Orhan Miroğlu: Hizbullah'ı 90'larda devlet destekledi

tv100 ekranında her pazar yayınlanan Pınar Işık Ardor'un sunduğu Pazar Siyaseti'ne bu hafta Orhan Miroğlu konuk oldu. HÜDAPAR'a yönelik Hizbullah iddialarıyla ilgili konuşan Miroğlu, "Hizbullah 1990'larda devlet tarafından desteklendi. Sonra tasfiye edildi. HÜDAPAR bu tasfiyeden sonra kuruldu" diye konuştu.

Orhan Miroğlu: Hizbullah'ı 90'larda devlet destekledi

tv100 ekranında her pazar yayınlanan Pınar Işık Ardor'un sunduğu Pazar Siyaseti'ne bu hafta AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi Orhan Miroğlu konuk oldu.

Orhan Miroğlu, AK Parti'ye desteğini açıklasının ardından Hizbullah iddialarıyla tartışmalara neden olan HÜDAPAR iş birliğiyle ilgili, "HÜDAPAR ve Hizbullah ilişkisini anlayabilmek için geriye gitmek lazım. 90'lı yıllara tekabül ediyor. Devletin içerisindeki bir takım güçlerin PKK'yla mücadele etmesi için güçlendirilmiş bir örgüt. Devlet PKK'nın kentlerdeki milis örgütlenmesine karşı, önlem olarak destekledi. Şu anda silahlı mücadele yürüten Hizbullah var mı sorusunu sormamız gerekir. Bunu nasıl ölçeceğiz? 2000'den bu yana böyle bir örgütün kaç tane eylemi var? Hizbullah'ın o tarihlerden bu yana herhangi bir eylemi yok. Tasfiye edildi çünkü. Biz Hizbullah'ın tasfiye edilmesinden sonra kurulmuş HÜDAPAR'ı konuşuyoruz ama PKK meselesini, bölgede yeniden geriye dönüş endişesini Türkiye hiç konuşmuyor" dedi.

"HDP PKK'nın vesayeti altındadır" diyen Miroğlu, ittifaklar için "HDP'nin kendine ait bir programı var. Ve bu programı tüm Türkiye'de hakim kılmak isteyen bir parti. Bir şeye inanıyor bu arkadaşlar ve inandıkları şeyin hepimizin faydasına olacağına dair bir kanaatleri var ama öyle değil. HDP yönetebileceği bir özerk bir bölge ister" diye konuştu.

İşte Orhan Miroğlu'nun açıklamaları...

"AFET BAKANLIĞI OLABİLİR"

"Depremin ikinci günü Adıyaman'daydım. Böyle büyük bir afete kesinlikle hazır değildik. Herkes yüzyılın afeti dedi ama bence yüzyılların afetiydi. Böylesi bir afete hazır mıydık? Kesinlikle hazır değildik. Yani 11 ili etkileyen büyük yıkımın olduğu bir afetti bu. 1755 Lizbon depremi ile kıyaslanabilecek kadar büyük bir afetti. Bu yüzden depremden hemen sonra deprem bölgelerine gitmekte bazı aksaklıklar oldu. Depremden sonra bazı şehirlere gitmekte aksaklıklar, koordinasyonun sağlanması birkaç saatlik bir şey değil takdir edersiniz ki. Orada kasta, konfora dayalı bir şey yoktu. Bürokratların bile ciddi travma olduğunu gördüm. Valilik binası ağır hasar almıştı. Toplantı yaparken sallanıyorduk. Elektrik yoktu. Telefonun ışığını, arabanın farlarını kullanıyorduk. Çok zorlu koşullar vardı. Dünyanın hiçbir yerinde 11 ili etkileyen böyle bir şey olmadı. Devletin gücünü böyle durumlarda harekete geçiren ülkelerden ABD bile oradan buraya gelen uzmanlar bile 'Bizde de müdahale zor olurdu' dedi. Bu ABD'de de böyle. Geç kaldık. Vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını gördük. Bu durum Cumhurbaşkanımızın helallik istemesine engel değildi. Artık önümüze bakmamız lazım. Şu ortaya çıktı ki bizim bir afet hukukuna ihtiyacımız var. Yeni bir imar hukukuna ihtiyacımız var. Afet Bakanlığı'nın olması iyi bir şey. Bu deprem kentsel dönüşümde ortaklaşmanın yaşanmasının da gereğini ortaya çıkardı. Bunlar ulusal meselemizdir. Burada parti ayrımı olmaması lazım. Ortaklaşmak lazım. Bir kurul oluşturuldu ve orada iktidarı eleştiren bilim insanları yer aldı. Bu önemlidir. Bir ulusal politika geliştirmemiz lazım."

"HİZBULLAH DEVLET TARAFINDAN DESTEKLENDİ"

HÜDAPAR ve Hizbullah ilişkisini anlayabilmek için geriye gitmek lazım. 90'lı yıllara tekabül ediyor. Devletin içerisindeki bir takım güçlerin PKK'yla mücadele etmesi için güçlendirilmiş bir örgüt. Devlet PKK'nın kentlerdeki milis örgütlenmesine karşı, önlem olarak destekledi. Halk da bunu görüyordu. Şimdi hiç kimse söylemiyor. Mesele 200 kişi meselesi de değil. Hizbullah ve PKK terör örgütü arasındaki çatışmalarda 2 bine yakın insan hayatını kaybetti. Bu şehir merkezlerinde olan bir şeydi. Sonra galiba bu stratejiyi hayata geçiren sözünü ettiğimiz devletin içindeki güçler ya da Doğu ve Güneydoğu'da teröre karşı mücadeleyi yürütmekten sorumlu bir takım insanlar duruma baktılar ve Hizbullah'ın o dönemde bilhassa İslami kesimden birçok insana karşı gerçekleşen cinayetlerin yarattığı infali dikkate alarak bu örgütün ipini çektiler. Şu anda silahlı mücadele yürüten Hizbullah var mı sorusunu sormamız gerekir. Bunu nasıl ölçeceğiz? 2000'den bu yana böyle bir örgütün kaç tane eylemi var? Hizbullah'ın o tarihlerden bu yana herhangi bir eylemi yok. Tasfiye edildi çünkü.

HÜDAPAR, bizim bildiğimiz manasıyla Hizbullah'ın kurduğu bir örgüt müdür? HEP sürecine bakalım. Önce PKK sonra HEP. Burada da öyle. Hizbullah ve sonra ama tasfiye edildikten sonra kurulan bir parti HÜDAPAR. PKK'nın kuruluşuyla Hizbullah'ın kuruluşu arasındaki benzerlikleri kamuoyu neden tartışmıyor? O bahsettiğimiz güçler Hizbullah'ı tasfiye etmeleri gibi neden PKK'yı tasfiye etmediler?

PKK'nın insan toplama, silahlı eylem yapma faaliyetleri yüzde 80, yüzde 90 kırıldı. Ama bu süreçte bir beka sorununa dönüştü. ABD'lilerle, Fransızlarla, İranlılarla, Esat'la iş birliği yaptı ve Suriye'de böyle bir tablo ortaya çıktı. Durum bu haldeyken. Biz Hizbullah'ın tasfiye edilmesinden sonra kurulmuş HÜDAPAR'ı konuşuyoruz ama PKK meselesini, bölgede yeniden geriye dönüş endişesini Türkiye hiç konuşmuyor. 

"HDP YÖNETEBİLECEĞİ ÖZERK BÖLGE İSTER"

Bir geriye dönüş endişesi var. İki, üç yıl önce İdil'de bir köyde iki HÜDAPAR'lı öldürüldü. HÜDAPAR ve HDP arasında ciddi bir gerilim yaşandı. Sonra taraflar görüştü ve büyümeden engellendi. Şimdi Kandil'i yöneten adamlar 2023 14 Mayıs seçimlerini Abdullah Öcalan'ın özgürlüğünü elde edileceğini, zamanı geldi filan diyorlar. Bu zamanıysa niye şimdiye kadar beklendi? Ciddi bir hazırlıkları var. Herkes bir siyasi hazırlık yapıyor. Kabul edelim ki PKK'nın da bir siyasi hesabı var. 

Millet İttifakı'nın bir vaadinin olacağını hayal etmemek lazım. Ne vaat ederse etsin HDP'nin kendine ait bir programı var. Ve bu programı tüm Türkiye'de hakim kılmak isteyen bir parti. Bir şeye inanıyor bu arkadaşlar ve inandıkları şeyin hepimizin faydasına olacağına dair bir kanaatleri var ama öyle değil. HDP yönetebileceği bir özerk bir bölge ister. 

HDP'nin içerisinde büyük bir rahatsızlık var. Hem seçmenleri arasında hem de HDP'yi yöneten kadrolar arasında. Nedeni şu 2019'da yerel seçimlerde yaptıkları tercih halen sorgulanıyor. HDP ve PKK ilişkisi vesayet gibi.

"SEÇİM İLK TURDA BİTER"

AK Parti'nin bu benimsediği bir model yani 3 dönem kuralını milletvekili olarak geçiren adaylarımızın başka alanlarda görevlendirilmesi. AK Parti milyonlarca üyesi olan Türkiye'yi 20 yıldır yöneten çok güçlü siyasi kadrolara sahip bir parti. Yüzde 51-53 oyumuz var. Seçim ilk turda biter.