Savaşın tarihi yeniden yazılıyor; Tekno Milliyetçilik şart

İsrail’in Hizbullah mensuplarının taşıdığı 2800 çağrı cihazını mesaj yoluyla patlatmasının ardından artık savaş teknikleri bambaşka bir noktaya evrildi.

Bence bu saldırı savaş teknolojisinde bir devrim.

Hizbullah tarafından Tayvan’a sipariş edilen, Tayvan’ın da Macaristan’a yaptırdığı çağrı cihazlarının bilgisi demek ki daha önce İsrail İstihbaratı Mossad tarafından haber alınmış, uzmanların verdiği bilgiye göre de bu çağrı cihazların içine bir merkeze bağlı çiple birlikte 20 gramlık birer patlayıcı yerleştirilmiş. 

Ürkütücü. 

Çünkü bugün çağrı cihazlarına yapılanın, yarın cebimizde taşıdığımız telefonlara yapılmayacağının garantisi yok. Nitekim aradan 24 saat geçmeden İsrail ikinci siber saldırıyı da yaptı ve Hizbullah’ın elindeki telsizleri patlattı. Bu saldırı sonucu da yirmi kişi öldü, onlarca kişi yaralandı. 

Sadece o mu, benzinli ya da elektrikli araçların yazılımları da o araçların merkezine bağlı. İstenildiği gibi yönlendirilebilir. Benim önerim liderlerin ve önde gelen siyasetçilerin manuel araçları kullanmaları.

Yine siyasetçiler ve önemli isimler bir telefon aldıklarında o telefonun prospektüsünde yazan gramajında olup olmadığını hassas terazide tartarak ölçmeliler. Eğer yazılı olandan fazlaysa sıkıntılı bir durum var demektir. Gerçi suikasta soyunanlar o 20 gramlık patlayıcıyı koymak için 20 gramlık bir başka parçayı da çıkarabilirler o ayrı.

Bu yüzden tek çıkar yolumuz var.

Tv100’de dün sabahki programda birlikte konuk olduğum İletişim Uzmanı Burak Toraman’ın deyimiyle artık ülkelerin kendilerini koruması, siber güvenliğimiz kadar can güvenliğimizin de sağlanması için TEKNO MİLLİYETÇİLİK şart. Çünkü böyle bir saldırıya maruz kalmamak için bir ülkeyle savaşmanız da gerekmez. Hacker’larla birlikte çalışan terör örgütleri de benzer uygulamaları yapabilirler.

Ülkemizde Milli Savunma Sanayiimizde üretilen İHA, SİHA, KAAN vb. onlarca silah ve savaş aracının, yazılımları dâhil yüzde 80 oranında yerli ve milli olmasının ülkemiz için artık ne denli hayati önemde olduğu anlaşılıyor. PKK terör örgütüne karşı geçmişte İsrail yapımı insansız hava aracı Heron’ları kullanırken başımıza gelmeyen kalmadı hatırlarsanız. İsrail PKK’lıları korumak için Heron’ların yazılım sisteminden yanlış bilgiler gönderiyordu. Bu tespit edildi. İHA ve SİHA’lara giden yolun kilometre taşları da böyle döşendi zaten.

Hatırlayacaksınız, bir de yakın geçmişte PARDUS denilen bir sistemimiz vardı. TÜBİTAK tarafından 2005 yılında ilk çıkışını gerçekleştiren, Türkiye’nin ilk yerli işletim sistemiydi Pardus. Uzun bir süre boyunca hem bireysel tüketiciler hem de kamu kuruşlarında kullanıldı. Toplam 6 sene boyunca 5 ana sürümü çıkarılan işletim sisteminin ekibi, 2013 yılında köklü bir değişikliğe gitti ve çalışma tabanını değiştirdi. Ve ondan sonra da yerli ve milli olma özelliğini kaybetti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da yaptığı bir konuşmada bir ülkenin kendi teknolojisini üretmesinin önemine değindikten sonra “TÜBİTAK’ın ürettiği Pardus’ta kullanılan teknoloji bize ait olmadığı için geçerli ve yaygın kullanılan bir ürün olmadı” demişti.

Dolayısıyla tek yol TEKNO MİLLİYETÇİLİK… 
1 litre rakının fiyatını 140 liraya indirmek değil.

Muhalefetin “Kayıp Çocuklar” teranesi ve gerçek

Narin Güran adlı evladımızın başına gelen o trajik olayın ardından muhalefetin çeşitli isimleri, akademisyenleri ve gazetecileri temcit pilavı gibi kayıp çocuklar konusunu gündeme getirip, kim söylediyse “TÜİK 2016 yılına dek kayıp çocuklar listesini yayınlıyordu, o tarihten sonra yayınlamayı bıraktı. O tarihlerde yılda 10 bin çocuk kayboluyordu” ezberine dadandılar.

Bu konuyu araştırınca TÜİK basın Müşaviri İbrahim Başol beni aradı ve bir bilgilendirme notu gönderdi.

Başol ile konuşmamızdan sonra anladım ki muhalefetin bu yalanını satın alan çok.

Ama tabii hata şurada.

Bu yalan ortaya atıldıktan sonra anında açıklama yapıp halkı bilgilendirmek gerek. Hem hükümet hem de kamu kurumları bu konuda çok yetersiz.

Konu şu efendim.

TÜİK şimdiye kadar kesinlikle ayıp çocuklar listesi yayınlamamış.

10 bin diye bir rakam da yok.

Baştan sona uydurma.

Peki ne var?

TÜİK’te 2016 yılından sonra, hakkında resmi olarak kayıp müracaatı yapılan ve güvenlik birimleri veya vatandaşlar tarafından bulunarak güvenlik birimlerine getirilen çocukların listesi var. Bu da kurumun sayfalarında “Kayıp (Bulunan) çocukların karıştığı olay sayısının yıl, cinsiyet ve yaş grubuna göre dağılımı, 2015-2023” başlığıyla yer almakta.

Savaşın tarihi yeniden yazılıyor; Tekno Milliyetçilik şart - Resim : 1

Yukarıdaki tabloda durum çok açık biçimde görülmekte.

Haberlerde bahsi geçen ve açıklanmadığı iddia edilen “kayıp çocuk sayısı” an itibariyle bulunamayan hâlâ kayıp olan çocuk sayısıdır. Ancak TÜİK kayıp olup bulunan çocukların karıştığı olay sayısına ilişkin istatistik yayınlamakta.

Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere, TÜİK tarafından en son 2023 yılında açıklanan bilgilere göre; Kayıp (Bulunan) çocukların karıştığı olay sayısı 15 716’yı bulmuş. Ama bu sayı kişi sayısı değil. Misal bir çocuk on kere evden kaçmış ve bulunmuş olabilir. Kişi bazında yaklaşık 12 bin civarında.