Deniz salyasından nasıl kurtulacağız?

Marmara'da deniz salyası kabusu sürüyor.Prof. Dr. Mustafa Sarı, gördüklerini, “Deniz ölüyor. Salya örtüsü deniz tabanına hayalet gibi çökmüş. Aşağıda can pazarı var” diyerek anlattı.

Deniz salyasından nasıl kurtulacağız?

Yurtdışı basınına bile konu olan ve en genç denizlerimizden Marmara'nın ölümüne neden olan deniz salyası tehlikesi devam ediyor. Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı, Balıkesir Erdek’te yaptığı bilimsel dalışla, Marmara Denizi’nin can çekişmesine tanıklık etti. Prof. Dr. Sarı denizde gördüklerini Hürriyet’e şöyle anlattı:

“Denizin dibine indiğimde iki manzara beni çok üzdü. Birincisi tabanda yığılmış müsilaj örtüsü deniz tabanına hayalet gibi çökmüş. Aşağıda can pazarı var. Hareketsiz, deniz tabanına tutunarak yaşayan canlılar çaresiz durumda. Mercanlar, sünger kolonileri ölüyor. Bizim atıklarımızı bir temizlik makinesi edasıyla ayrıştıran deniz patlıcanları, tabanda müsilaj üzerlerine çökmesin diye buldukları yüksek kayaların, diğer organizmaların üzerine çıkmışlar. Bir patlıcan, ölü bir pina kabuğuna sarılmış. Kendini şimdilik kurtarmış, ama kaç gün, ne kadar süre hayatta kalabilecek bilmiyorum. Bir an kendimi onun yerine koydum. Gidecek yerim olmasa nereye sığınacağımı düşündüm. Bu çaresiz canlılara, çare bulmamız, yaşamlarına can suyu olacak tedbirler almamız lazım.

Marmara astımlı bir hasta. Müsilaj suyun altında, ışıklı bölgede üremeye devam ediyor. Suyun üzerinde görülenler müsilajı oluşturan ölü organizmaların suyun üzerine çıkması. Yukarıdan görünen buzdağının sadece ucu. 2021 verilerine göre, Marmara bu yıl 2.5 derece daha sıcak. Bunun nedeni küresel iklim değişikliği. Deniz ekosistemi saat gibi çalışıyor. İnsanoğlu bu sistemi karıştırıyor. Müsilaj başımıza kasım ayından beri bela oldu. Balıkçılar, ‘Ağlarımızı atıyoruz, çekemiyoruz’ diyor. Çünkü ağları kaplıyor, ağlar su doluyor, ağırlaşıyor, ağ çekilemiyor. Balıkçı bağırıyor, duyuramadık sesimizi.

Avşa Adası’nda içme ve kullanma suyu yeterli değil. Kullanma suyu denizden arıtılarak alınıyor. Musilaj yükseldiğinde denizden su alan yapıyı tıkıyor. Şu anda Avşa’da halen sistemler onarılmaya çalışılıyor.”

Deniz salyasının oluşumunda azot ve fosforun etkisinin büyük olduğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Sarı, bu iki maddenin de evsel ve endüstriyel atıklar ile tarımda kullanılan gübrelerden kaynaklı olarak suya karıştığını söyledi. Prof. Dr. Sarı, “Musilajı oluşturan iki şart müdahale dışında, onu yönetemiyoruz. Elimizde tek parametre kalıyor: Atıklarımızı arıtmak. Atıkların arıtılmadan denize gitmesini engellememiz lazım. Derin deniz deşarjı yalanından kurtulmamız gerek. 25 milyonun atığını Marmara Denizi hokus - pokusla kaldıramaz” dedi.

Marmara ve Ege kıyılarındaki 43 belediyenin üye olduğu Ege ve Marmara Çevre Belediyeler Birliği, çevre felaketi yaşandığını açıklayarak herkesi göreve çağırdı. Birlikten yapılan yazılı açıklamada şöyle denildi: “Son yıllarda ülkemizde yaşanan çevre katliamı ve gösterilen duyarsızlık had safhadadır. Marmara Denizi’nde aylardır görülen deniz salyası tehlikesi giderek büyüyor. Birlik olarak, Marmara Denizi başta olmak üzere, tüm deniz ve göl çevrelerinde kurulu olan atık su arıtma tesislerinin bir an önce denetlenip, deşarj değerleri yasal sınırlar içerisinde olmayan tesislere gerekli yaptırımların yapılması ve bir an önce harekete geçilmesi için ilgili tüm kurum ve kuruluşları göreve çağırıyoruz.”

Dalgıç Yener Kuşçuoğlu da Marmara Denizi’nin can çekişmesinin en yakın tanıklarından. Yener Kuşçuoğlu Marmara’da gördüklerini şöyle anlattı: “30 metrelere kadar bu salya var. Sonrasında Akdeniz’in suyu başladığı için berraklaşıyor. Salya deniz çayırlarını, midyeleri ve mercanları kapladığı için onları da öldürüyor. Buralar balıkların yaşam ve beslenme alanları. Oksijen azaldığı için balıklar da ölmüş oluyor. Derin deşarj yapıldığı için. 1989’da başlayan bir olay bu aslında. Marmara Denizi artık bunu kusmaya başladı. Denizin dibinde 2 metre bile görüş yok diyebiliriz.”

Kaynak: Hürriyet