Seçim öncesi Mehmet Şimşek’i çılgına çeviren kamu bankası Genel Müdürü ne yaptı?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçim sonrası toplanan MYK’da yaptığı konuşma neredeyse tam metin medyaya “sızdırıldı” diyeceğim ama adeta servis edildi. Bu konuşmayı uzun uzun yazmayacağım. Sadece şu kısmını alıntılamak istedim:

“Nerede bir EKSİK, HATA, KASIT veya İHANET varsa, üzerine gitmek boynumuzun borcudur. Diğer türlü, Allah korusun, daha büyük felaketlerin, daha sarsıcı kayıpların yaşanmasına mâni olamayız.”

Yukarıda büyük harflerle işaretlediğim kelimeler yaşadığım son iki olay için son derece önemli.

Başlıkta ipucunu verdiğim konuya geçeceğim ama önce diğer olaya kısaca değinmek istiyorum. Çünkü her iki konu da dönüp dolaşıp AK Parti ve hükümet bürokrasisine dayanıyor.

Van Belediye Başkanı seçilen ve seçilme yeterliği olmadığı, “nedense” seçimden sonra “tespit edilen” DEM Parti Adayı Abdullah Zeydan'a mazbatası teslim edilmedi, yerine AK Parti adayına verildi belediye başkanlığı. PKK’lılar derhal olayları başlattılar ve şiddet eylemlerini diğer şehirlere de yaydılar.

Hukukçu ve eski MKYK üyesi Mücahit Birinci yazmış.

“PKK’LILAR SİZİ TÜKÜRÜĞÜYLE BOĞAR” diyen ve bunun için hapis cezası alan Abdullah Zeydan’ın seçilme hakkını yeniden kazanması için ÜÇ YIL GEÇMESİ gerekli. Ama kendisi aldığı cezadan sonra, hak kısıtlamasının kaldırılması için dava açıyor. Davaya bakan Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi bu kanuni süreyi görmezden gelerek memnu hakların (hak kısıtlaması) iadesi kararını verince Abdullah Zeydan’a adaylık başvurusunun ve seçilmesinin yolu açılmış bulunuyor. Oysa Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu kararı açıkça hukuka aykırı, meselenin düğümlendiği yer de burası. Bu mahkeme yargıçlarının ÜÇ YIL KURALINI BİLMEMELERİ mümkün değil.

Sorular var:

1- HSK kararın hemen ardından neden harekete geçmemiş? Bu üç yıl kuralını bilen bir Allah’ın kulu yok mu orada? Hadi atladınız, Abdullah Zeydan aday olunca neden işlem yapmamış?

2-Adalet Bakanlığı bürokratları bu durumu nasıl gözden kaçırmış? Keza İçişleri Bakanlığı ve en başta da İl Seçim Kurulu nasıl olup da bu durumu “gözden kaçırmış” olabilirler?

3-Peki, ya AK Parti’nin hukuk büroları? Van’daki AK partililer? Nasıl olup da herkes birden YEDİ UYUYANLAR gibi Üçüncü Rem’de derin bir uykuya daldılar?

Bu konuyu biz mi bilmek zorundayız?

Hakikaten anlamakta güçlük çekiyorum. Akla ziyan bir olay.

O BANKANIN MEHMET ŞİMŞEK’İ KIZDIRAN PAYLAŞIMI

Ve gelelim başlıkta ipucunu verdiğim ikinci olaya.

Yani Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i çileden çıkaran kamu bankası Genel Müdürü’nün yaptığına.

Mehmet Şimşek biliyorsunuz para sıkılaştırma politikaları çerçevesinde pek çok açıklama yapıyor. Bunlardan bazıları günü ve yeri gelince kararnamelerle, yasalarla ya da kurumsal açıklamalarla uygulamaya sokuluyor.

Mesela, başlamış bir uygulama olmasa da kredi kartlarına taksitlendirme konusuyla ilgili de birtakım söylentiler, yazılanlar var.

Ama çok ilginçtir, bir kamu bankasının Genel Müdürü’nün kararıyla SEÇİMDEN ÖNCE tüm müşterilere aşağıdaki mesaj gidiyor:

“Bilgilendirme: Değerli müşterimiz, 1 Nisan 2024 tarihinden itibaren Bireysel Kredi Kartlarındaki taksit uygulamalarında güncelleme yapılacaktır. 31 Mart 2014 tarihine kadar güncel harcamalarınızı kampanya dahilinde taksitlendirebilirsiniz.”

Mesajın altında bilgi için telefon veriliyor ve ayrıca MERSİS numarası var.

Güncelleme deyince insan önce biraz ikilemde kalıyor ama ardından gelen cümleyi okuyunca o güncellemeden kastedilenin, kredi kartlarındaki taksitlendirme olduğu ve seçim sonrası da tamamen kaldırılacağının ima edildiği çok net anlaşılıyor.

Peki bu konuda resmi ve netleşmiş bir karar var mı?

Detayları kamuoyuyla ve bankacılık sistemiyle paylaşıldı mı?

Hayır.

O halde bu mesajın sebebi ne?

Şimdi yukarıdaki mesajı okuyan yüzbinlerce banka müşterisi olan SEÇMEN ne düşünmüştür sizce?

“Demek ki seçimden sonra elimizi rahatlatan kredi kartı taksitlendirme sistemi tamamen kalkacak.”

Seçmenin çoğunun dar gelirli olduğu, alışverişini kredi kartıyla ve taksitlendirmeyle yaptığı, ihtiyaçlarını bu yöntemle karşılayabildiği düşünülürse, bu mesajın vatandaş üzerindeki etkisini bilmemek mümkün mü?

Peki, böyle bir mesajın sandığa yansıması olur mu?

Hem de nasıl.

Bir kamu bankası, henüz ortada bir karar ve uygulama yokken nasıl olur da seçimden birkaç gün önce böyle bir mesaj atar müşterilerine? Bunu İYİ NİYETLİ TUTUM olarak okuyabilir miyiz?

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de bizim gibi düşünmüş olmalı ki söz konusu bankanın Genel Müdürü’nü arayıp sert sözlerle eleştiriyor. Banka Genel Müdürü “Benim yardımcım BDDK Başkan yardımcısı tarafından arandı, onun ifadesi üzerine bu mesajı gönderdik” diye açıklama yapıyor. Ancak Mehmet Şimşek durmuyor. Fikri takip yaparak BDDK Başkanı’nı arayıp bu durumu soruyor. BDDK Başkanı ise “Bizim böyle bir mesajımız olmadı. Sadece Nisan ayı başından itibaren, özellikle de bayram sonrası için bankalarımızı kredi kartı taksitlendirmesi üzerine yeni düzenlemeler gelebilir, hazırlıklarınızı yapın” diye uyardıklarını söylüyor Bakan Mehmet Şimşek’e.

Şu işe bakın.

Şimdi bu bankanın Genel Müdürü hakkında işittiğim bir bilgi daha var ama buna inanmak dahi istemiyorum. Çünkü “Bu kadar da olamaz artık” diye kendime telkinde bulunuyorum sürekli.

ŞİMDİ EKREM İMAMOĞLU NEREDEN ÇIKTI?

İlgili Bankanın Müdürü Trabzonlu.

“Ee, ne var bunda? diyeceksiniz.

Durun, bitmedi.

Bana iletilen asıl bilgi şu:

“Kendisi Ekrem İmamoğlu ile arkadaş. Gençliklerinde aynı futbol takımında top koşturdular.”

Dediğim gibi bu bilginin doğru çıkmamasını diliyorum.

Yoksa hakikaten müthiş bir hayal kırıklığı yaşayacağım.

Tam bu satırları yazarken X hesabımda bir paylaşım gördüm. Hazırladıkları pankartların önünde fotoğraf çektiren aynı bankanın güvenlik görevlileri yazmışlar:

“Reis’in atadığı bu … bankasının yönetimi biz güvenlik görevlilerine kadro vermek yerine taşerona mahkûm etti. Hakkımızı istedik diye baskı ve mobbing yapıldı. Sonuç olarak 1300 güvenlik görevlisi olarak bizler ya sandığa gitmedik ya da başka partiye oy verdik”

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talihsizliği midir bu yoksa kendi hatası mı karar veremiyorum. Kendisinin bürokrat ve siyasetçi seçimindeki bu vahim hatalar silsilesi adeta bir kader gibi bu ülkenin yakasına yapıştı.

Şimdi bazılarınız “Adam ne yapsın kardeşim, kavun değil ki bu, dibini mi koklasın” diyeceksiniz.

Ama bendeki fikir net, kimse kusura bakmasın.

Durumla çok uyuşmasa da aşağıdaki dizeler bir fikir vermekte.

Hani Nazım Hikmet’in şiirindeki gibi;

“Kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —

kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!”