PKK, 10 yıl sonra dejavu olmaz!
12 Eylül 1980 askeri darbesi PKK'yı palazlandırırken 28 Şubat 1997 darbesi FETÖ'yü güçlendirdi.
Birisi devlete silah doğrulturken diğeri devlete sızdı.
İkisi de UNITED STATES OF AMERICA müesses nizamı tarafından, aynı odada, aynı kalemle kurgulanan terör örgütleriydi.
Her darbe bir terör örgütü doğurdu.
Türkiye'yi çökertme projesi olan 28 Şubat Postmodern Darbesi’nin 28'inci yıldönümündeyiz..
11 ildeki depremin maliyeti 100 Milyar dolar iken 28 Şubat 1997 darbesinin maliyeti 381 Milyar Dolar oldu.
Darbeler ve terör olmasaydı şu an her birimiz en az 4-5 katı daha zengin ve müreffeh olabilirdik.
Öcalan'dan beklenen çağrı “ilk İmralı görüşmesinden” iki ay sonra, 27 Şubat’ta geldi.
Bu çağrıya sahadaki PKK elebaşları uyar mı?
PKK, YPG ve türevleri nasıl hareket ederse etsin kazanan Türkiye olur.
PKK oyalar mı?
Bu sefer değil, çünkü devlet terörle mücadelede göz açtırmıyor ve Türk Silahlı Kuvvetleri güçlü istihbaratla sahada terörün son kalıntılarını ortadan kaldırıyor. Ben bu yazıyı yazarken bile...
Öcalan benzer çağrıyı 2014-2015 yıllarında da yaptı, ama süreçler ve ortam aynı değildi; bu sebeple “DEJAVU” yaşanmayacak. Benzer süreç tekrar etmeyecek. Terör kısa/orta vadede tüm Türkiye ve bölgesinden sökülüp atılacak.
Temkinli olmakta fayda var.
Teröre ve ağababalarına asla güven olmaz.
Sahaya iyi bakmak elzemdir.
Terör başka, siyaset başka!
İşte 27 Şubat'ta Öcalan'ın son açıklamalarıyla hedeflenen şey “terör ile siyaseti” ayrıştırıp “iç cephenin” tecessüm ettiği TBMM'de “Terörsüz Türkiye” denklemini kurmaktı.
Olağanüstü bir durum olmazsa Öcalan dönemi artık tamamıyla bitti diyebiliriz.
40 yıllık terör örgütü.. Kapalı siyaset... Ayrışmalar... Altılı masanın üstü, masa altı... Kent Uzlaşısı oyunları... Kimlik siyaseti... Tüm bunlar tarihin tozlu raflarında yerini alırken “YENİ TÜRKİYE” yükselecek!
Siyasi irade kendini göstermeli..!
Aslında süreçte PKK'nın değil DEM'in ne diyeceği önemli..
DEM Parti artık kendi makus talihini “geri adım atmadan” yıkmalıdır.
Türkiye’de devasa devrimlere imza atan Recep Tayyip Erdoğan “ustalık döneminde” terörsüz Türkiye’yi de millete armağan edecektir.
Ustalık dönemi işte budur!
Bu büyük akıl ve birliktelik dolayısıyla MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de tarihe altın harflerle yazılacaktır.
“CHP CEPHESİ”
Şehit aileleri incinmesin dedi, sustu.
Bu süreçte hiçbir şehit ailesine gidip “Ne düşünürsün?” diye sormadı.
“Kırmızı kart” dedi, sustu
“Işıkları yak kapat” dedi, sustu.
“İki forvetim var” dedi, birine haksızlık yaptı.
“Şaibeye” cevap veremedi, sustu.
Bu gidişle CHP tarihinde “Eski Genel Başkanlar” listesinde adının yazılmasından başka icraatı olmayacak.
Oysa ne güzel başlamıştın Özgür Özel..!
“28 ŞUBAT’IN BİLANÇOSU”
1997’de doğanlar bugün 28 yaşına girdiler.
Yani gençlerin çoğu “o günlerde” ne acılar yaşandığını bilmiyor. Duyarlı olanları tenzih ederim.
Türk siyaset tarihine "postmodern darbe" olarak geçen 28 Şubat sürecinde kılık kıyafet ya da fişlemeler nedeniyle bir nesil hebâ oldu.
Sincan'da 4 Şubat 1997'de 15 tank ve 20 kariyer, ilçeden geçerek Yenikent'teki tatbikat alanına gitti.
Washington'da Türk-ABD Konseyi kapanış balosunda konuşan dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir, "Sincan'da demokrasiye balans ayarı yaptık." ifadelerini kullandı.
Amerika dönüşünde postmodern darbe uygulanmaya başlandı.
Anayasa Mahkemesi Refah Partisi’ni 16 Ocak 1998'de "demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine aykırı davranarak, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ve millet egemenliği ilkelerini çiğnediği ve irticai faaliyetlerin odağı olduğu" gerekçesiyle kapattı.
1998’de parti kapatma kararını okuyan dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer daha sonra, 16 Mayıs 2000’de ülkemizin başına 10.Cumhurbaşkanı yapıldı.
Eğitim-Bir-Sen’in raporuna göre rakamlar şöyle:
28 Şubat sürecinde Genelkurmay Karargahı'nda "irtica" brifingine yüksek yargı organları üyesi 400 hakim ve savcı katıldı.
28 Şubat'ta kamu bankalarından süreci destekleyen bazı medya kuruluşlarına kullandırılan kredi miktarı 3 milyar lira, bu süreçte el konulan bankaların devlete getirdiği yük 17 milyar 300 milyon dolar, 2001-2007'de yüksek faiz ödemelerinin ekonomiye maliyeti 78 milyar dolar oldu.
Sürecin sebep olduğu toplam ekonomik zarar 381 milyar dolar olarak hesaplandı.
Türk Silahlı Kuvvetlerinden 1990-2011 arasında "irtica" (gericilik) suçlamasıyla YAŞ kararları sonucu 1635 personel atıldı.
İstifa eden öğretmen sayısı 1997-2001'de yaklaşık 11 bin oldu.
Aynı dönemde 3 bin 527 öğretmenin görevine son verildi.
Kılık kıyafet ya da fişlemeler nedeniyle 33 bin 271 öğretmen hakkında disiplin soruşturması yürütüldü, 11 bin 890 öğretmen de disiplin cezası aldı. 28 Şubat sürecinde 4 bin 625 Milli Eğitim Bakanlığı personeli fişlendi.
2 bin 639 kamu personeli, 418 öğretim görevlisi, 949 öğretmen irticacı olarak fişlendi. İrtica gerekçesiyle 210 vali ya da kaymakam hakkında rapor tanzim edildi.
El çektirilen kaymakam sayısı: 71
Hakkında inceleme başlatılan emniyet mensubu sayısı: 331
İdari cezaya uğrayan emniyet mensubu sayısı: 53
İrtica gerekçesiyle disiplin cezası verilen Diyanet personeli sayısı: 396
İrtica gerekçesiyle meslekten atılan Diyanet personeli sayısı: 128
Kılık kıyafet yasağı nedeniyle kamu görevinden çıkarılan yükseköğretim kurumları personeli sayısı:139
İrticai faaliyette bulunduğu gerekçesiyle kapatılan vakıfların el konulan taşınmazlarının sayısı: 187
İrticai faaliyette bulunduğu gerekçesiyle kapatılan vakıf sayısı: 21
SON SÖZ: 28 Şubat süreci esas olarak mütedeyyin kadınların hedef alındığı bir süreçti. Afganistan’da kadınların eğitimi Taliban tarafından, Türkiye’de ise darbeciler ve destekçileri tarafından engellendi. Ama darbeciler kendilerine “modern ve çağdaş” dedirttiler. Ülkemizde yaklaşık 600 bin kadın başörtü taktığı gerekçesiyle eğitim hakkından mahrum bırakıldı. O gün sözde kadın hakları derneklerinin sesi hiç çıkmadı. Çok övdükleri Türkan Saylan gibi isimler “Başörtülülere burs vermem” diye övündü. İnsanlar kendi öz ülkelerinde parya muamelesi gördü. O günlerin izlerini yine halkın desteğiyle Başkan Erdoğan ve ekibi sildi. Recep Tayyip Erdoğan’ın neden bu kadar sevildiğini anlıyor musunuz?