Meğer maşallah dediğim bir hafta yaşamıyormuş

Dün arayan yazar arkadaşımla hep yaptığımız gibi siyasi geyik çeviriyoruz. Herkesi çekiştirip bir kenara koyduktan sonra konu döndü dolaştı aynı noktaya geldi.

Arkadaşım “Senin de maşallah dediğin bir hafta yaşamıyor” dedi.

Güldük ama haklıydı.

Oysa o kadar umutlanmıştım.

Türkiye neden tek bir lider adayına mahkûm olsun ki. Ülkemizi yönetecek kalibrede ve kapasitede, halktan karşılık görmüş, tüm milli değerlere sahip en az 4 Cumhurbaşkanı adayı olmalıydı.

Hayal kırıklığımın sebebini, tv100’de katıldığım 4-5 ay öncesinin programlarında söylediklerimi dinlerseniz anlayacaksınız.

Delilli ispatlı.

Hatta bir keresinde “CHP’de yeni bir lider doğuyor, herkes ayağını denk alsın. Özellikle de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve yakın çevresi artık kendine yeni bir strateji belirlese iyi olur” demişim.

Neden?

Çünkü CHP Kurultayı’nda, İBB destekli delege avcılığıyla 18 oy gibi küçük bir oy farkıyla da olsa Genel Başkan seçilen Özgür Özel, kendinden hiç beklenmedik bir hamleyle normalleşme siyaseti başlatmış, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmiş, ardından Erdoğan CHP Genel Merkezi’nde iade-i ziyarette bulunmuş, bambaşka bir siyasi iklim ortaya çıkmıştı.

Özgür Özel’in normalleşme diye tanımladığı, kimilerinin yumuşama dediği bu süreç sonucunda muhafazakâr ve AK Parti seçmeni Özgür Özel’in sözlerine kulak vermeye, onu dinlemeye başlamıştı. Bu değişimi Özgür Özel de fark etmişti ve nitekim yaptırdığı anketlerde oylarının arttığını söylüyordu.

Ancak CHP’nin mütekait zehirli dili anında tıslayarak “Biz müzakere değil, mücadele ederiz” deyiverdi. Özgür Özel bunu da karşıladı önce “Müzakere olmadan mücadele olmaz” diye. Güzel bir hamleydi ve yeniden karşılık gördü CHP tabanında ve AK Parti tabanında. Ancak öylesine kirli propaganda başladı ve parti içinden o kadar güçlü biçimde yıpratılmaya başlandı ki onu Genel Başkan yaptıran ama performansıyla ismi birden kendi adının önüne geçince pimpiriklenen Ekrem İmamoğlu da kendisini dımdızlak ortada bırakıverdi.

Ve tarihin çarkları yeniden tersine döndü, Özgür Özel hızlı biçimde klişe CHP Genel Başkanı şablonlarının içine girdi. Giderek “normalleşme” diye tanımlayıp uygulamaya soktuğu süreci kendi eliyle dinamitlemeye başladı.

Son bir aya geliyorum. En baştaki normalleşme siyaseti ile kendini dinlemeye başlayan AK Parti seçmenine ağız dolusu küfreden edepsiz bir kadını protokolde konuk edip ağırladı, taltif etti. Aradakileri saymıyorum, geçen hafta İsrail askerlerinin keskin nişancıları tarafından Kudüs’te katledilen aktivist Ayşenur Eygi Ezgi’nin cenaze töreninde, merhumenin babasının yanında “Ben neden konuşmadım” diye Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile orta yerde kavga çıkardı. Bu sıvamanın ardından Avşa adasında seçmenlerine yaptığı konuşmada da iktidara geldiklerinde bir litre rakıyı 140 liraya indirme vadinde bulunarak hepsinin üzerine tüy dikti.

Özgür Özel’in liderlik sürecinin başlangıcında hemen Take Off’a geçmesi ve yükselir yükselmez de aynı hızla irtifa kaybedip yere çakılması siyaset tarihinde ender görülen örneklerden biri.

Arkadaşımın da bana eski söylediklerimi hatırlatıp “Maşallah dediğin bir hafta yaşıyor” derken kastettiği buydu.

Yazık oldu Özgür Efendi’ye Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar” şiirindeki gibi.

Kırık burun, kırık ayaklara artık bir de kırık kalp eklendi.

Haydi bakalım Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu; meydan sizin. Hakem olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu tayin edin bence, daha eğlenceli olur.