“Proje Çocuk”u istinafta ne bekliyor?

Ankara Büyükşehir Belediyesi ASKİ Spor Kulübü’nün başındaki isim; İyi Parti’den ayrılan Bağımsız Milletvekili Yüksel Arslan’ın X’teki paylaşımı (*) epey ses getirdi. ABB Başkanı Mansur Yavaş kendisinden tweetini silmesini istedi ama o bu isteği yerine getirmedi.

Paylaşımına “Kurucu iradenin, Atatürk'ün ortaya koyduğu kuruluş ilkelerinin düşmanlarıyla el el olanlar, "Mustafa Kemal'in Askeri" olamaz” diyerek başlayan Yüksel Arslan’ın, yazının devamını “Terör örgütleriyle, etnik bölücülerle, vatan hainleriyle aynı kareye girenler” sözleriyle renklendirmesi hedef ismin yüz çizgilerini de netleştirdi. O isim birkaç yıl önce “Pekeke sizi tükrüğüyle boğar be tükrüğüyle” diye Türk ordusuna parmak sallayan ve ardından ne tuhaftır ki Van Belediye Başkanı olan Abdullah Zeydan ile yan yana fotoğraf verip, onu savunan Ekrem İmamoğlu’ndan başkası değil. Bu yüzden, Arslan’ın terör örgütü PKK’nın siyasal uzantısı DEM ile iş tutanları ağır biçimde suçlaması ve sözlerinin arasına yerleştirdiği O TANIM dikkatten kaçmadı.

Neydi o tanım?

PROJE ÇOCUK…

Kastedilen kim?

Tabii ki Ekrem İmamoğlu.

Yüksel bey ile uzun uzun konuştum. ASKİ’ye de istifasını gönderdiğini söyledi. Bu arada “Proje Çocuk” tanımı için de kimseyi kastetmediğini ifade edince kendisine “Bu açıklamaya kesinlikle inanmıyorum, hedef isim çok açık ki Ekrem İmamoğlu” dedim. Güldü. Sohbetimizin bundan sonraki bölümü her ikimiz açısından da off the record olduğu için size aktaramıyorum.

Mansur Yavaş ise anlaşılan epey kızgın. Onu hiç aramamış. “Bir süre daha aramaz” diyor Yüksel bey.

Her neyse, Proje Çocuk son zamanlarda bütün tuşlara basıyor. CHP içindeki çekişmelerin taraflarını Atatürk’e ihanet etmekle suçlamaya kadar vardırdı işi.

İSTİNAF’I GÜNDEMDE VE BASKI ALTINDA TUTMAK İSTİYOR

Hakaret davası malum istinafta.

YSK üyelerine “Ahmak” dediği için yargılanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu malum daha sonra kendisine verilen tavsiyeye uyup “Ben o kelimeyi Süleyman Soylu için kullandım” diyerek davanın sonuçlarından sıyrılmaya çalıştı. Fıkradaki gibi, saray şeysinin padişaha pandik atıp arkasından “Bağışlayın sultanım, sizi hanım sultan sandım” demesine benzer bir gerekçe. Ama yerel mahkeme bu gerekçeyi beğenmedi, kararını verdi. İmamoğlu da istinafa gitti.

Peki istinaf ne yapacak?

Bu konuyu epeydir unutmuştuk ama Ekrem İmamoğlu ve ona bağlı Saraçhane medyası meseleyi sıcak tutmak istediği için yeniden gündeme geldi. Önce kendisi “Hakkımda yasak kararı çıkarsa yer yerinden oynar, itiraz Yargıtay’a ulaşamadan hükümet düşer” tarzı gülümseten iddialarla esti gürledi, ardından “İstinaf’taki hâkimlerden ikisi İmamoğlu’nun mahkûm edilmesinden yana” tarzı haberler yaptırıldı. Amaç belli, mahkûmiyet onanırsa kendi taraftarlarında “Zaten belliydi” algısını yaratmak. Ama öte yandan bir taşla iki kuş vurmak istiyorlar bu tür çakma haberlerle. Üyelere baskı yapıp, istedikleri gibi bozma kararı verdirtmek.

Kısaca yargıya müdahale.

BAKAN TUNÇ: “MAHKEMELERİ TÖHMET ALTINDA BIRAKMAMAK GEREK”

Sayın Adalet Bakanı YILMAZ TUNÇ ile konuştum.

Kendisi de bu türden yazılarla mahkemeleri töhmet altında bırakmanın çok yanlış olduğunu belirterek, yargının bağımsız olduğunu ve kararlarını da hiçbir etki altında kalmadan vereceğini ifade ettikten sonra “Bu mahkemelerde tetkik hâkimi bulunmamakta. Bu yüzden her dosya bir üyeye verilir. Günü geldiğinde de dosya üzerinde tartışırlar ve verilen kararı açıklarlar” dedi.

Yılmaz Tunç, hukuki süreçler bakımından olasılıkları da sıraladı.

1-İstinaf bozma kararı verir, dosya yeniden yerel mahkemeye gider.

2-Bozma kararına savcı itiraz edip süreci Yargıtay’a taşıyabilir.

3-İstinaf onama kararı verir, davalı süreci Yargıtay’a taşır.

Bu arada Bakan Tunç’la dava dosyasının, Yargıtay’a gittiği takdirde ne kadar sürede sonuçlanacağını konuşurken “Yargıtay öncelikli dosyalar kapsamında davayı öne çekebilir mi?” soruma “Yargıtay’da bu tür davalar öncelikli dosyalar kapsamında değil. Ancak Yargıtay’ın fazla iş yükü yok, kısa zamanda sonuçlandıracaklardır diye düşünüyorum” cevabını verdi.

(*) Yüksel Arslan’ın X’teki paylaşımı:

Kurucu iradenin, Atatürk'ün ortaya koyduğu kuruluş ilkelerinin düşmanlarıyla el el olanlar, "Mustafa Kemal'in Askeri" olamaz. Terör örgütleriyle, etnik bölücülerle, vatan hainleriyle aynı kareye girenlerin, Atatürk'ün aziz hatırasına ve mücadelesine ihanet ettiği gün gibi ortada. "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" sözü mesuliyet sahibi ve inanmış insanların dilindeyse memleketin sorunlarına şifa olur. Siyasi kalpazanların ve hangi bayrağa selam durduğu belli olmayan kimliksizlerin ağzından çıkıyorsa, kirli niyetlerin üstü örtülmek isteniyordur. Devletimizin temeline, milletimizin varlığına yönelik saldırıların hedefine ulaşması için işbirlikçilik yapanlar, "Mustafa Kemal'in Askeri" değil düşmanıdır. Kariyer basamaklarını çıkmak için Avrupa başkentlerinde kapı aralayanlar, Türk'ün kudreti ve kuvvetinden başka irade tanımayan Atatürk'e bizim gözümüzle bakamazlar. Tek derdi kendi kariyeri ve ona çizilen rotada yürümek olana, "Proje Çocuk" denir, "Mustafa Kemal'in Askeri" denmez.