Prof. Ceyhan: Bir tek hasta alabilecek yerimiz yok, Mart'ta büyük bir hata yaptık, ölümlerle ödüyoruz

Aşı olduktan sonra koronavirüse yakalanan Prof. Mehmet Ceyhan 10'dan 12'ye programında Ahu Özyurt'un sorularını yanıtladı. Çocuk hasta sayısındaki artışa dikkat çeken Prof. Ceyhan, kendi çalıştığı Hacettepe Hastanesi'nde tek hasta alabilecek bile yer kalmadığını söyledi.

"Kovid yatakları da dolu, yoğun bakım yatakları da dolu, bir tane bile hasta alacak yerimiz yok" diyen Ceyhan, "Henüz bir şeyi halletmiş değiliz" diye konuştu. Ceyhan daha önceki iki artış dönemine göre şimdi daha ciddi bir sorunla karşı karşıya olduklarını vurguladı. 

Aşılamanın günlük anca 30 binlerde olduğunu belirten Ceyhan, günlük 1.5 milyon aşı kapasitesi olduğu yönündeki açıklamaların, yapılanların çok uzağında kaldığını söyledi.  Mart'ta kısıtlamaların gevşetilmesi ile birlikte çok büyük bir hata yapıldığını savunan Ceyhan, "Önlemler alınmalı kısıtlamalar gelmeli derken tam tersi yapıldı, bu hatanın sonucunu ölümlerle ödüyoruz" diye konuştu. 

"Aşılama oranında artış yok"

Sanılanın aksine aşıya ilginin artışı ya da aşılama oranında artışın söz konusu olmadığını söyleyen Ceyhan 'Başlarda kısa süre içinde hedef grup aşıya karşı olmadığı için, hastalıktan zarar gören grup olduğu için 65 yaş üstünde yüzde 75, sağlık personelinde de yüzde 81 aşılama oranına ulaşıldı" dedi. Bakanlığın günlük 1.5 milyon aşılama kapasitemiz var dediğinde itiraz edenlerin arasında olduğunu belirten Ceyhan, "Türkiye'de günde 500 bin üzerinde aşılama yapılabilirse bu büyük bir başarı olur diye söyledik... Nitekim günlük 30 binlere kadar düştü. Yani şu anda ilk Bakanlığın ifade ettiği gibi 'Dünyada en iyi aşılama yapan ülkelerden biriyiz' gibi bir olay sözkonusu değil. Avrupa'da çok sayıda ülke bizden fazla aşı yaptı ve yüksek aşılama hızına sahip" diye konuştu.

Ceyhan'ın açıklamaları şöyle:

"Çağırdığınız insanlar aşılanmaya gelmiyor"

Aşı ile ilgili ikinci olarak şöyle bir gerçek var. Diyelim ki siz toplumun yüzde 30'unu aşıladınız, vaka sayısında yüzde 30'luk bir düşüş sağlanamıyor. Tam tersine siz yüzde 30 aşılama yaptığınızda da vaka sayısı artmaya devam ediyor. Sadece şu değişiklikler oluyor. Sizin yüksek oranda aşıladığınız grup virüsü alabiliyor. Henüz virüs almayı önleyen bir aşı geliştirilmedi ama hastalık daha az görülüyor, daha hafif seyrediyor aşılanmayanlara göre... Bir yandan aşı teğmin edemiyorsunuz. Ciddi bir sıkıntı var. Çünkü sizden önce AB ülkeleri anlaşmaları yapıyor, siz ondan sonra peşinden koşturuyorsunz. İkincisi de elinizdeki aşıyı da yapamıyorsunuz. Son zamanlarda dikkat etmiştirsiniz, bazı kurumlara aşılar çıkmaya başladı, elimizde kalıyor. Son kullanma tarihi olan materyaller. Çağırdığınız insanlar gelmiyor.

"Tek doz açıklamaları yanlış yönlendiriyor"

Aşının etkisini toplumun yüzde 70'inin aşılandığında görüyoruz. Yüzde 80'e ulaşan ülkeler var. Bakanlığın sürekli tek doz aşıdan bahsetmesi son derece olumsuz bir tablo yaratıyor. İnsanlarda tek doz aşı dendiğine göre bir koruyucu özelliği vardır gib bir algı oluşuyor. Hiç böyle bir şey yok. Ancak yüzde 20-25 koruyabiliyor. Bizim için önemli olan iki doz aşısını yaptırmış insan sayısı ve toplumdaki oranı. Henüz daha yüzde 10'unda bile değiliz. Aşının şu anda saygının seyrini değiştirmesi gibi bir şey mümkün değil. Sadece bu mutant virüsün gençlerde çocuklarda görülmesine yol açıyor. Çünkü 65 yaş üstü aşılı, biz farketmiyorz hasta olsa bile. Orjinal virüse göre çok daha hızlı hastalık yapabiliyor. Bizim aşının etkisini görmemiz için toplumun yüzde 70-75'ini aşılamamız lazım.

"Salgının bitiş tarihini veren kafadan atıyordur"

Bazen yanlış kelimeler görüyorum. Mesala aşı vaka dengesi... Böyle bir şey olamaz. Biz şunu bileceğiz. Bu aşılama hızımızla, alacağımız önlemlerle, toplumun bu önlemlere uyma oranı ile bu salını yenemeyiz. Bilimsel açıdan mümkün değil. Ta ki bir mucize olup da bizim istediğimiz yönde bir mutasyona uğramadıkça. Şimdi ucunda ışık görünen bir tüneldeyiz. Önceden ucunda ışık yoktu tünelin. Aşı bu kadar kısa sürede beklenmiyordu. Tarih veriyorlar, insanlarımız da merak ediyor, bıktılar. Tarih vererek cevap veren bir insan atıyordur kafadan. Bunun bir zaman kriteri yok.

"Mart'ta çok büyük bir hata yaptık, bedelini ölümlerle ödüyoruz"

Tek silahımız devletin alması gereken önlemler ve bireysel önlemler. Devletin alması gereken ilkbahar ile kıyaslarsanız şu andaki önlemleri ne kadar hafif olduğunu, ne kadar vaka sayısını önlemede yetersiz olduğunu görürsünüz zaten. Seyahat yasağı tam anlamı ile vardı, okullar kapalıydı. Bizim yetişkin hastanelerinde ölüm oranlarının daha düşük gibi düşünüyorsunuz. Örneğin çocuklarda, benim çalıştığım hastane Hacettepe'de ful doluyuz. Kovid yatakları da dolu, yoğun bakım yatakları da dolu, bir tane bile hasta alacak yerimiz yok. Daha önceki iki artış dönemine göre şimdi daha ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. Henüz bir şeyi halletmiş değiliz. Mart ayında büyük bir hata yaptık ve çok sayıda ölümle ödedik. Mart ayında 5 bin 10 binlere çıktığı zaman günlük vaka sayısı, ben şunu bekliyordum, yen önlemler alınmalı, kısıtlamalar gelmeli derken biz tam tersini yaptık. Okulları açtık, yasakları kaldırdık. Bu yolla salgınla nasıl başa çıkacaktık? Bunu 60 bini geçen vaka sayıları ile işte 300'ün üzerindeki ölüm sayıları ile ödüyoruz.

"Bilim Kurulu oluştururken bile hata yapıldı"

Diğer ülkelerle vaka ölüm yasılarını kıyaslamak da doğru bir yaklaşım değil. Örneğin Türkiye farklı kriterlerle Kovid tanısı koyuyor, başka ülkelerin kriterleri farklı. Ölümlerde de biz faklı şeylere Covid ölümleri diyorz, başka ülkeler başka. Burada kıyaslanabilecek ölçük vaka ve ölüm sayılarının artış hızıdır. Bu açıdandan da ikisinde de dünyada ilk sıradayız. Nereye gidiyoruz diye baktığımızda şunu görüyorum. Salgınla mücadele zordur gerçekten. Salgın felakettir ve felaketlerin en kötüsüdür. Deprem olsa bir yerde olur, diğer yerdekiler yardıma koşar, ekonominiz döner. Savaş olsa yine aynı şekilde. Ama bırakın ülkeyi bütün dünya etkilenmiş durumda. Kime kimseye yardım edemiyor. İmkansız da değil. Bunun yolları belli. Bunları gayet iyi biliyoruz. Benim yaşadığım 4. salgın mesela bu. Bilim kurullarının oluşturulmasında bile hata yaptık. Bilim, hastaları hastanede ne kadar iyi tedavi etmenizle ilgili değil. Salgında sahada yayılmayı önlemedeki başarınız demek. Bu açıdan son derece başarısısız. Bilim kurulu bile yoğun bakımcılar, psikiyatristler... tabiy ki kendi alanlarında çok uzman isimler ama salgının kontrolünü bilmeleri mümkün değil. Bizim salgının kontrolü için bir bilim kurulu, hastaların takibi için bir ayrı bir bilim kurulu oluşturmamız lazımdı.