İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar, istilacı türlerden biri olan taraklı medüzün İstanbul Boğazı vasıtasıyla Marmara Denizi'ne taşındığını belirterek, "Marmara Denizi, Karadeniz'den sonra Türkiye'nin ikinci önemli balıkçılık alanı. Burada hamsi başta olmak üzere sardalya ve çaça gibi balıkların stoklarında çok ciddi azalmalara sebep oldu." dedi.
Prof. Dr. Okyar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Marmara Denizi’nin fizikokimyasal, trofik yapısı yabancı, fırsatçı türlerin yerleşmesine ve ani popülasyon artışlarına olanak tanıdığını söyledi.
Ötrofikasyon, aşırı avcılık ile habitatların tahrip edilmesi gibi çevre sorunlarının istilacı türlerin bolluklarını ve tür sayıları arttırdığını belirten Okyar, "Taraklı medüz de bu istilacı türlerden biridir. Şeffaf görünüşü sebebi ile denizanalarına benzetilse de farklı bir gruba dahil olan 'mnemiopsis leidyi' olarak ifade edilen taraklı medüz, etçil bir deniz hayvanıdır." diye konuştu.
Prof. Dr. Okyar, taraklı medüzün zooplankton, balık yumurtaları ve larvaları üzerinden beslendiğini, bir günde kendi vücut ağırlığının 10 katı besini yiyebildiğini ifade etti.
"TARAKLI MEDÜZÜN KARADENİZ'DE İLK ETKİLEDİĞİ BALIK TÜRÜ HAMSİ OLDU"
Bu canlıların doğal yaşam alanı olan Atlas Okyanusu'ndan gemilerin balast sularıyla 1980'li yılların sonunda Karadeniz'e taşındığına dikkati çeken Okyar, buradan da İstanbul Boğazı'ndan üst akıntı yoluyla Marmara Denizi ve Akdeniz’e ulaştığını anlattı.
Prof. Dr. Okyar, taraklı medüz'ün Karadeniz’e ilk geldiği yıllarda üzerinden beslenen herhangi bir canlı olmaması sebebiyle çok hızlı bir şekilde gelişimini sürdürdüğünü dile getirerek, "Taraklı medüz, üreme şekli açısından çift cinsiyetlidir (hermafrodit). Yani hem dişi hem de erkek birey özelliğini aynı anda tek birey üzerinde bulunduran canlı demektir. Doğal olarak tek bir birey kendi başına tamamen büyük bir koloni oluşturabilir." ifadelerini kullandı.
Taraklı medüzün rejenerasyon özelliğinde bulunduğunu vurgulayan Okyar, bu şekilde hasar gören vücut parçalarını tamamlayabildiğini, ikiye veya daha fazla parçaya ayrılmış bireylerde her parçanın kendini tamamladığını ve her bir parçanın birey olarak hayatta kaldığını aktardı.
Prof. Dr. Okyar, Karadeniz ve Marmara Denizi'nde hamsinin son derece önemli bir balık stoku olduğunu anlatarak, şöyle devam etti:
"Taraklı medüzün Karadeniz'de ilk etkilediği balık türü hamsi oldu. 1990'lı yıllarda balık stoklarında çok ciddi düşüşler meydana geldi. Bu durum balık stoklarında çok ciddi ekonomik sıkıntı yarattı. Taraklı medüz, İstanbul Boğazı vasıtasıyla Marmara Denizi'ne taşındı. Marmara Denizi, Karadeniz'den sonra Türkiye'nin ikinci önemli balıkçılık alanı. Burada hamsi başta olmak üzere sardalya, çaça gibi balıkların stoklarında çok ciddi azalmalara sebep oldu. Biz uzun yıllardan beri bu türü de takip ediyoruz. 1990 yılların ortalarında balast suları ile Karadeniz’e ve Marmara Denizi'ne bu tür üzerinden beslenen başka bir denizanası türü geldi ve bu türü biraz baskılamaya başladı. Nispeten eskiye oranla balıkçılık sektörü bu anlamda biraz rahatladı. Geçmiş yıllara oranla nispeten daha az görülen bu tür, hala dönem dönem artışlar gösteriyor ve bu artış gösterdiği dönemlerde özellikle başta hamsi olmak üzere diğer balık stokları ciddi sıkıntılar yaşıyor."
Taraklı medüzün özellikle su sıcaklığının yükselmesi ile üremesinde artma olduğunun altını çizen Okyar, iklim değişikliği ile sıcaklık artışlarının benzeri yabancı ve bu türler için avantajlı bir ortam sağladığını bildirdi.
Prof. Dr. Okyar, denizel biyoçeşitliliğin eskiye döndürülmesi için ekosistemin düzeltilmesi çalışmalarının arttırılması gerektiğini sözlerine ekledi.