Meğer tehlikenin kıyısından dönmüşüz

0:00/ 0:00

İnanın şu yaz sıcağında canım hiç CHP yazmak istemiyor. Nasıl olsa iktidara yakın bazı isimler fiks her gün “Buradan bize iyi ekmek çıkar, hem Başkan’ın da hoşuna gider” diye ya CHP’ye ya da Kemal Bey'e paso çaktıkları için bize gerek kalmıyor. Ama kardeşim bir bırakmıyorlar ki insanı. Her gün patlayan yeni bir bomba insanı hakikaten mecbur bırakıyor. Bir de oradan buradan işittiklerimiz üzerine eklenince çare kalmıyor.

Hele sonuncusu.

İnanamamıştık ama doğrulandı.

Muhalefet medyasının en çok ses çıkaran isimleri bayramlık ağızlarını açtılar, kapamıyorlar.

Benim dikkatimi çeken İzzet Çapa oldu.

Kemal Kılıçdaroğlu’nu, “Kaybettiğinin şuurunda olmayan” diye tanımlamakla kalmıyor, “Çok üzgünüm ama bu adam artık ULUSAL GÜVENLİK MESELESİ, gerçeklikten bu kadar kopmuş bir muhalefet lideri ülke adına tehlike” diyebiliyor.

Biz bunu yıllardır söylüyorduk zaten. Beyin uyuşukluğu içinde olanların göremediğini yani.

Sırf tüm KHK’lıları görevlerine iade edeceğini, cezaevlerindeki FETÖ’cüleri çıkaracaklarını ifade etmesi bile İzzet Çapa gibiler için ipucu olmalıydı ama biliyoruz ki idraksizlikleri artık vaka-i adiyeden. 25 milyon insan gidip paşa paşa oy verdi. Az buz değil. Şimdi genel başkanlığı bırakmıyor diye ağızlarına geleni söylüyorlar. Yoksa neden ulusal güvenlik meselesi olduğuyla ilgili en ufak bir fikirleri yok. Bir parti lideri sırf genel başkanlığı bırakmıyor diye ulusal güvenlik meselesi nasıl olur arkadaş.

Adam dün akşam doğal olarak, “Kendi kendimi mi değiştireyim? Bir partinin genel başkanını kurultay belirler” diyor.

ASIL ULUSAL GÜVENLİK MESELESİ O PROTOKOLMÜŞ

Oysa asıl ulusal güvenlik meselesinin ne olduğunu yine dün akşam öğrendik.

İki seçim arasında şipşak ittifak yaptığı Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile gerçekten bir gizli protokol imzalamış. Biz bunu Ümit Özdağ’dan işitince, her söylediği yalan çıktığı için “Sallıyor işte” deyip geçmiştik. Meğer doğruymuş ve Kılıçdaroğlu, Ümit Özdağ’a gizli protokolle tam da dediği gibi İçişleri Bakanlığı ve bir başka bakanlıkla birlikte MİT Başkanlığı'nı da vermiş.

Şu işe bakın.

Ümit Özdağ gibi tehlikeli birine bu ülkenin biri İçişleri Bakanlığı gibi çok ama çok önemli bir bakanlığı, en kritik makamının (MİT) başkanlığını teslim edecek kadar gözü dönmüş bir isimden bahsediyoruz. Ülkede 12 Eylül benzeri iç savaş ortamı yaratmak için en ideal seçim.

Akıl alır gibi değil, tam bir delirmişlik hali.

Beyler, hanımlar… CHP’ye oy verenler… Sadece ülke değil, sizler dâhil hepimiz ucuz kurtulmuşuz da haberiniz yok.

Şimdi de ondan geri kalır yanı olmayan Ekrem İmamoğlu’na bel bağlamak gibi yine gaflet ve dalalet içindesiniz. İmamoğlu gerçeğiyle karşılaştıktan sonra söyleyeceklerinizi işitmek bile istemiyoruz inanın. Bıktık artık sizin basiretsiz seçmenliğinizden.

Hâlâ akıllanmadınız bir türlü.

Ne güzel demiş Canan Kaftancıoğlu İmamoğlu için:

“İÇTEN PAZARLIKLI.”

En güzel tanım bu. İçinde her şeyi saklıyor.

Tıpkı Canan Hanım'ın dediği gibi "Değişim" denen zımbırtıyı (Kusura bakmayın bu terimden dolayı ama bu kelimeyi kullananların hiçbiri içini doldurmadı) 12 yıldır Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında durup her hatasını onaylayanlar mı yapacak?

KATİL KÖPEKLER VE İSTANBUL VALİSİ’NİN ÇARESİZ ÇABASI

Önce bir sevindik İstanbul Valisi Davut Gül’ün 39 ilçe ilçe kaymakamlığına “sokak köpeklerini toplayın” talimatını gönderdiğiyle ilgili haberi okuyunca.

Haber spotu şöyleydi:

“Vatandaşların ‘sokak köpeklerini toplayın’ çağrılarına kayıtsız kalmayan Gül, 39 ilçe kaymakamlığına sokak köpeklerini toplayın talimatı gönderdi.”

Ama devamında aslında bildiğimiz gerçek suratımıza yeniden çarptı.

Talimatta, “Sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların en hızlı şekilde yerel yönetimlerce kurulan veya izin verilen hayvan bakımevlerine götürülmesi zorunludur. Bu hayvanların öncelikle söz konusu merkezlerde oluşturulacak müşahede yerlerinde tutulması sağlanır. Müşahede yerlerinde kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır” deniliyordu.

Kısırlaştır, aşıla, rehabilite et ve aldığın ORTAMA bırak.

O ortam neresi?

SOKAKLAR…

Vallahi çok iyi.

Köpeklerin kısırlaştırınca ısırmadığına dair bir şayia var! Buna inananlar her seferinde acı gerçeği kuduz aşısı olurken idrak ediyor ama neyse.

Yetmez bence, çocukları ve kedileri boğarak öldüren sahipsiz sokak köpekleri can aldıkları için belki bunalım geçiriyorlardır, bir dizi terapi seansına alınsalar daha iyi olur.

Vali Davut Gül başka bir şey yapamaz.

Ortada koskoca 5199 SAYILI YASA var ki emrettiği bu. Vali Gül de bunu uyguluyor. Ötesine geçemez.

Türkiye’de her yıl 50’yi aşkın yetişkin ve çocuk sokak köpeklerinin saldırısında ölüyor.

Çok trajik biçimde kuduzdan hayatını kaybeden çocuklar ve yetişkinler var.

Her ölümde insanlık bir kez daha ölüyor.

Bu çocukların anne babalarının AH’ı birilerini fena tutacak bunu bilin.

O sokak köpeklerinin BARINAKTA TUTULMA ZORUNLULUĞU’nu getirmeyen 5199 sayılı yasayı çıkaranlardan bahsediyorum tabii.

Çocukların canını sokak köpeklerinden kim kurtaracak?

Yeter artık üç maymunu oynadığınız.

Çocuklar ölüyor kılınız kıpırdamıyor.

Bu kadar mı vicdansızsınız, bu kadar mı yüreğiniz karardı?

Yazıklar olsun.