PKK’nın Avrupa’daki Türklere saldırıları ülkemiz için bir işaret
Önce Belçika’da başladılar, ardından Almanya’ya sıçrattılar ve son olarak Hannover’deki Türkiye Konsolosluğu’na saldırdılar. Türkleri yalnız yakaladıkları yerde kıstırıp kıyasıya dövdüler, işyerlerini yakıp araçlarını ters çevirdiler. Belçika ve Alman polisi ise yalnızca seyretmekle yetindi. Ha bu arada NATO için onay verdiğimiz İsveç’i de unutmadılar.
Biz bu görüntülere yabancı değiliz.
Gezi vandalizminde gördük ve yaşadık.
Kobani ve Hendek kalkışmasında, binlerce insanımızın ölümüne sebep olan o korkunç olaylarda PKK denen örgütün, ona kol kanat geren başta Selahattin Demirtaş olmak üzere HDP’li milletvekilleri ve yöneticilerinin ihaneti hangi seviyeye taşıyabileceğini yaşayarak idrak ettik. Öylesine acımasızdılar ki masum sivil halkı kendilerine kalkan yaptılar. Ülkenin güvenlik güçleri halkla teröristleri birbirinden ayırt edebilmek için kılı kırk yararcasına, şehitler verme pahasına bu dışarıdan destekli alçakça kışkırtmaları bastırmasını bildi.
PKK, siyasal uzantısı DEM aracılığıyla bu seçime CHP ile ittifak yaparak giriyor. Adına da KENT UZLAŞISI dediler. İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nu, Ankara’da “çok milliyetçi” Mansur Yavaş’ı, İzmir’de Cemil Tugay’ı, Adana’da “Taş medreseli Ülkücüleri” düşman ilân eden Zeydan Karalar’ı destekliyorlar.
PKK, Avrupa’da başlattığı terör provokasyonları ile seçim sonrası için bir işaret veriyor aslında. CHP ile ittifak yapılarak “Seçim zaferi” kazanacaklarını düşünüyorlar. Daha geçen seçim öncesinden DEM’lenen ve PKK için tam kulak memesi kıvamına gelen Ekrem İmamoğlu’nun 2028 için önünü açmak istedikleri sır değil. Ekrem beyin değerli eşleri daha 14 Mayıs öncesinde Van mitinginde alanı dolduran çoğu PKK’lı olan kitleye elleriyle V işareti yaparak mesaj verdiğinde, bu iş birliği somut olarak yerli yerine oturmuştu zaten.
Eğer istedikleri sonucu elde ederlerse Avrupa’da başlatılan eylemlerin Türkiye’de de fitilinin ateşleneceğini söylemek yanlış olmaz.
Onların açma kapama düğmesini elinin altında bulunduran küresel çetenin Türkiye’yi istikrarsızlaştırma siyaseti hiçbir zaman sona ermedi. Tayyip Erdoğan bu çeteye karşı ilk duruşunu Davos’ta ortaya koyduğundan bu yana başımıza gelenlere bakın anlarsınız.
7 Şubat 2012 MİT FETÖ darbesi
2013 Gezi kalkışması ve vandalizmi
17-25 Aralık 2013 FETÖ yargı darbesi
2014 MİT tırları operasyonu
Uludere FETÖ provokasyonu
Kobani kalkışması
Hendek kalkışması
FETÖ 15 Temmuz darbe girişimi…
Saymakla bitmez ama hepsinin arkasında bu KÜRESEL ÇETE var ve biz bu çetenin hangi ülkelerden müteşekkil olduğunu biliyoruz.
Yine aynını yapacaklarına neredeyse eminiz ve bu yüzden de HAZIRLIKLI olmalıyız.
Bu kez pabucun pahalı olduğunu onlara layıkıyla göstermek gerekiyor çünkü.
PKK’ya yakın Yeni Yaşam gazetesi önceki gün zaten bu seçim ittifakının sinyallerini verdi. Dün bu gazetenin internet sitesine baktım. Abdullah Öcalan ile ilgili haberlerle ve DEM’in mitingleriyle dolu. DEM Eş Başkanı Tuncer Bakırhan’ın Qers mitinginde yaptığı konuşmayı paylaşmışlardı. Qers dedikleri yer bildiğimiz KARS tabii. Bir başka haber daha dikkatimi çekti ve Özgür Özel’in kulaklarını çınlattım.
Ne demişti Özgür Özel ŞEYH SAİT ile ilgili:
"Konjonktüründe Cumhuriyet'e karşı ayaklanma olduğunu biliyorum. Bastırılırken oluşan acılar, torunların kalbini acıtıyorsa saygılı olmak gerekir"
Büyük tepki aldı bu ifade.
Söz konusu haberde Çewlig dedikleri Bingöl’ün derin bir direniş kültürüyle tanındığı, bu konuda ilk akla gelen ismin de “Kürt direniş liderlerinden Şeyh Said” olduğu belirtiliyor.
Çok tuhaf eşleşmeler yaşıyoruz gördüğünüz üzere bu seçimde. CHP’nin Cumhuriyet’in kurucu partisi olduğunu sık sık hatırlatan, Atatürk deyince mangalda kül bırakmayan CHP Genel Başkanı ile PKK’nın ortaklaştığı noktayı görün istedim. Üstelik Şeyh Said konusunda HÜDAPAR, DEM’den daha ileri bir bakış açısına sahip.
Bu süreç yeni başlamadı. CHP kendi listelerinden Atatürk’e hakaretler yağdıranları İzmir ve Ankara’dan aday gösterip milletvekili yaptı ve TBMM’ye soktu malum olduğu üzere. Şimdi de İstanbul başta olmak üzere DEM’lileri belediye meclislerine aday gösterip PKK’nın belediyelerde örgütlenmelerinin yolunu açıyorlar. DEM’liler çok mutlu, “İlk kez İBB meclisinde bir grubumuz olacak” diye konuşuyorlar sevinçle.
Ondan sonrasını siz hesap edin. İBB meclisindeki bir DEM grubunun belediyeye alınacak elemanlar ve kadrolaşma konusunda nasıl bir pazarlık gücüne sahip olacağını gözünüzde canlandırın.
CHP’nin milliyetçileri ve Atatürkçüleri şunu bilmeli:
Avrupa’da yaşanan PKK provokasyonlarının benzerleri İstanbul’da ve CHP’nin PKK-DEM ile ittifak yaptığı diğer şehirlerde seçim sonrasında meydana gelirse kimseyi suçlamamalılar.
Şimdiden kendilerini suçlayabilirler.
Eğer Ekrem İmamoğlu’na, Zeydan Karalar’a, Mansur Yavuş’lara oy vermeye devam edeceklerse tabii.