Kuzeyin Oğlu’na veda
27 Şubat 1967’de Trabzon’un Maçka ilçesinde dünyaya geldi Volkan Konak. Doğduğu coğrafya, kaderini belirledi bir anlamda. Dağların sertliğiyle denizin asi ruhunu taşıyan Karadeniz’in bir evladıydı o. Ve yıllar içinde, sadece o toprakların değil, tüm Türkiye’nin “Kuzeyin Oğlu” oldu.
Volkan Konak, Türkiye’nin en özgün sanatçılarından biri olarak tanınır. Özellikle Karadeniz müziğini modern unsurlarla harmanlayarak geniş kitlelere sevdirmiştir. Hem halk müziği geleneğini koruyan hem de çağdaş düzenlemelerle yenileyen tarzıyla büyük beğeni kazanmıştır. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı’nda eğitim alan sanatçı ilk albümünü 1987 yılında yayınladı.
Volkan Konak'ın şarkıları genellikle Karadeniz temalıdır, ancak içinde özlem, aşk, vatan sevgisi, hüzün ve doğa gibi evrensel temaları da barındırır. Kullandığı şiirsel dil ve güçlü vokali, onun halkla arasında duygusal bir köprü kurmasına neden olmuştur.
Trabzon’da, Karadeniz’in dört bir yanında, yaylasında, sahilinde Volkan Konak’ın sesi yankılanır. Türküleri, müziği Karadeniz insanının alın terinden, gözyaşından, acılarından, sevdasından, duygularından beslenmiştir.
Bazı sesler vardır; dağlara çarpar, denizlerin içinden geçer, insanların kalbine dokunur. Volkan Konak’ın sesi, işte tam da böyle bir sesti. O, Karadeniz’in asi rüzgârıydı, Anadolu’nun yüreği olarak Türkiye’nin ortak hafızasında yer edindi.
Bayramın birinci günü hayata veda eden Volkan Konak’ın, bayram günlerinde yaşanan ölümlerin kendisini derinde üzdüğünü, ölümün anlamlı ve büyük olması gerektiğini ifade ettiği bir videoya denk geldim. Sözleri özetle insana verdiği değeri anlatıyordu. İnsanın değerli olduğuna inanıyordu...
Tezviratlarıyla tanınan, vasatın altında yaşamayı tercih eden bir takım aktörler, Volkan Konak’ın vefatının ardından yine yaptı yapacağını. Niteliksizlik, nefret, kin, saygısızlık, zan, hoyratlık her yanlarını sarmış sağa sola hüküm vermeye kalkıyorlar. Kendileri gibi düşünmeyeni linç etmeye, yok saymaya çalışıyorlar.
Bir ölünün ardından dile getirilen her çirkin söz, aslında bir çaresizliğin, bir zavallılığın dışavurumudur. Ölüm, bir insanın ardından kötü konuşmamayı gerektirir. Hele ki sanatını halkla bütünleştirmiş, halka mal olmuş bir sanatçının ardından “gebermiş” demek sadece o sanatçıya değil, onu sevenlere, bir memlekete, bir kültüre edilen hakarettir. Bunu düşünemeyen akıl, akıl değildir.
Volkan Konak’ın ardından yapılan çirkin yorumlar ne yazık ki dini kisveye bürünmüş şekilde geldi. Müslümanlığı sadece bir etiket sanan, dini kendi tekelinde gören bazı kesimler, her defasında insanları “dinsiz” ya da “kafir” ilan edecek kadar ileri gidiyor. İş Volkan Konak’ın inancını sorgulamaya, onu dinden dışlamaya kadar vardı. İşte burada durmak, düşünmek ve yüksek sesle sormak gerekiyor: Bu ne cüret?
Kimsenin dini ölçüt göstererek başkalarının imanını sorgulama, hakarete başvurma, aşağılama, dini hassasiyetleri bir silaha dönüştürme hakkı yoktur. Bizim ihtiyacımız olan; dini anlamak ve özüne dönmek, insana saygıyı, sevgiyi, merhameti ve vicdanı öncelemektir.
Volkan Konak halkın sanatçısıydı. Onu seven de olurdu, eleştiren de. Ama ölüm, tüm tartışmaları noktalamalı, ardından sadece dua ve saygı kalmalıydı. Bir kesim, dini hassasiyetleri hiçe sayarken, bir diğer kesim o hassasiyetlerin arkasına saklanarak insanlara kin kusuyor. Bu ülke, bu iki kutbun arasında eziliyor…
Kötü söz sahibine döner ve sahibini yıpratır. Hayatını kaybetmiş bir sanatçının ardından söylenen kırıcı laflar, önyargılar, isnatlar ne onun emeğini gölgeler, ne de sevenlerinin gönlündeki yerini sarsar. Nitekim bu tür saygısızlıkların ve kötülüklerin karşısında nasıl tavır aldığımız önemlidir. Çünkü biz hâlâ güzel sözün, temiz duygunun, saygının, samimiyetin, iyi niyetin, sevginin, helalleşmenin, muhabbetin, dua etmenin değerini bilenlerdeniz…
Siz ne söylerseniz söyleyin;
O, “cerrahpaşa”yı söylediğinde içi titreyen,
“Göklerde kartal gibiydim” dediğinde gözleri dolan insanlar var bu ülkede.
Ve o insanlar, sanatçısını bilir, sahip çıkar, unutmaz, unutturmaz.