlerin önüne geçmek ve bölgesel iş birliği temelinde daha adil, güvenli ve istikrarlı bir düzen inşa etmektir.

Bu noktada önerilen Kudüs Paktı, tarihi, dini ve stratejik önemi olan Kudüs üzerinden bölge ülkelerini ortak bir diyalog ve iş birliği zemininde buluşturmayı amaçlıyor. Bu öneri, Filistin meselesinin çözümünün yanı sıra bölgesel çatışmaların yatışması ve sürdürülebilir barışın sağlanması adına stratejik bir fırsat olarak değerlendirilebilir.

Kudüs Paktı, Filistin sorununun çözümü için bölge ülkelerinin ortak hareket etmesini sağlayacak bir diyalog mekanizması oluşturabilir. Bu, Filistin halkının haklarının korunmasını ve iki devletli çözüm sürecinin desteklenmesini öncelik haline getirebilir.

Kudüs Paktı’nın uluslararası hukuk normlarına uygun şekilde geliştirilmesi, hem bölgesel barış çabalarını meşrulaştıracak hem de uluslararası toplumu bu süreçte daha aktif rol almaya teşvik edecektir.

Eğer bu pakt hayata geçirilirse: Filistin halkının meşru hakları garanti altına alınabilir. Bölgesel aktörler arasındaki tansiyon düşebilir. Ekonomik ve insani iş birliği projeleriyle bölgenin yeniden kalkınması sağlanabilir.

MHP Lideri Bahçeli’nin bu teklifi, geçmişte benzer diplomatik girişimlerle kıyaslandığında daha kapsayıcı bir vizyon sunmaktadır. Ancak bunun uygulanabilirliği, İslam dünyasının dayanışma ruhunu yeniden inşa etmesine ve bölge dışı güçlerin müdahalesine karşı ortak bir irade sergilemesine bağlı olacaktır…