Olmamış Fazıl Say, şiir de beste de… Ama daha beteri var marşta
Piyanist Fazıl Say iki gündür duyuru üstüne duyuru yaptı.
100. Yıl Marşı bestelemiş. Önce marşının sözlerini paylaştı sosyal medyasından. Şair Ayten Mutlu’nun 1984 yılında çıkan şiir kitabındaki “Ver elini” adlı şiirinden bestelemiş.
Bu akşam İzmir’de 230 kişilik orkestra-koro ile halka sunulacakmış.
Sosyal medya duyurusunda “İyi dinlemeler diliyorum, bir gün hep beraber dinlemek umuduyla” diye de eklemiş.
Bu sabah da YouTube’dan paylaşmış marşı.
Dinledim sabırla sonuna kadar.
En sonunda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim ve sonra sebeplerine geçeyim.
Tek kelimeyle berbat…
Çocuksu bile değil.
Karar verdim ben, CHP’liler Atatürk’ten, milli bağımsızlık fikrinden, antiemperyalist tavırdan ve egemenlik duygusundan uzaklaştırıldıkça duygularını, sevinçlerini kaybettiler. Geriye Fazıl Say, Athena Gökhan, Şahan Gökbakar, Berna Laçin gibi isimlerle ortaya çıkan kof nefret simgeleri kaldı.
Fazıl Say’ın onların arasından sıyrılması beklenirdi ama maalesef bataklığın içine o da yuvarlandı.
Şu paylaştığı marşın sözlerini bir ilkokul öğrencisine sipariş etsen çok daha edebi ve derinlikli bir şiir çıkardı ortaya… Şairi Ayten Mutlu kimdir, adını ilk kez işittim ve şiirlerine baktım. Yıldız Teknik Üniversitesi’ni terk etmiş, bankacılık yapmış 70 yaşında bir hanımefendi. Epey kitap çıkarmış ve güzel şiirleri de var ama kusura bakmasın bu ne yahu? Tam anlamıyla ‘yağdı yağmur çaktı şimşek’ tarzı bir şiir. Aşağıda, okuyun siz karar verin:
Ver ver ver ver
Ver elini
Yıkalım karanlığı
Gel küçük sevinçler
Duyalım kedere inat
Gökyüzünden sevgiden
Sözedelim…
Türküler söyleyelim
Aksın dolsun yüreğimize
Yarınların ışığı
Daha ne bekliyorsun
Ver ver ver ver ver elini
Göğün mavi şimşeği
Atamın gözlerinde
Toprak gülsün, gök tutuşsun
Güneş yansın, dönsün dünya
Daha daha nice niçe yüzyıllara…
Derdim Ayten Mutlu değil. O yazmış gitmiş. Belki de unutmuştur böyle bir şiiri olduğunu. Ama Fazıl Say? Ayıptır, insan şimdiye kadar bestelenen marşların sözlerine bir bakar ve “Ben ne yaptım?” diye sorar.
Sözleri okuduğumda aklımda ilk geçen düşünce “Bestesi de kötüyse marş çöplüğüne gider bu” oldu.
Fazıl Say’ın bu sabah YouTube’da yayınladığı marşı dinlediğimde korktuğum başıma geldi.
Yukarıda da söyledim, tek kelimeyle berbat.
Ama daha da beteri var.
Kulaklarıma inanamadım. Fazıl Say gibi bir piyanist BU VAHİM HATAYI nasıl yapar?
Marşta defalarca tekrarlanan PROZODİ HATALARI var.
Bunu benim gibi müzikle ilgisi sadece nota bilmekle ve bir enstrümanı az çok çalmakla sınırlı bir insan bile fark edebiliyorsa durum hakikaten vahim.
Prozodi hataları beste değerlendirme kurullarının en çok dikkat ettiği hususlardan biri.
PROZODİ’nin müzik literatüründeki tanımı şöyle:
Kısaca söz ve nağme uyumu denebilir. Hecelerin vurgularına, uzunluk ve kısalıklarına uyularak kelimeleri düzgün besteleme sanatıdır. Şiirlerden yapılan bestelerde hece vurgularının müzik ve yükselişlerle doğru ve iyi bir biçimde uyuşması demektir Prozodi.
PROZODİ HATASI ise bestedeki sözlerin şiddetlerinde, söylemlerinde, ritim ve sözcük tonlamalarında meydana gelen bozukluklara verilen isimdir. Yani söz ve nağme uyumunun bozuk olmasıdır. Bu uyumsuzlukla birlikte hecelerin telaffuzunda tuhaflıkların ortaya çıkması, konuşma dilinde alışkın olmadığımız kelime okuyuşlarının kulağımıza çalınmasıdır.
Evet, Fazıl Say’ın 100. Yıl Marşı bestesinde zaten çok kötü olan şiirin basit ve derinliksiz olan sözleri, bestedeki notalarla tam olarak örtüşmemiş. Kısaca sözün besteyle uyumsuzluğu yüzünden de kulağımıza garip gelen tonlamalar ve vurgular ortaya çıkmış.
Öte yandan bestenin girişindeki LA LA LA kısmının dışında melodisi akılda kalan tek bir mezürü yok.
Yalap şap yapılmış bir besteyle karşımıza çıkmış Fazıl Say. Dediğim gibi duygusu yok, içtenliği yok. Kalpten gelmiyor. Bir müzisyen olarak sırtını dayadığı teknik altyapısından yola çıkarak mekanik bir beste yapmış.
Üzgünüm ama tam bir fiyasko.
Zaten 100. Yıl marşı çoktan bestelendi, seslendirildi TÜRKİYE YÜZYILI marşıyla…
Fazıl Say’ın kulakları tırmalayan bu marşımsı bestesinin ardından Yücel Arzen’in Türkiye Yüzyılı Marşı’nı tekrar dinledim.
Arada muazzam bir fark var.
Türkiye Yüzyılı Marşı’nın giriş kısmı zor ve akademik ama etkileyici. İlerleyen nakarat bölümlerinde kolayca hafızalara kazınan çok hoş bir melodiye sahip. Hele “Doğ doğ doğ ey güneş/ Üstümüze dök ışıklarını/Dağılsın bulutlar/Mazlumlar söylesin şarkılarını/Başlasın TÜRKİYE YÜZYILI!/Yarın değil, hemen şimdi” denilen kısmı insanı koparıyor ve dilimize dolanıyor.
Ve Yücel Arzen’in bu marşında çağımızı yakalayan bir bölüm daha var. O da Rapçi Sept-Mengelez’in söylediği marşla inanılmaz derecede uyumlu kısmı. Sözleri ise şahane:
Kanadı kırık bir kuştum ben oysa sustum geçen yüzyıl boyunca
Artık yok yeter sen de susma hür yaşa yine de hür yaşa
X, Y, Z kuşağı değil hiçbiri ben Türk genciyim
Kim bana zincir vuracakmış ya da bana kim haddimi bildirecekmiş?
Beni bende boğmak isteyenler beni kendime gömmek isteyenlere
Ne dedi Akif? Hayat yok sana “İstiklâlin yoksa,” ha!
Saçıma sakalıma karışanlar dinime dilime uzananlar.
Hilâlin altında bize fark yok! HİLÂLİN ALTINDA BİZE FARK YOK!
Korkmuyoruz kapkara geceden hiç korkmuyoruz biz zalimden
Hürriyet hakkım ezelden! Yarın değil hemen!
Fazıl Say bu sözlerden ders almalıydı, bıraktım geçmişteki marşları.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tüm imkânlarını seferber etmiş ve Fazıl Say’ı sponsorlukla desteklemiş, yüzlerce kişilik koro vs. ile ama nafile. Tam bir hayal kırıklığı oldu Fazıl Say bu marşıyla.
Biliyorum muhalefet yere göğe koyamayacak, yüzbinlerce kere tıklayıp dinleyecekler ama çok eminim ki kendileri de beğenmeyecekler.
Dedim ya, bazı marşlar tarihin marş çöplüğüne gider, bu da onlardan biri.
Haydi, marş marş!