Orada kim VAR? 

0:00/ 0:00

Futbolda adaleti sağlamak için VAR sistemi getirildi. İlk kullanılacağı sezon Ahmet Çakar’a “Hocam artık neyi konuşacaksınız hata olmaz ki!” demiştim. Hoca yaşlı kurt tabii, hafifçe gülümseyip, “Sen şimdi seyret filmi. Çizgiyi yanlış çektiler, doğru çektiler, hareketi doğru yorumladılar diye bin tane şey çıkar” demişti. 

Geldiğimiz noktada ne yazık ki haklı olduğunu görüyorum. Ligde son üç hafta da Galatasaray’ın rakiplerine verilmesi gereken kırmızı kartlar es geçiliyor. Kupada Başakşehir’e karşı aldığı iki net penaltısı verilmiyor. Beşiktaş karşısında Fenerbahçe lehine Arda Güler’in aldığı bir penaltı var ki evlere şenlik. 

Birileri bir şeyler deniyor. Anlaşılan o ki ligi Galatasaray’a, kupayı da Fenerbahçe’ye pay ediyorlar. Herkesten fazla deplasman oynayan, deplasmanda ezeli rakibine dört atan Beşiktaş’ı hafife alıyorlar herhalde ama yanılmaları pek uzun sürmez. 

İSTİFA 

İstifa Arapça kökenli bir kelime. Dilimize oradan geçmiş. Af dileme anlamına geliyor. Zaman içerisinde istifa olarak kullanmaya başlamışız.

Bu kelime bir görevi devam ettiren kişinin çeşitli nedenlerle görevini bırakabilmesi anlamına geliyor. Tabii görevden alınmadan… Görevden alma bazen bir cezai soruşturma kapsamında olabilir bazen de seçimle gelinen bir makam ise ilgili kurumun üyeleri tarafından olabilir.

Ancak kimse herhalde yıllarca hizmet ettiği bir kurumdan kötü anılarak ayrılmak istemez. Kötü ayrılmama isteğini anlarım ama bir de hiç ayrılmak istemeyenler oluyor. Bulunduğu makamdaki varlığı, kurumuna zarar veriyor ama yine vazgeçmiyor. 

Boğaziçi Üniversitesi’nde Melih Bulu, rektörlükten istifa etmeyince Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevden alınmıştı.

İstifanın ne olduğunu anlamaya bugünlerde iki kişinin çok ihtiyacı var. 

Biri Kızılay Başkanı Kerem Kınık. Kızılay’a olan güven çok ciddi anlamda sarsılmış durumda. Kan stokları yetersiz duruma geldi. Kerem Bey haklı veya haksız inanın bu tartışmayla ilgilenmiyorum. Ancak koltukta durması pahasına Kızılay kurumu zor duruma düşmeli mi? Gerçekten buna değecek mi Sayın Kınık? 

Bir diğer kahramanımızsa Sayın Ali Koç. Milyonlarca eurosunu verdi, zamanını verdi, fedakârlık yaptı. Bir türlü başarı gelmedi. Sonuç olarak dün akşam kupa maçında bütün tribünler Sayın Koç’u istifaya davet etti. Sahip olduğu holding zaten yeteri kadar tatminkârlık verecekken, bir türlü başarı gelmeyen ve taraftarca istenmeyen Fenerbahçe Başkanlığı’ndaki bu ısrar niye? 

BU ÖFKE NE DİYE? 

Bu hafta kısa bir seyahat için Belçika ve Hollanda’daydım. Bu satırları yazarken de Amsterdam'ın kanal manzaralı sokaklarından birindeyim. Akşam vakti hafif hafif çiseleyen yağmurlu havayla şehir sanki kartpostallardan fırlamış gibi... 

Görmeyi çok istediğim Van Gogh Müzesi’ni gezemedim, çünkü en erken bir hafta sonrasına bilet bulunuyor. 

Bu kısa seyahatte beni çok şaşırtan bir olay yaşadım. Belçika’da ayak üstü bir şeyler atıştırmak için girdiğim büfenin sahibi Hollanda’dan göçen bir Türk hanımefendi çıktı. Hollanda’ya da 14 yaşındayken göçmüş. 

Hemen hemen her gurbetçi gibi memleket hasreti çekiyor. “Dönersem Bodrum’a dönerim” diyor. “Neden İstanbul değil” diye sorduğumda “Araplar İstanbul’u mahvetti” cevabını aldım. 

Hafif gülümsedim ve konuyu değiştirdim. Türkiye’den Hollanda’ya, oradan da Belçika’ya savaş ve zorunluluk dahi olmadığı halde yalnızca ekonomik kaygılarla göç eden bir insan bile kendisiyle aynı süreci yaşayan insanlara tepeden bakıp, hakir görebiliyor. 

Kendisine yapılanları, başkasına yapmayı reva görürken, bırakın vicdanının sızlamasını, yaptığı şeyin farkına bile varamıyor. Yazık…