Masa'da asıl kavga 13 Şubat'ta başlayacak ve en şanslı aday neden Erdoğan?
İlk bakışta 20 yıl ülkeyi yöneten bir ismin yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıpranmış olacağı düşünülebilir.
Ancak Erdoğan’ın yönettiği bu son yirmi yılın analizi yapılırsa, yıpranmak bir yana Erdoğan’ın daha da güçlendiği ortaya çıkar.
Türkiye’nin son 20 yılında neler yaşandı?
En kritik nokta; Mart 2003’te Irak tezkeresinin Meclis'te reddedilmesi. Bunun hemen ardından, PKK terörünün tırmanışa geçmesi. Ve bunda ABD’nin rolü.
2006’da Danıştay saldırısıyla AK Parti’nin kapatılmasına doğru başlayan süreç. 2007’de TSK tarafından verilen e-muhtıra.
AK Parti’ye Cumhurbaşkanı seçtirmemek için 367 dayatmasının yapılması.
2008’de AK Parti'ye açılan kapatma davası.
2010’dan itibaren, Erdoğan’ın FETÖ’nün bir tehdit olduğunu anlaması ve o dönemde Cemaat olarak bilinen yapıya tavır koymaya başlamasıyla, Cemaat'in dışarıdaki işbirlikçileriyle beraber, provokatif çalışmalarını hızlandırması.
2010’da FETÖ tarafından Deniz Baykal’a ve CHP’ye kurulan kaset kumpası.
2013’te masum isteklerle başlayan Gezi Olayları’nın bir süre sonra bir kalkışmaya ve “Türk Baharı”na dönüştürülmeye çalışılması.
2014’te büyük umutlarla çözüm sürecinin başlaması ve 2015’te, PKK, FETÖ ve ABD’nin provokasyonlarıyla bu sürecin sona ermesi. Ardından PKK terörünün tırmanışa geçmesi.
Yine 2014’te FETÖ tarafından planlanan 17-25 Aralık kumpasları.
Amerika’nın Suriye’de bir PKK devleti kurdurma amacı iyice gün yüzüne çıkınca Türkiye’nin 22 Şubat 2015’te Şah-Fırat Operasyonu ile ilk kez Suriye’ye girmesi.
15 Temmuz 2016’da, Amerikan destekli FETÖ’nün darbe girişimi ve bu girişimde halkın direnişi sonucu 252 vatandaşımızın şehit olması.
15 Temmuz’da yapılmak istenen sadece hükümeti yıkmaya dönük bir darbe girişimi değil, aynı zamanda bir iç savaş çıkarma ve Türkiye’nin işgal edilmesiydi.
2017 referandumu ile Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesi.
ABD ve Batı’nın Erdoğan ve AK Parti iktidarını açıktan hedefe koymasıyla gelişen pek çok olay ve Rusya-Ukrayna Savaşı’yla dünyanın yeni bir döneme evrilmesi.
2019-2020’de başlayan pandemi süreci ve ardından çıkan küresel ekonomik kriz.
Yazmayı unuttuğum daha pek çok olay olduğuna eminim. Onları da siz tamamlayın.
Sonuçta, iktidarı boyunca bütün bu krizleri de aşmak zorunda kalan Erdoğan’ın bir yandan da Türkiye için elinden geleni yapmadığını kim söyleyebilir.
Hatırlayın pandeminin pik yaptığı 2020’de Türkiye yüzde 7’lik büyüme oranı ile pandemide en çok büyüyen iki ülkeden biri olmuştu. Binali Yıldırım, bütün bu süreci; “Daha çok şey yapacaktık. Ancak it taşlamaktan ancak bu kadarını yapabildik” diye özetlemişti.
Erdoğan’ın 20 yılı işte böyle dev sorunlarla boğuşmakla geçti.
Türkiye’nin önünde hâlâ devasa sorunlar var.
Millet ekonomide yaşanan sıkıntıları da yine Erdoğan’ın aşabileceğine inanıyor. Çünkü Altılı Masa güven vermiyor. Millet, ABD ve Batı’nın hangi nedenlerle Erdoğan’ın gitmesini istediğini ve yine hangi nedenlerle Altılı Masa’yı desteklediğini de çok iyi analiz ediyor.
Erdoğan’ın ilk turda yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesi bu yüzden çok mümkün.
ASIL KAVGA 13 ŞUBAT’TA BAŞLAYACAK
Altılı Masa’nın cumhurbaşkanı adayı kim olursa olsun, kaçınılmaz iki sonuç var; ya kaybedecek ya kazanacak.
Asıl fırtına, adayı kimin göstereceği, daha doğrusu gösterilecek adayın kamuoyu tarafından, “Kimin adayı” olarak algılanacağı noktasında. İYİ Parti’nin istediği gibi, Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş aday gösterilirse, bu isimler CHP’li olmalarına rağmen, “İYİ Parti’nin cumhurbaşkanı adayı” olarak algılanacak ve seçilirlerse de seçimin başarısı İYİ Parti’nin hanesine yazılacak.
Kılıçdaroğlu zaten CHP Genel Başkanı ve CHP’nin adayı olarak meydanlara çıkacak.
Kılıçdaroğlu seçilirse, başarı ve seçimdeki büyük pay CHP’nin hanesine yazılacak.
Seçim kazanılsa da kaybedilse de ya İYİ Parti ya da CHP ikisinden biri yükselecek, diğeri yerinde sayacak ya da geriye doğru gidecek.
Bu nedenle, CHP, iki belediye başkanına da “evet” diyemez.
Çünkü, artık Mansur Yavaş da Ekrem İmamoğlu da CHP rozeti taşımalarına rağmen, İYİ Parti’nin olası cumhurbaşkanı adaylarıdır.
Kemal Kılıçdaroğlu ise, adaylık konusunda dönülmez bir yola girmiştir.
CHP’nin, Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş’a “peki” demesi siyasetin doğasına da uygun görünmüyor.
Öyle ya da böyle, Altılı Masa’dan çıkacak aday, Altılı Masa’nın adayı olmayacak. Ya CHP’nin ya da İYİ Parti’nin adayı olacak. Kılıçdaroğlu, çaresiz kalırsa elindeki tek koz; CHP’nin içinden başka bir ismi masaya sürmek olacak.
Altılı Masa’da asıl kavga 13 Şubat’ta başlayacak.
Kavga Masa'da mı bitecek, karakolda mı göreceğiz.