Savaşmak kolay yönetmek zordur
Baas rejiminin sona ermesi ile Suriye’deki siyasi ve sahadaki gelişmeler hızla değişiyor. Yeni bir bayrak yeni haritalar üzerinden şekillenen süreci takip etmeye çalışıyoruz. Yerel, bölgesel ve uluslararası birçok unsurun rol aldığı Suriye’de Esed’in çöküşünden sonra siyasi figürler arasından özellikle HTŞ yönetimi öne çıkarılıyor.
Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ): Suriye’nin kuzeybatısında etkili olan ve Şam’a kadar ilerleme kaydeden Suriye’deki iç savaş sırasında ortaya çıkan radikal İslamcı bir grup olup, El Kaide ile geçmiş bağlantıları nedeniyle dikkat çekiyor. HTŞ, daha önce BM tarafından terör örgütü olarak tanımlanmıştı. Türkiye, HTŞ'yi terör örgütleri listesine almıştı. ABD, HTŞ’yi El Kaide'nin bir uzantısı olarak görmüş ve terör örgütü olarak ilan etmişti. AB de terör örgütü olarak sınıflandırmıştı. HTŞ, El Kaide ile resmi bağlarını kopardığını iddia etse de kendisini ideolojik olarak radikal İslamcı çizgisinde konumlandırıyor.
HTŞ lideri Colani şu ana dek Suriye’deki çeşitli mezhepler arasında ulusal birlik ve karşılıklı saygı açıklamaları yaptı. Bu bağlamda uluslararası Batı medyasına birçok mülakat verdi. Ancak Suriye’de sayısız grupların farklı gündemleri kaotik bir tablo çiziyor. 2011 iç savaşın başlangıcından bu yana Suriye dışında da oluşmuş milyonları aşan muhalif grup ve siyasi blok var. Bu grupların Suriye’ye geri dönüp bu geçiş sürecine dâhil olup olmayacakları henüz bir netlik kazanmış değil.
Güneyde, Esed rejiminin otoritesini tarihi boyunca reddetmiş, tanımamış aşiretlerin, Şam’daki yeni yönetimin himayesine girmesi düşük bir ihtimal olarak görünüyor. Suriye’nin doğusunda, DAİŞ’in kalıntıları var bahanesi ABD’nin hava saldırılarını beraberinde getirebilir. Burada Trump’ın, “DAİŞ’i, Obama ve Hillary Clinton kurdu” itirafının da altını çizelim. Öte yandan ABD'nin desteklediği PYD, YPG Suriye’nin kuzeydoğusunda bazı bölgeleri elinde tutuyor. Bu örgütler Suriye'nin kuzeyinde yani Türkiye’nin Suriye sınırında ABD tarafından desteklenerek konuşlandırılmış, PKK terör örgütünün uzantısı olarak faaliyet yürütüyor. Sınır hattı boyunca Türk ordusu ve Suriye Milli Ordusu adıyla bilinen Türkiye destekli askeri grupları hedef alıyor.
Baas Partisi'nin eski destekçileri seküler, ulusalcı ideolojiye bağlı kesimi temsil ediyordu. Esed ailesi gibi Alevi azınlığı, rejimin çekirdek destekçileri arasında yer alıyordu. Hristiyanlar ve Dürziler gibi bazı azınlık gruplar, Radikal İslamcı isyancıların yükselişi karşısında rejimi daha istikrarlı bir seçenek olarak görmüştü. Esed’in Suriye içindeki desteği, uzun yıllar süren iç savaş ve uluslararası müdahaleler nedeniyle zamanla değişti. Rusya ve İran’ın askeri ve siyasi desteğiyle kontrol altına aldığı bölgelerde destek tabanını korumaya çalıştı. Suriye’nin kuzeyi ve doğusunda farklı gruplar tarafından kontrol edilen bölgelerde Esed rejimine yönelik destek oldukça düşükken, rejimin kontrolünde kalan batı ve güney bölgelerinde (örneğin, Şam, Lazkiye ve Tartus) destek daha yüksek olduğu biliniyor. Ancak, bu destek genellikle rejimin sağladığı zorunlu güvenlik, çıkar ve ekonomik fayda gözetme gibi pragmatik nedenlere dayanır ve gerçek ölçüyü yansıtmayabilir. Bu nedenle Esed rejiminin destekçisi olarak tanımlanan bu kesimin akıbetinin ne olacağı ayrı bir soru işareti.
Gel gelelim Suriye ordusuna ait limanları, havaalanları, uçakları, gemileri bütün askeri mühimmatları bombalayan İsrail faktörüne. Suriye’nin bütün donanması, birikimi bir gecede İsrail ordusu tarafından yerle bir edildi. Artık Suriye’nin bir ordusu ve merkezi bir yönetimi yok. Ordusuz bir devlet olur mu? Olmaz.
Böyle bir ortamda Esed’in devrilmesi, Suriye’nin özgürleşmesine yönelik kutlamalar yapılıyor. Evet, Esed halkına karşı çok ciddi boyutlarda zulüm uyguladı. Bu durum, Suriye’deki insani krizi derinleştirdi, ölüm, göç, sefalet, açlık, korku, baskı, işkence milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkiledi. Özellikle 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı sırasında rejim, muhalefeti bastırmak ve kontrolü elde tutmak için ağır insan hakları ihlalleri gerçekleşti. Kendi halkına karşı varil, misket bombaları ve kimyasal silah kullandı. Esed, tarihe adını zalim bir diktatör olarak yazdırdı. Esed rejiminin devrilmesini kutlamak bu şekliyle çok rahat anlaşılabilir bir durum.
Suriye'deki siyasi ve jeopolitik dengelerin karmaşıklığı nedeniyle, Suriye’nin ne yöne evrileceği, bölgeyi ve Türkiye’yi nasıl etkileyeceği, hangi riskleri ve fırsatları barındırdığı üzerine birçok senaryo yazılıyor. Hayatları şiddet ve savaşla gelip geçmiş gruplar adil bir düzen kurabilir mi, hukuk ve insan hakları temelinde bir yönetim sistemi inşa edebilir mi? Devlet, ülke yönetebilir mi? Daha şimdiden herkes kendi otoritesini ilan etme derdine düştü. Burada aklıma “eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” sözü geldi.
Suriye’de özgür bir seçim yapılsa dahi artık merkezi bir yönetimden bahsetmek ve Suriye’yi tek bir çatı altında yönetmek zor gibi duruyor. Belli ki Suriye gibi iktidarlarda paylaşımın, bölünmenin bir parçası olacak. Çeşitli silahlı gruplar ve örgütler arasındaki rekabet, iktidar hırsı, çıkar çatışmaları, intikam saldırıları topyekûn iç savaşı tetikler endişesi ve İsrail tehdidi, dış müdahaleler Suriye’de korkunç sonuçlara yol açabilir. Böyle bir olasılık sadece Suriye’yi değil tüm bölgeyi etkileyerek gerilimi daha da tırmandırır ve bölgeyi daha da istikrarsızlığa sürükler…