Şiddeti kaynağında kurutmak; KIRIK PENCERE YÖNTEMİ

Türkiye iki genç kızın manyak bir psikopat tarafından kafasının, kollarının kesilerek surlardan aşağıya atılmasını konuşuyor günlerdir. İnsanlar dehşet içinde. Bu olayı destekleyen gündelik vakalar ise üzerine tuz biber ekiyor; karısını öldürenler, sokakta sevgilisini dövenler, trafikte en ufak bir sürtüşmede tabanca çekip karşısındakinin üzerine yürüyenler…

Sıla bebeği ve Narin’i hatırlamak bile acı veriyor bu arada.

Geçen Cumartesi gecesi Hande Aydemir’in sunduğu “Şimdi Konuşalım” programında konuyu tartışırken Prof. Dr. Ersan Şen bahsetti bu metottan. Yani KIRIK PENCERE YÖNTEMİ’nden…

İlk defa New York’ta uygulanıp Ceza Hukuku literatürüne giren KIRIK PENCERE metodu suçların önlenmesinde ve suç sayısının azaltılmasında uygulanabilecek basit bir yöntem. Küçük suçları göz ardı etmeme ve ceza kuralını ihlal edeni affetmeme mantığını esas alıyor. Daha açık bir ifadeyle, en başında en küçük suça ve failine bile, suçlar arasında hiçbir fark gözetmeksizin müdahale edilmesi kuralı. Bu kuralda amaç, failin ileride daha başka ve ağır suçlar işlemesinin önüne geçilmesi.

Bu sofistike anlatımı ben en bildiğiniz halk deyimiyle; bir atasözüyle anlatayım:

YILANIN BAŞINI KÜÇÜKKEN EZMEK…

Seversiniz sevmezsiniz ama Ersan Şen’in hukukçuluğu tartışılmaz. Kanunların, zarfını, mazrufunu, lafzını ve ruhunu hatmetmiş, içselleştirmiş bir hukukçudur.

Ersan Şen’in bu konuda çok yeni bir makalesi de var.  26 Eylül 2024 tarihinde yayınlamış ve bu yöntemin çıkış noktasını bakın nasıl izah ediyor:

“İnsanların zihnine; bir umursamazlık, kural tanımazlık, ya yaparım yanıma kar kalır veya cezadan korkmama kültürü yerleşti. Öfke, kin, hukuka ve cezaya karşı oluşan inanç yokluğu veya zayıflığı, hakkın zorla alınması, kamu kudreti kullanıcısı Devleti tanımama, yakalanma ve adalet önünde hesap verme korkusuzluğu ve cezasızlık algısı.”

Adalet ve İçişleri bakanlarının bu konuda kafa kafaya verip, tam da Ersan Şen’in dediği gibi sokak suçları olarak bilinen tehdit, şantaj, hırsızlık, gasp, cinsel saldırı, pedofili, öldürme ve yaralama, mala zarar verme eylemlerine karşı önleyici ve adli kolluk olarak net, istikrarlı, disiplinli bir plan ve programı geliştirmeleri, yasalaştırılması için Meclis gündemine getirmeleri gerek.

Çünkü Devletin ana görevi; yalnızca suçu işleyeni yakalayıp adalet önüne çıkarmak suretiyle adaletin gerçekleşmesini sağlamak olmayıp, suçların işlenmeden önüne geçmektir.

Bu olayların önüne geçilmesi için yapılması gerekenler arasında pek çok parametre var.

Artık bu konuda özgürlük tartışması yapmanın vakti de geçti. Roblox yasaklandı, şimdi Discord da yasaklanmış. İncel vb. grupları ortaya çıkarıp bu gruplara katılım sağlayan bu gençleri ciddi şekilde gözetim altına alıp akıl hastanelerinde tedavi etmek gerekir. Gerekirse yıllarca kalsınlar. Akıl hastanesi az ise yapılsın.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün İnfaz Yasası’na atıfta bulundu. Hiç beklenmemeli. Yasalar yetersizse değiştirilmeli.

İnsanlar hakikaten tedirgin. Toplumun önde gelen isimleri, sinema ve sahne dünyasının ünlüleri peş peşe açıklama yapıyorlar ve endişelerini dile getiriyorlar. Tabii ki haklılar.

Onlardan biri de Almanya’dan paylaşım yapan Şarkıcı Tarkan’dı.

“Sokak hayvanlarını toplamayacağınıza sokaktaki psikopatları toplayın” eleştirisinde bulundu.

Tarkan’ın hâlâ sokaklardaki çocuk katili köpeklerin toplanmasına karşıtlığını bir psikopatın korkunç cinayetini malzeme ederek yukarıdaki sözlerle ortaya koyması kurnazca bir fırsatçılık, köpeklerin katlettiği çocuklarla ve onların aileleriyle ilgili hakiki bir empati yoksunluğuydu. Böylesine bir acımasızlıkla ve vicdan sömürüsüyle yapılan paylaşıma tepki büyük oldu. Ben de önceki gün bunu yazdım. (*)

“E BE FUAT NİYE TARKAN’LA UĞRAŞIYORSUN?”

Ancak bir baktım ki aynı günün akşamında Kübra Par’ın yerine geçici olarak ana haber bültenini sunan meslektaşım; tv100 Moderatörü Erdoğan Aktaş,Tarkan’ın paylaşımına karşı benim yazımı ele almış. Tarkan’ın mega star olduğundan yola çıkarak “E be Fuat niye Tarkan’la uğraşıyorsun” diyor.

Bilgi verdiler, tekrarından hayretle izledim…

Sevgili Erdoğan’ın kanalımız tv100’ün kurumsal kimliğini temsil eden ana haber bültenini kendi özel alanı gibi kullanmasının yanlışlığını bir kenara koyuyorum. Üstelik aynı grupta çalışan bir meslektaşına karşı. Köşesinde yazabilir, ben cevap veririm, istediği gibi polemik olur. Ya da bir programda hem bu konuyu hem de sokak köpekleri meselesini etraflıca konuşur tartışırız. Hiçbir sıkıntı yok.

Dahası var.

Erdoğan yazımı okuduğunu söylüyor yayında ama bence okumamış. Okumuş olsaydı Tarkan’a toplanmamasını istediği sokak köpeklerinin katlettiği yüzlerce çocuk için empati çağrısı yaptığımı anlardı. Üstelik Tarkan bu paylaşımı sokaklarında, kendi çocuğunun rahatça oynadığı parklarında tek bir başıboş köpeğin olmadığı Almanya’dan yazıp ahkam kesiyor. Çocuğunu malum Vatandaşı olduğu Almanya’da okula yazdırdı.

“E be Fuat Tarkan’la niye uğraşıyorsun” lafı da kusura bakmasın hiç hoş değil. Hem üslûp hem de içerik olarak. Ben işi gücü bıraktım da Tarkan ile mi uğraşıyorum? Acaba biri ile ilgili yazarken bir mega stardır, ünlü bir şarkıcıdır, dışarıda tanınmaktadır diye dikkat mi kesilmeliyim?

Kimsenin dokunulmazlığı yok. Tarkan’ın da. Sezen Aksu’nun iki şarkısıyla küçük çapta tanınırlık sağlayan birine mega star demenin zorlama yanını es geçiyorum. Erdoğan Londra’da havalimanı gümrüğünde İngiliz memurlara istediği Tarkan şarkısıyla performans da sunabilir ama ülkemizde yaşanan sorunun bunun çok ötesinde olduğunu, çıkan yasayla toplanması gereken köpeklerin hâlâ toplanamadığını, yasa çıktıktan sonra bile yine çoluk çocuk, yetişkin pek çok kişinin hayatını kaybettiğini, binlerce insanın köpekler tarafından ısırıldığını, kuduz aşısı vurulduklarını nereye koyacağız? Tarkan bunlardan habersiz ise o çakma duyarlılığını çöpe atsın.

Neyse, yine de Erdoğan’ın ana haber bültenindeki sözlerine böyle cevap vermek istemezdim. İsterdim ki yılların televizyoncusu Erdoğan Aktaş bunu yapmak yerine meselenin özüne baksın.

Üzüldüm doğrusu.

(*) https://www.tv100.com/cocuklar-tarkanin-umurunda-bile-degilsiniz-makale-785493