Kutuplaşma ve kutuplaşmanın istismarı…

Şuradan başlayalım:

- Uzaydan titanyum çubuklar göndermek

- Petrolcülerin yaptığına benzer yer kabuğunun derinliklerinde patlatmalar yaparak fay hatlarını tetiklemek

- HAARP/Yüksek frekanslarla depremi tetikleyici dalgalar oluşturmak…

Bunlar; "depremlerin bir dış müdahaleyle" gerçekleştirildiğine dair şu ana kadar ortaya atılan bazı iddialar. Bunları doğru kabul eder ve ciddiye alırsak, ilan edilmemiş bir savaşa girdiğimizi, kitlesel imha metotlarının kullanıldığı korkunç saldırılara uğradığımızı ve yapan her kimse bizim de ona savaş ilan etmemiz gerektiğini de kabul etmemiz gerekecek.

Bütün bunların bilimsel verilere ve literatüre dayanmadığını, gerçekliğe uymadığını, ispatı olmadığını, olsa bile yaşadığımız deprem gerçeğiyle bir bağının tespit edilmediğini, buna dair resmi bir veri bulunmadığını daha önceden yazmıştık. Bu haliyle bütün bunlar -ispatlanıncaya kadar, ispatlanabilirse tabii- birer komplo teorisi, kıyametçi birer senaryo olmaktan öteye geçmiyor.

Ama burada başka bir şey var: Bu komplo teorilerine inanan ya da olabilir diyen kitlelerde çaresizlik, belirsizlik, korku ve endişe üretiyor. Ürettiği bu zafiyetlerle, bilinçlerle ürettiği depremlerle ilgili güce/ülkeye teslimiyete zorluyor, biata hizmet ediyor. Bu nedenle oldukça tehlikeli.

Bir başka tehlikesi daha var: Gerçekliğin üstünü örtüyor.

Körleşiyoruz. Gerçeklerden kopuyoruz.

Artık bizim deprem adında acı bir gerçekliğimiz var. Ve depremin neden olduklarıyla uğraşmak zorunda kalacağımız çok öte gerçek sorunlarımız.

***

Öncelikle…

Eğer gerçekten depremin ürettiği tehditleri görmek istiyorsanız, depremin tetiklediği var olan kırılganlıklara, travmalara, derinleşen husumet ve kutuplaşmaya bakmalısınız. Sonra da bunların nasıl istismar edilebileceğine…

Önce şu soruyu soralım:

Nasıl karpuz gibi ortadan ikiye ayrıldık biz?

Ve neden ayrıldık?

Neden ortak acımızda bile bir araya gelemiyoruz?

***

Ölümüne partizanlaşmış, sorunu kör yandaşlığı ya da kör karşıtlığı, menfaatleri üzerinden algılayanlara artık söyleyebileceğim söz yok. Aklı selim olanlar ise, depremin, deprem öncesinde zaten var olan ve kırılganlaşmış birlik beraberliğin ve millî ruhun fay hatlarında nasıl yeni depremler yarattığını, nasıl yeni kavgalar ve kırılganlıklar ürettiğini ve bütün bunların nasıl istismar edileceğini görmeleri gerekiyor.

Kutuplaşmış toplumun kendisi ve geleceği için nasıl bir tehdit ürettiğinin, ötekileştirerek/ kutuplaştırarak siyasi fayda arayışının ürettiği sonuç ve bedellerin, bütün bunların böylece ortada bırakılamayacağının, özeleştiri yapılması gerektiğinin ve artık bu duruma bir dur demenin, artık doğru bir bilinç ve onarıcı tedbirler geliştirmek zorunda olduğumuzun farkında mısınız?

***

Nasıl istismar edilebiliriz?

Uluslararası medya ağı Forbidden Stories’in, merkezi İsrail'de bulunan gizli bir siber örgütün faaliyetlerini ifşa etmesi bize bu konuda muhakeme kolaylığı sağlıyor. Siber alanlarda ve sosyal medya gibi iletişim platformlarında faaliyet üreten Team Jorge isimli bu yapının dezenformasyon, sahte veriler/haberler, sahte kişiler/sahte haberler/bot hesaplar, bilgisayar korsanlığı, siber saldırılar kullanarak yurt dışındaki müşterileri için dünya genelinde yıllardır seçimleri manipüle ettiği iddia ediliyor.

Adı geçen bu siber örgütün küresel kirli bilgi üretme, süreçleri ve insanları manipüle etme, dezenformasyon, provokasyon endüstrisinin bir parçası olduğu ifade ediliyor. Dünya genelinde süreçleri manipüle eden, dezenformasyon kampanyaları, bilgisayar korsanlığı ya da başka kirli yöntemler sunan binden fazla şirket olduğu tahmin ediliyor. Bunlar profesyonelce işler yapıyorlar. Anlaşılabileceği gibi… Baskı, deprem ve seçim süreçleri yaşayan Türkiye’yle ilgili bunların ihale almış ya da almak üzere pusuda beklemekte oldukları yalın bir gerçek olarak ortada duruyor.

Bizi kendi başımıza bırakırlar mı sanıyorsunuz?

Hele ki söz konusu Türkiye olunca.

Bizim için ise işin acı tarafı şu: Biz bize yeteriz hesabı, aslında bizim bu profesyonellere çok ihtiyacımız yok! Daha doğrusu Türkiye’deki süreçleri yönetmek ve yönlendirmek isteyenlerin bunlara çok ihtiyacı yok! Bilinçli bilinçsiz nice kişi, grup ve yığınlarımız bundan çok daha profesyonel bir şekilde bu düzene hizmet ediyor. Bir de bunların üstüne bu profesyonelleri koyarsanız; ehh, daha iyisi Şam’da kayısı!

Birbirimize yaptıklarımız, kutuplaşmamız, kirli/teyitsiz bilgiye-komplo teorilerine balıklama atlayışımız işlerini kolaylaştırıyor, ağızlarını sulandırıyor.

Bu tür faaliyetlere çanak tutan pantizanlaşmış yığınlar olduğu sürece siyasi süreçleri, seçimleri, demokrasiyi ve istikrarı manipüle etmek, onlar için çok kolay.