MERVE DİZDAR; yaşadığı coğrafyanın kolonize edilmiş Şövalyesi!
28 Ocak’ta Saint-Michel Tarikatı’ndan Şövalye unvanı alacak.
Bir işçi kızı oysa.
Ama seçilmiş bir isim.
Onu projelendirenlere katkı sunanlar arasında “Kültürel iktidar” dan dertli olan, kamusundan özeline medya grupları da başı çekiyor.
Serencamı biraz detaylı, aşağıda anlatıyorum.
TRT’de 15 Eylül 2020’de yayınlanmaya başlanan Masumlar Apartmanı’nda onu “Sidikli Gülben” karakteriyle gördüğümüzde çok sevdik, birlikte üzüldük milletçe. Mesleki kariyerinin eğitim aşaması “Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi oyunculuk Bölümü'nden mezun, Kadir Has Üniversitesi'nde ileri oyunculuk programı” olarak aktarılan bir isim Merve Dizdar.
Şu anda 39 yaşında.
Türkiye çapında tanınmasını sağlayan bu diziye kadar pek çok film ve oyunda, irili ufaklı rollerde oynamışlığı var.
NBC’NİN DİKKATİNİ ÇEKMESİYLE AÇILAN FIRSAT KAPISI
Ardından Cannes Film Festivali’nin gediklisi, Yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın dikkatini çekmesiyle birlikte önüne fırsat kapısı açıldı.
Nuri Bilge Ceylan (NBC), filmlerini çok beğendiğim, neredeyse tamamını izlediğim bir Yönetmen. Son izlediğim ve derinden etkilendiğim Ahlat Ağacı’nı gördükten sonra yeni filmini merakla beklerken Kuru Otlar Üstüne filmi ile karşımıza çıktı.
Merve Dizdar da filmin başrollerinden birindeydi.
Yapımcıları arasında Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’nun (TRT) da yer aldığı, çoğu yabancı yapımcılar tarafından desteklenen 3,5 milyon Euro bütçeli bir film.
Erzurum’un Karayazı ilçesinin köylerinde çekimi yapılan film, İstanbul’a atanmak isteyen Samet karakteri (Deniz Celiloğlu) ile Ankara’da yaşanan ve muhtemelen Gar Katliamı olarak bilinen terör saldırısında bacağını kaybeden, sol bir örgütün sempatizanı olduğu belli olan öğretmen Nuray’ın (Merve Dizdar) hikâyesini konu alıyordu. Ama filmin konusunda diğer yandan aynı Samet’in içinde olduğu bir pedofili teması da alttan alta işleniyordu.
2022 yılında filmin çekimi bitmiş, vizyona girmeden evvel her zamanki gibi Cannes Film Festivali ön jürisine gönderilmişti.
AVUÇLARINI PATLATIRCASINA ALKIŞLADIĞI KİŞİNİN PKK KORUMACILIĞI
Bu arada Türkiye’de bir başka festivalin ödül töreni yapılmaktaydı.
Tarih 30 Ekim 2022.
Törende ‘Karanlık Gece’ filmiyle En İyi Yönetmen Ödülü kazanan Özcan Alper, ödülünü terör propagandasından ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni PKK’ya karşı kimyasal silah kullanmakla suçladığı için tutuklanan Türk Tabipler Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’ya ithaf etti ve şöyle konuştu:
“Şebnem Korur Fincancı sadece barış dediği için bir linç kampanyasına maruz kaldı. Umarım bir an önce cezaevinden çıkar. Bu ödülü ona ithaf ediyorum”
Salonda bir alkış kıyamet…
O sırada, cılız ve tek tük “Aa olmaz ki canım” mırıldanmalarının arasından gür bir ses yükseldi. Sahneye geldi ve “O kadın TSK’ya iftira attı, günlerdir PKK sayfaları kadına destek veriyor” dedi. Bu sözlerin sahibi AKTÖR BURAK HAKTANIR’dı. Derhal sahneye çıktı birileri. Yönetmen olduğunu öğrendiğimiz Selcen Ergün, Burak Haktanır’ı “Eril bir dil” kullanmakla suçlarken salondan tekrar bir alkış tufanı koptu ki avuçlarını patlatırcasına alkışlayanlardan biri olarak Merve Dizdar kameralara takıldı.
Türk Silahlı Kuvvetlerine atılan alçakça bir iftiranın bu kadar kıymetlendirildiği bir sanatsal faaliyetin Türkiye’de yaşanıyor olması ülkemiz sinema ve eğlence sektörünün içinde bulunduğu kimliksizliği ve bu topraklara ait olmadıklarını göstermesi bakımından son derece ibretlikti.
TRT’nin dizisinde başrolü alıp parsayı topladıktan sonra yine TRT’nin sponsor olduğu Kuru Otlar Üstüne filminde oynayıp, sonra da aslına rücu eden ve bu yüzden de TSK’yı suçlayan sözlere alkışlarıyla destek veren Merve Dizdar büyük tepki topladı haliyle.
MERVE DİZDAR’I CANNES ÖNCESİ TEMİZE ÇEKME PROJESİ; YILIN KADINI!
Peki ne yapıldı sonra?
Menajeri sağolsun, kim olduğunu biliyorsunuz.
Derhal yeni bir senaryo kondu sahneye.
Cannes’dan ödül beklentisi devam ederken Merve Dizdar’ın temize çekilmesi gerekiyordu ona hemen ERKEN BİR ÖDÜL ayarlandı.
Tam iki ay sonra, 2 Ocak 2023 tarihinde GQ dergisi onu The Men of Year-YILIN KADINI olarak seçti ve kendisiyle yapılmış uzun bir röportaj yayınlandı. Röportajı yapan muhabir ise Heja Bozyel’di.(*)
Heja Bozyel kendi fikirlerine de yer verdiği röportajında şöyle diyordu Merve Dizdar için:
“Kendimizi sansürlemek için politik doğruculuğu kullandığımız günlerde Merve’nin samimiyeti iyi geliyor. Yapımlardaki hikâye anlatımını tartışabiliriz elbette ama bu yapımda ve başka birçok konuda yerli yersiz, çoğunlukla önyargılı ve bilgisiz şekilde çok eleştirildi Merve Dizdar.”
Ön yargılı ve bilgisizce eleştirilmiş.
Aradan 5 ay geçti.
CANNES’DA SEÇİLEN EN İYİ KADIN OYUNCU ELİNDEKİ PUSULAYI OKUYOR…
Genel seçimlerin ikinci turundan bir gün önce, 27 Mayıs 2023 tarihindeki Cannes Film Festivali’nde Merve Dizdar’a hiç de “beklenmedik” biçimde EN İYİ KADIN OYUNCU ödülü verildi.
O da eline tutuşturulmuş bir minik kâğıda karalanan satırları kekeleyerek okudu, Türkçe olarak.
"Filmde canlandırdığım Nuray karakteri, inandığı şeyler ve varoluşu için mücadele veren ve bu uğurda bedeller ödemek zorunda bırakılmış bir kadın” diye başladı ve “Yaşadığım coğrafyada bir kadın olmak, Nuray'ın ve Nurayların duygusunu doğduğum günden beri ezbere bilmeyi gerektiriyor” diye devam etti.
“YAŞADIĞIM COĞRAFYA” diye kastettiği yer, adını söylemediği ülkesi Türkiye’ydi. Son cümleleri de Merve Dizdar “Acaba hangi sol örgütlere destek veriyor” diye sordurtacak türdendi:
"Bu ödülü, Nuray ve onun gibi kadınların mücadelesine güç verebilmek için; kendisine layık görülenlere boyun eğmeyip eyleme geçen, bu uğurda her şeyi göze alan ve ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmeyen tüm kız kardeşlerim ve Türkiye'de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyen tüm mücadeleci ruhlara armağan ediyorum."
Zaten o kadınları Fransızlar, Paris-Match dergisinin röportaj yaptığı ve “Dağlardaki amazonlar” diye güzellemelerle tanıttığı DAĞDAKİ PKK’LI KADINLARDAN tanıyordu.
Ama o dağdaki kadınların pek çoğu, 12-13 yaşlarında kaçırılan ve PKK baronlarının tecavüzüne uğrayanlardan başkası değildi. DİYARBAKIRLI ANNELER 4 yıldır evlat nöbeti tutuyorlardı çocuklarının geri gönderilmesi için ve o anneler Merve Dizdar’ın kesinlikle radarında değildi. Yok hükmündeydi o kadınlar.
FRANSIZ ENTELİJANSİYASININ ZÜPPELERİNE EZİKÇE YARANMAK YERİNE SORSAYDI YA…
Müzisyen Tuluyhan Uğurlu çok haklı bir eleştiri yöneltiyordu bu kepazeliğin ardından:
“Bu metni dikte ettirenler Fransa işgalindeki Afrika’da ırzına geçilen on binlerce kadının hesabını niye sormuyor çünkü bu pilli bebeğe metni onlar yazıyor, al oku diyor.. UTANIN Yazık.”
Evet, bir filmi AB fonları destekler, üstüne senin TRT’n, Kültür Bakanlığı’n avuç avuç para döker, sonra sen o filmle ödül alınca, ülkenin adını bile anmadan “yaşadığım coğrafya” filan der, emperyalistlerin desteğiyle kendi ülkesine savaş açanlara ödülünü ithaf edersin.
Bunu yaparken de ezik bir alt kültür kabullenişiyle, kolonize edilmiş tapon bir ruh haliyle, kendi sömürgelerinde yaşananlara duyarsız Avrupa entelijansiyasının seni ayakta alkışlamalarından mutlu, Batılı efendilerinin takdirini kazanmanın gururuyla, titrek ve şaşkın gözlerle yerine oturursun.
MERVE DİZDAR’IN ‘KURU OTLAR ÜSTÜNE’DEKİ PERFORMANSI
Nuri Bilge Ceylan, filminin erken yaşta ücra bölgelere gönderilen memur ve öğretmenlerin kişisel inançlarındaki kademeli düşüşü yansıtmasını istediğini söylemişti. Belki de Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki idealizmin yerini nasıl bireyselliğe, hedonizme, ideolojik terk edilmişliğe bıraktığını tasvir ediyordu istemeden.
Masumlar Apartmanı’ndan tanıdığım Merve Dizdar’ı bu filmde izleme fikri bana ilk başta hayli ilginç geldi açıkçası. Filmle ilgili merakımı çeken sebeplerden biri de buydu. Tabii NBC’nin Dostoyevski tarzı dilemmaları karlarla kaplı bir Doğu Anadolu kasabasına transfer ederken kazandırdığı yerlilik insanı tabiatıyla etkiliyor. Onun oyuncu yönetimindeki doğallığı anlatabilmek için filmi izlemek gerekir.
Ancak bu doğallığı, sahiciliği Merve Dizdar’da yakalayabilmek çok güç oldu. Sanki Masumlar Apartmanı’ndaki Gülben iyileşmiş ve öğretmen olarak Erzurum’un Karayazı ilçesine tayin edilmiş, onu izliyorum gibi geldi. Kendisinde mevcut tüm jest ve mimikleri bu filmdeki Aynur öğretmene aktarmıştı. Belli ki NBC bir hayli uğraşmış ondaki bu klişeleri törpülemek için ama bünyesine o kadar sinmiş ki silinebilmesi imkansızlaşmış. Hele daha sonra yatacağı Samet öğretmenle peş peşe şarap kadehlerini devirirken, tarihsel materyalizmden girip diyalektiğe kadar uzanan, bizlerin geçmişte sık sık kullandığımız klişelerle dolu, sosyalizm temalı “entelektüel” sohbet çok iç bayıcıydı. Sebeplerinden biri NBC’nin filmde en sevmediğim sahnesi olan bu bölümün son derece eklektik olması, ikincisi ise Merve Dizdar’ın geçmiş dönemi yeterince incelememiş ve içselleştirememiş olmasından kaynaklı olarak diyaloglara yabancı kalmasıydı. Senaryodaki kelimeler sanki Merve Dizdar’ın dudaklarına yapıştırılmış gibiydi. Filmdeki o karakterden çıkmıyordu bu sözler.
TARİKAT ŞÖVALYESİ NİŞANI ONA YAPILAN YATIRIMIN SON HALKASI
Başa dönelim.
Şimdi aynı Merve Dizdar, üç gün sonra; 28 Ocak’ta şövalye olacak!
Yani Fransa'daki Saint-Michel Tarikatı tarafından verilen Saint-Michel Nişanı’nı alacak.
Saint-Michel Tarikatı, 1430'da kurulan Altın Post Tarikatı'na alternatif olarak Fransa Kralı XI. Louis tarafından 1469 yılında kuruldu. Hristiyan şövalyeliğinin ideallerine dayalı bu tarikatın temel amacı, Fransa'nın seçkin soylularını ve entelektüellerini bir araya getirmekti. Saint-Michel tarikatının üyeleri, aynı zamanda kendilerini 'kral tarikatının şövalyeleri' olarak adlandırıyor.
Hayırlı olsun.
Batılı efendilerinin bir hayli gözüne girmiş görünüyor.
Ne kadar ilginç bir sergüzeşt.
Arkanda böyle bir ajans varken zaten sırtın yere gelmez.
Yeteneklerinin pek de önemi yok.
Biat et yeter.
(*) https://gq.com.tr/moty/men-of-the-year-2022-yilin-kadini-merve-dizdar