Normalleşelim ama nasıl; unutarak mı yoksa ders alarak mı?
Kırılgan ve hassas bir süreçten geçiyoruz. Ülkemiz depremle kötü sınanıyor. Şok etkisi sürüyor ve acılar henüz taze. İyimser bir tablo çizerek yaşananların unutulması sağlanabilir ya da sıcağı sıcağına deprem gerçeğini her yönüyle gündemde tutarak ihtiyacımız olan bilincin oluşması için bu en doğru zaman dilimi değerlendirilir.
Depremin ardından Gaziantep’in Nurdağı ilçesine koordinatör vali olarak görevlendirilen Şırnak Valisi Osman Bilgin yaşananları açık bir ifadeyle şöyle dile getiriyor: “Kusura bakmayın, belki geç geldik ama durum bildiğinizden çok daha vahim. Yaşadığımız afet çok büyük bir afet. Örnek vermek istiyorum size. Nurdağı ilçesinin tamamını yıkım kararı aldık. Durum açıklanan rakamlardan en az 3, 4 belki 5 kat daha kötü. Bazı illeri komple yıkıp yeniden iller yapacağız. Şehirler haritadan silinecek, yeni haritalar oluşturulacak. Devletin görevlileri olarak geç geldiysek sizden özür diliyoruz…”
Vali Osman Bilgin’in yaptığı açıklamayı olayın vahametini anlamak ve ciddiyetine varmak açısından önemli buluyorum. Özürse özür, özeleştiriyse özeleştiri her hâlükârda gerçekçi olmakta fayda var.
Bu denli büyük bir afetin krizini yönetmenin kolay olmadığı zaten herkes tarafından kabul ediliyor. Afet yönetimi (öncesi, anı ve sonrası) noktasına bütüncül bağlamda yaklaşmak ve çözüm üretmek gerektiği de ortada.
Yaşadığımız bu sarsıcı hadiseler bize; birlik, beraberlik, dayanışma ve yardımlaşmayı görev saymayı, aklı ve bilimi esas almayı zorunlu kılıyor. Bundan böyle siyaset bu önceliklere hizmet ettiği oranda değer kazanacaktır.
Siyasetin çıkar döngüsü içinde varlığını sürdürmesi, halkın siyaseti bir rüşvet mekanizması olarak görmesi ülkenin gerilemesine neden oluyor. Her türlü yasa dışılık ve hak ihlali seçim zamanlarında meşru hale getirilip siyaset malzemesi yapılıyor. İmar affı, tarım ve orman alanlarının imara açılması, kat artırımı gibi örnekler bunlardan sadece bir kaçı…
Artık yeni bir döneme girdik. Samimiyete ve dürüstlüğe ihtiyacımız var. Fikir alışverişi, bilimsel ve sosyal tartışmalar yapılacak ortamların hazırlanması lazım.
Türkiye’nin kadim coğrafyası, can damarı; Amik Ovası, GAP ve DAP hinterlandı depremle yıkıma uğradı. Türkiye için büyük öneme sahip bu şehirlerimizi yeniden ayağa kaldırırken stratejik planlama ile hareket edilmeli. Aceleye getirilmeden her türlü saldırılara karşı güvenli, korunaklı, dayanıklı, tabiata uyumlu, huzurlu ve sağlam şehirler kurularak geleceğin güçlü temelleri atılmalı.
Bu dönemde bütün gözler Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a çevrildi. Murat Kurum; Ankara Mimar Kemal Lisesi'nin ardından Selçuk Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü'nden mezun olduktan sonra yüksek lisansını, Kentsel Dönüşüm alanında tamamlıyor. Bir süre TOKİ Ankara Uygulama Daire Başkanlığı'nda uzman olarak görev yapıyor.
Sayın Kurum'un işinin ehli olduğunu ve bu süreci en doğru şekilde yöneteceğini düşünüyorum. Kamuoyu kendisini yakından takip ediyor. Korku, endişe, öfke ve kaygıları yatıştırıcı güven veren açıklamalarda bulunuyor. Gelişmeleri kamuoyu ile paylaşarak hem dezenformasyonun önüne geçiyor hem de toplumu bilgilendirerek farkındalık oluşmasını sağlıyor.
Bakan Kurum, Gaziantep 112 Acil Çağrı Merkezi'nde inşaat, jeoteknik, jeoloji, jeofizik ve endüstri mühendisliği bölümlerinden, alanında yetkin akademisyenler ve ilgili kurumların temsilcileriyle beş saat süren geniş katılımlı bir toplantı gerçekleştiriyor. Toplantının ardından merak edilen, eleştirilen, kafalarda soru işareti bulunan birçok konuya açıklık getirdi.
Sayın Kurum’un alanında uzman bilim insanlarından oluşan bir çalışma ekibiyle yol alması güven ortamını artırıyor.
- Enkaz dökülecek yerlerin, çevreye zarar vermeyecek alanlarda belirlenmesi, atıkların ayrıştırılıp geri dönüşümünün kontrollü yapılması önemli başlıklardan, yine vatandaşların değerli eşyaları güvenlik güçlerimizin himayesinde enkazdan emanete alınıp sahiplerine ulaştırılacak.
- Yeni yerleşime açılacak alanlarda afet riskleri hesaplanarak hareket edilecek.
- Bilimsel anlamda önceliğimiz sağlam zemin ve doğru teknik.
- Bölgenin yeniden inşa ve ihya sürecinde şehirlerimizi bilimsel, hızlı ve güçlü, bilimin, sanatın, kültürün ışığında yeniden inşası için çalışmalar yürüteceğiz.
- Yeni yerleşime açılacak alanlarda deprem, heyelan, taşkın, kaya düşmesi ve diğer afet risklerinin ne olacağı öngörüsüyle hareket edecek bir çalışma grubumuz olacak ve burada yeni yerleşim alanlarında, mevcut yerleşimde ne yapmamız gerektiğini de bu çalışma grubuyla birlikte projelendirerek ilerleteceğiz.
- Eski yerleşim alanları bizim Cumhuriyetimizin kurulduğu, kültürümüzün olduğu, ecdadımızın bize emanet olarak bıraktığı tarihi eserlerin içinde yer aldığı yerler. Buradaki yapılaşmayı da hassas bir şekilde sürdüreceğiz.
- Fay hattına yaklaşma mesafelerini, sınırlarını koyacağız. Buraları yeşil alanlar yapacağız.
- Şehrin demografik yapısını kaybetmeyeceğiz. TOKİ Başkanlığımız koordinasyonunda, gerek TOKİ'mizde, gerek Yapı İşleri Genel Müdürlüğümüzle, gerek Emlak Konut Genel Müdürlüğümüzle birlikte yapımına başlıyor olacağız. İnşallah söz verdiğimiz gibi bir yıl içerisinde konutlarımızı vatandaşlarımıza teslim ediyor olacağız.
Bakan Kurum’un, açıklamalarından birkaç başlığın altını çizdim.
Toplantının içeriği ve kapsayıcılığı üzerine söylenecek bir şey yok. Alınan kararlar, atılacak olan adımlar doğru. Uyguma aşamasının hep birlikte takipçisi olmaya devam edeceğiz. Eksik ve hatalı yönlere dikkat çekmeye çalışacağız. Şehirlerimizi tarihi dokusuyla, kültürel değerleriyle, mimarisiyle, demografik yapısıyla yeniden ayağa kaldırırken, depremle ilgili hassasiyetimizi kaybetmemeye özen göstereceğiz. Geç olmadan önlemlerin alınması, deprem bilincinin oluşması için hep birlikte aksiyon alacağız…