Sinan Ateş davası Cumhur İttifakını, MHP ve Ülkü Ocaklarını bitirme davasına döndü

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in 30 Aralık 2022’de Ankara’daki ofisinin önünde öldürülmesi ile başlayan yargı süreci devam ediyor. Gözaltına alınanlar, serbest kalanlar, değişen savcılar, tutuklananlar, tahliye edilenler, iddialar derken Sinan Ateş davası cadı avına dönüştü.

Türkiye, 14 Mayıs 2023 seçimlerine hazırlanırken Ankara’nın orta yerinde, güpegündüz, kameraların önünde vahim bir cinayet işlendi. Haber gündeme bomba gibi düştü. Konu nedir ne değildir anlamaya çalışırken baktık ki MHP ve Ülkü Ocakları hedef tahtasına oturtuluyor. Daha o gün bu işte bir bit yeniği var demiştim. Gelişmeler aynı doğrultuda ilerliyor…

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından 9 Ocak 2019’da Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı’na getirilen Sinan Ateş, bir yıl gibi kısa bir süre sonra görevden alındı.

Sinan Ateş’in ölümü sonrası MHP neden sessiz kaldı şeklinde itirazlar dile getiriliyor. MHP lideri Devlet Bahçeli, Sinan Ateş’i görevden aldığında kamuoyuna her hangi bir açıklama yapmamış, sessiz kalmayı tercih etmişti…

MHP’li bazı yöneticilere, Sinan Ateş’in ölümünden sonra MHP’nin neden sessiz kaldığını bizzat sordum. Özetle şöyle belirtildi: “Sinan Ateş görevden alınmış, MHP ve Ülkü Ocakları ile bir bağı kalmamıştır. Sabır ve sükûnetle MHP olarak cinayetin aydınlatılması ve gerçeklerin biran önce ortaya çıkmasını istiyoruz. Sinan Ateş cinayeti ile birlikte MHP ve Ülkü Ocakları’na yönelik organize ve örgütlü saldırılar hız kazandı. İthamlar, iftiralar tamamen siyasi bir kurgudan, kasıtlı yönlendirmelerden ve ihanet barındıran alçaklıktan ibarettir. Hukuk önünde hepsiyle hesaplaşacağız. Er ya da geç adalet yerini bulacaktır…”

Sinan Ateş davasında başından bu yana amacından saptırılan olaylar silsilesi dikkatimi çekiyor. Konu yargıda, Ayşe Ateş iki çocuk annesi, eşi öldürülen mağdur bir kadın diyerek çoğu kez bu konu hakkında yorum yapmaktan kaçındım. Bu hassasiyeti gözeterek gelişmeleri takip ediyorum. Sonra iş öyle çığırından çıkarıldı ki Ayşe Ateş’in siyasi şovunu izlemeye başladık.

Ayşe Ateş muhalefette yer alan siyasi partilerin genel merkezlerini ziyaret ediyor, siyasi parti genel başkanlarıyla fotoğraflar çektiriyor, tehdit içeren cümlelerle MHP ve Ülkü Ocakları yöneticilerine gözdağı veren paylaşımlar yapıyor, isimler zikrediyor. Halk TV, Sözcü TV gibi muhalif kanallar başka hiçbir gündeme girmeden saniye saniye canlı yayında bu konuyu işliyor.

Haksızlıkların ardı arkası kesilmiyor. Ayşe Ateş Sinan Ateş dava dosyasını doğrudan MHP ve Ülkü Ocakları’na bağlamak istiyor. Muhalif medya, muhalefet, MHP ve Ülkü Ocakları’nı kendi himayesine almaya çalışan yapılanmalar, Milliyetçi ve ülkücü camiaya düşmanlık besleyenler Ayşe Ateş’in talimatlarının ve taleplerinin esas alınmasını istiyor.

Olay tamamen hukuk kapsamından çıkarıldı siyasi hesaplaşmaya döndü. Türkiye’de birçok siyasi cinayet işlendi. Davalar yıllarca sürdü. Cumhuriyetçi yazar Uğur Mumcu, Necip Hablemitoğlu ve daha niceleri öldürüldü. CHP bir gün olsun katiller bulunsun çağrısı yaptı mı? Binlerce ülkücü sokak ortasında öldürüldü, Ege Üniversitesi’nde PKK yandaşları Fırat Çakıroğlu’nu katletti bir tek CHP yöneticisinden ses çıktı mı? Muhalif kanalar bir gün olsun bu konuları gündemine aldı mı? Acılı aileler bir kez olsun ziyaret edildi mi?

Muhalefet partileri için Sinan Ateş davasının ayrıcalığı nedir? Ayşe Ateş’in ayrıcalıklı kılan nedir? Muhalefette yer alan bütün siyasi partiler, muhalif medya, Türk ve Türkiye düşmanları Ayşe Ateş’in etrafında birleşti. Sinan Ateş davasında avukatların oturması gereken yerde siyasi parti genel başkanları oturuyor. Yargısız infaz, itibar suikastı yapılıyor. Hukuk ayaklar altına alındı. Bu yanlışları dile getirdiğimizde hakaret ve tehditlerle karşılaşıyoruz. Trol orduları kurulmuş, paylaşımların altına beddua seansları düzenleniyor…

Tüm bu gelişmeler MHP lideri Devlet Bahçeli’nin şu sözlerini akıllara getiriyor: “Bakalım hukuki süreç Ankara’da mı bitecek, yoksa Pensilvanya’ya mı dayanacak, hodri meydan, hep beraber göreceğiz.”

Annelik kutsaldır. Değerler yıpratılmamalı. Sinan Ateş’in annesinin gözyaşları siyasete alet edilmemeli. Sinan Ateş davasında değerlerin istismar edildiğini görüyoruz. Beni en çok üzen de bu oluyor. İnsan olarak hepimizin, başta Ayşe Ateş’in düşünmesi ve hassasiyet gözetmesi gereken iki küçük kız çocuğunun geleceğidir. Dava dosyası üzerinden kurgulanan oyunlar, kurulan baskı ve yönlendirmeler artık son bulmalı doğru işleyen yargılama süreci ile hak yerini bulmalı…