Korkutan deprem açıklaması! Bu bölgede yaşayanlar dikkat: Beklenen İstanbul depremiyle ilgili ezber bozan sözler geldi
Depremlerin yerini önceden bilen adam olarak tanınan Prof Dr.. Şener Üşümezsoy, deprem açısından en risksiz yer, İstanbul'un da içinde bulunduğu Kuzey Marmara belirtirken deprem konusunda riskli 3 yeri açıkladı.
Deprem gerçeği kendisini unutturmuyor. Türkiye'nin farklı noktaları sarsılmaya devam ediyor. Son bir haftada önce Marmara Denizi'ndeki 3,0'lık deprem, ardından da İran'daki 5,8'lik depremle Van ve Hakkari'de hissedilen sarsıntı, bir kez daha korku perdesini araladı. Coğrafi konumu nedeniyle deprem kuşağında yer alan Türkiye'deki herhangi bir sarsıntıda ise gözler direkt Marmara'ya çevriliyor. En merak edilen yerlerin başında da 20 milyon nüfuslu İstanbul geliyor. Jeoloji mühendisi Prof. Dr. Şener Üşümezsoy Türkiye'nin deprem bakımından en tehlikeli bölgelerini ve alınması gereken tedbirlerle ilgili İndependeth Türkçe'den Lale Elmacıoğlu'na konuştu. Üşümezsoy 3 yere dikkati çekti.
"Yakın gelecekte Türkiye'nin en risksiz yerlerinden biri İstanbul olacak"
Prof. Dr. Üşümezsoy'a göre asıl tehlike İstanbul'da değil, ülkenin farklı noktalarında. Yakın geleceğe ilişkin öngörülerini ifade eden Üşümezsoy, Marmara'nın kuzeyini deprem bakımından riskli bulmadığını söyledi. "En risksiz yer, İstanbul'un da içinde bulunduğu Kuzey Marmara" diyen Üşümezsoy, gerekçelerini "Kumburgaz'da risk küçük, heyelan riski olabilir. 35 kilometrelik bir fay, 6,5 büyüklüğünde deprem riski var. Güney Marmara'da Bandırma üzerinden Yenice Gönen'den Ayvacık'a kadar uzanan hatlar var. 1953'te Yenice Gönen kırıldığı için onun kuzeyindeki Sarıköy fay hattında risk taşıyan bölge söz konusu. Kuzey kenar fayı ölü bir fay, Kuzey Anadolu Fayı'nın batı kolu Silivri'de başlar, Ereğli sırtını keser, Tekirdağ'dan geçerek, Yunanistan'a kadar giden bir hat. 2014'te Gökçeada'dan Halkidiki'ye giden hat kırıldı. Bu anlamda Kuzey Marmara ve devamında risk taşıyan küçük bir bölge. Marmara Bölgesi en risksiz yer. Özellikle de İstanbul ve Tekirdağ'ın içinde bulunduğu Kuzey Marmara. Belki de yakın gelecekte Türkiye'nin en risksiz yerlerinden biri İstanbul olacak." diyerek dile getirdi.
"Marmara boydan boya kırılacak, 8,1'lik deprem olacak tezi çürüdü"
"Deprem uzmanı" olarak da anılan Üşümezsoy, geçerliliğini yitiren çalışma ve makaleler üzerinden "felaket tellallığı" yaptıkları gerekçesiyle bazı meslektaşlarına da tepkili. '8,1'lik deprem olacak, Marmara boydan boya kırılacak' şeklindeki tezin çürütüldüğü ancak Türkiye'deki bazı isimlerin bunun farkında olmadığı savunan Üşümezsoy, "1999 depreminden sonra Marmara Denizi'nin haritasını alıp, 'burası boydan boya kırılacak' diyerek makale yayımlayıp ya da yayımlananları kullanıp yaygara kopardılar ama çöp oldu" dedi. Bu görüşte olanların Marmara'nın en kuzeyini 180 kilometrelik fay olarak gördüklerini hatırlatan Üşümezsoy, "1999 depreminden sonra '7'nin üzerinde 3, 7,4'lük ise 2 deprem olacak' denildi. Nature'da da böyle bir makale çıktı. Bizzat makaleyi yayınlayanlar arasında olan bilim insanı Ronald Armijo hatalı olduklarını kabul ederek, 'Bizler o zaman ne fayın yerini ne de depremleri biliyorduk' dedi. Ama bizimkiler hatalarından dönmedi. Ne yazık ki '25 yıl geçti, büyük depreme 5 yıl kaldı, risk büyük' söylemlerini hala kullananlar var" şeklinde konuştu.
"En fazla 7 büyüklüğünde depreme neden olabilir"
Şener Üşümezsoy'a göre burada 50 kilometrelik bir fay bulunuyor ve bu da en fazla 7 büyüklüğünde depreme neden olabilir. Bu fay iki parçadan oluştuğu ve İstanbul'a yakın parçasında fay bulunmadığından, bahsedilen büyüklükte yıkıcı bir deprem söz konusu değil. Üşümezsoy, "Marmara'da Kumburgaz'da fay var, en fazla 6,5'luk deprem yapar ama söylendiği gibi büyük İstanbul depremine neden olmaz. Erzincan'ın doğusundan Yedisu'ya giden fay riskliydi, geçenlerde kırıldı. Sivrice yani Hazar Gölü'nün 2 yanında fay var. Doğu Anadolu fay sisteminin parçası demiştim, kırıldı" ifadelerini kullandı. Bilim insanlarının çoğunun jeolog olarak arazide çalışan kişilerden değil, salt kağıt üzerinden yorum yapan kişilerden oluştuğundan bu nedenle de çokça yanıldıkları öne süren Üşümezsoy, "bilimsel makale" denilen pek çok işi ise "çöp yığını" olarak niteledi.
Türkiye'nin deprem bakımından en riskli yerleri neresi?
Ardahan'da yaşanan depreme değinen Üşümezsoy, bu fay hattının Maden Tetkik Arama (MTA) haritasında bile yer almazken 2005'te yayımladığı kitabında buna yer verdiğini savundu.
Prof. Dr. Üşümezsoy deprem konusunda riskli şu üç noktaya dikkati çekti:
1- Doğu Anadolu fayının batı kesimi. Malatya ve Adıyaman'a giden bölüm riskli.
2- Ardahan'a doğru giden yerde risk var.
3- Erzincan ile Karlıova arasındaki Yedisu fayında risk bulunuyor.
"İzmir'de kuzeydoğu girişli Tuzla fayında risk beklenmiyor"
Ege'deki olası durum da merak konusu. Dönem dönem sallanan, 2 yıl önce Bayraklı'da yıkıcı sonuçlar doğuran İzmir ve çevre kentlere ilişkin olarak ise Üşümezsoy, "Ege'de parmağın açılarak aralarında çukurların oluşturduğu sistem var. Batıya doğru genişliyor. En kuzeydeki Middilli fayı, Foça çukurunda 6,2'lik depremle kırıldı. Sakı kırıldı. 6,9'luk depremle Bodrum kırıldı. Kırılmayan İzmir'in kuzeyinde körfezdeki fay hattı. İzmir'deki bu fay hattı, Narlıdere sırtlarında oluşan bir fay ve İzmir körfezine açılıyor. Kırılma periyodunu bilemediğimizden ne zaman kırılacağını kestiremiyoruz. Ege'deki tüm faylar kırıldı, Bodrum, Sisam, Midilli..." dedi. İzmirli jeologların Tuzla fayında büyük risk olduğu söylemlerine katılmadığını vurgulayan Üşümezsoy, "Doğanbeyli'deki deprem bunun başlangıcı olarak nitelense de 1688'de kırıldığından, İzmir'de kuzeydoğu girişli Tuzla fayında risk beklenmiyor" yorumunu yaptı.
En büyük sorun Türkiye'nin deprem hafızasının zayıflığı
Türkiye'nin depreme hazırlık konusunda yeterli tedbirleri almadığı da sıkça tartışılan bir konu. Prof. Dr. Şener Üşümezsoy da bu görüşte. Hatalı yerleşime dikkati çeken Üşümezsoy'a göre en büyük sorun Türkiye'nin deprem hafızasının zayıflığı. Verilen kayıpların ve çekilen acıların üstünün örtüldüğüne işaret eden Üşümezsoy, maddi manevi zayiatların bu nedenle katlandığını ifade etti. Prof. Dr. Üşümezsoy, daha fayların özelliklerinin bile doğru dürüst bilinmediği gerekçesiyle tepkili. Fayların ne zaman ve kaç yılda bir kırıldıkları, şiddetin burada nasıl bir dağılım gösterdiği gibi kritik faktörlerden emin olunup, binaların o etkiye dayanacak şekilde yapılması gerektiğini vurgulayan Şener Üşümezsoy, 2 yıl önce ağır kayıplar veren İzmir'in Bayraklı ilçesini örnek verdi.
"Bu tip yerler imara açılmamalıdır"
Buranın deltadan gelme bir yer olduğu gerekçesiyle çok kötü bir zemininin bulunduğunu ifade eden Üşümezsoy, imar izninin en baştan verilmemesi gerekirken, 2 yıl önceki depremde hasar gören evlerin bile yeniden yapılıp burada yaşanılmasına tepki gösterdi. Bayraklı gibi yerlerin zarar görmesi için depremin illa burada gerçekleşmesine gerek bile olmadığını kaydeden Üşümezsoy, "2 yıl önce olduğu gibi, Çeşme ya da Sisam'daki depremler en çok Bayraklı'da hissediliyor. Fayda mesafe önemlidir ama Bayraklı gibi yerler çok uzakta olsa da kötü zeminden dolayı çok hissedilir. Bu tip yerler imara açılmamalıdır. Sadece Bayraklı değil, Körfez'deki depremde yıkılan yerler de aynı şekilde" diye konuştu.
"Bataklığa kurulan şehirler mezar oluyor"
Yerleşimlerin hem zeminlere göre hem de etkiden uzak olacak şekilde yapılması gerekirken bu durumun hiçe sayıldığını altını çizen Üşümezsoy, "Bataklığa kurulan şehirler mezar oluyor. Doğal park olması gereken yerlere şehir kuruyoruz. Uzun bir tarihsel süreçte öğrenip köylerimizi yukarı çıkarıyoruz, Gölcük'teki gibi" ifadelerini kullandı. Tabiat yasasını da "en üst yasa" olarak niteleyen Üşümezsoy, sözlerini, insanoğlu ders almama konusunda inatçı davransa da doğanın 250 yılda bir sarsıcı şekilde etkisini gösterdiğini hatırlatarak noktaladı.