Şirketler için vergi avantajı devam edecek mi? Bakan Şimşek açıkladı
İstanbul Finans Merkezi'ndeki Ziraat Bankası Oditoryumu'nda düzenlenen, İklim Ekonomisi-Sürdürülebilirlik Finansmanı Zirvesi'nde konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek önemli açıklamalarda bulundu. Bakan Şimşek, "Temmuzda Kur Korumalı Mevduat için şirketlerin şirketlerin vergi avantajını yenilemeyeceğiz" ifadelerini kullandı.
Dünya Gazetesi öncülüğündeki 'İklim Ekonomisi Sürdürülebilirlik Finansmanı Zirvesi' İstanbul Finans Merkezi Ziraat Bankası Oditoryumu'nda gerçekleştirildi. Ekonomi dünyasının üst düzey temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen zirvede, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, açıklamalarda bulundu.
"KURAKLIK RİSKİ ARTIYOR"
Bakan Şimşek'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Eğer 2050’ye kadar ortalama sıcaklık 3,2 derece artarsa, dünya bu haliyle güçlü bir tepki vermezse bu durumda küresel GSYH baz senaryoya göre yaklaşık 5’te 1 daha düşük olacak. Ve açlık riski de 5’te 1 oranda yükselecek. Kuraklık riski artıyor. 129 ülke, içinde Türkiye’nin de olduğu bugünkü haliyle ciddi şekilde ileride kuraklık riskiyle karşı karşıya kalacak.
Ne yapılabilir bu saatten sonra? Bütün ülkelerin mevzuat düzenlemesine gitmesi gerekiyor. Bağlayıcı mevzuata ihtiyaç var. Farkındalık eğitimleri çok faydalı olacak. ARGE yatırımları, iklim değişikliğinde nasıl yaşayacağız? Bu çok kritik bir alan. Ciddi şekilde ARGE yatırımı gerekiyor. Fosil yakıt sübvansiyonlarının azaltılması ve tamamen kaldırılması gerekiyor. Bütün dünya için geçerli hususlar. Karbon ayak izinin vergilendirilmesi gerekiyor.
Bizim için yeşil dönüşüm aslında bir zaruret. Neden? Çünkü biz fosil yakıtlara ödediğimiz para 893 milyar dolar. Türkiye’nin birincil enerji ithalatı ki hâlâ yüzde 70’in üzerinde dışa bağımlılığımız var. Yaklaşık 900 milyar dolar. Bu kümülatif cari açığın bir buçuk katı büyüklüğünde.
"REKABET GÜCÜMÜZ ARTACAK"
Biz ülke olarak yeşil dönüşümü önceliklendirip burada bir alan kazanabilirsek ciddi şekilde Türkiye’nin makro finansman istikrarını güçlendirmiş oluruz. Bizim önceliklerimiz neler? Türkiye olarak 2053’e net sıfır hedefi koyduk. Bu süreç rekabet gücümüzü artıracak.
Türkiye’nin yeşil ürünlerde rekabet gücü potansiyeli çok büyük. O alanda ciddi fırsat penceresi var. Amacımız dönüşümle birlikte daha kaliteli istihdam ve sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlayabilmek. Şu anda iklim kanununun ümit ediyorum ki bu sene içerisinde çekecek. Dünya için öngördüğümüzü kendimiz için de öngörmüşüz. Çalışmalar son evrede. Emisyon ticaret sisteminin kurulması, karbon vergilendirme mekanizmasının altyapısının kurulması… Bütün bunlar önemli gündem maddelerimiz diyebilirim.
Son yıllarda yenilenebilir enerjinin payı artıyor Türkiye’de. Bugün itibarıyla artışın büyük kısmı güneş, rüzgâr ve jeotermal gibi alanlar. Dolayısıyla iyi bir noktadayız ama toplam kurulu kapasitede yüzde 55 civarındayız. Kurulu kapasiteyi nükleer dahil önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde yüzde 65-70’lerin üzerine taşıyacağız.
"ARZULADIĞIMIZ PAYI ALAMIYORUZ"
Enerji verimliliği ön plana çıkıyor. Şu anda yapacağımız yatırımlarla, 2030’a kadarki dönemde Enerji Bakanlığı’nın öngördüğü yatırımlar 20 milyar doların üzerinde. Sürdürülebilir finans alanına bakarsanız piyasa büyüklüğü 2022 itibarıyla 4 trilyon doların biraz üzerinde. 2032 yılında 31 trilyon dolara ulaşması öngörülüyor. Henüz biz bu alandan arzuladığımız payı alamıyoruz.
Geçen sen bu kapsam ihraç edilen tahvillerimize bakarsanız, özel sektör ve kamu, küresel fonlardan devşirdiğimiz alan, Türkiye’ye kanalize ettiğimiz alan sınırlı. Bu alanda hızlanmamız gerekecek. Önümüzdeki üç yıllık süreçte muhtemelen 60 milyar dolarlık bir kaynak söz konusu. Bu kaynağın giderek artan boyuttaki kısmın bu çerçevede olmasını önemsiyoruz. Özel sektörümüze de bu alanlara daha çok odaklanmalarını tavsiye ederiz.
Bakanlık olarak biz sürdürülebilir finansman noktasında tamamen dedik; daire başkanlığı kurmayı öngörüyoruz. Niye genel müdürlük değil diyebilirsiniz. Tasarruf dönemindeyiz. Ümit ediyorum ki ileride Türkiye bir COP konferansına ev sahipliği yapacak. Bu kadar nitelikli bir kalabalık varken müsaadenizle biraz da bizim istikrar ve reform programından bahsetmek için bu fırsatı kaçıramam.
"ENFLASYONDA KESKİN DÜŞÜŞLER OLACAK"
Programımızın özü fiyat istikrarı, yani enflasyonun tek haneye indirilmesi. Mali disiplin, sürdürülebilir cari açık. Bu iki ana hedefin yan ürünü diyebiliriz; yapısal dönüşüm. Yani bütün bu kazanımları kalıcı hale getirecek adımlar. Kalıcı şeklide enflasyonun düştüğünü göreceğiz. Başından beri dedik ki ilk yıl geçiş yıldır. Geçiş yılında enflasyon yıllık bazda yükselecek dedik. 8-9 aydır sahada hep söyledim. O nedenle en kötüsü geri kaldı dedik. Temmuz-Ağustos aylarında keskin düşüşler olacak. Sonra da düşüş devam edecek. Çünkü bu baz etkisiyle sınırlı değil. Para politikası güçlü şekilde inşa edildi.
Geçen sene bütçe açığı tedbir almasaydık, deprem etkisiyle, genel anlamda genişleyici maliye politikası nedeniyle geçen sene Haziran başında piyasa yüzde 10 açık bekliyordu. Biz bunu yüzde 5,2 ile sınırladık. Bunun sadece 1,6 puanı deprem dışı. Bu sene açık yüksek seyredecek. Hedefimiz yüzde 5’in altına çekmek. Ama gelecek sene asıl belirleyici olacak. Bugün aldığımız tedbirler, önümüzdeki dönemde açıklayacağımız ilave tedbirler, bütçe açığını deprem dahil yüzde 3’ün altına çekmiş olacak.
Bugün itibarıyla cari açık çok büyük ihtimalle cari açık milli gelire oran olarak yüzde 2,5’in altına gelmiş olacak. İşimiz bitti diyemeyiz. Çünkü bu konjektürel. Bizim asıl yapısal dönüşümü sağlamamız lazım. Program saat gibi çalışıyor. Sağlıklı politikalar, rasyonel politikalar, kurala dayalı politikalar, yeni bir hikâye oluşturdu Türkiye için. Bu hikâyeye muazzam bir ilgi var. Hem içeride hem dışarıda. Son iki ayda Merkez Bankası’nın rezerv pozisyonunda 70 milyar doların üzerinde iyileşme var.
"ÖNGÖRÜMÜZ İSTİKRAR"
Carry-Trade ve benzeri kısa vadeli girişlerin toplam girişe oranı 3’te 1 düzeyinde bile değil. Burada gerçek anlamda bir portföy tercihi var. Bizim için yapıcı eleştiriler çok önemli. Ama belli çevreler nedense bu programa ilişkin sürekli bardağın yarı kısmına bakmayı tercih ediyorlar. Enflasyon düşmez diyorlar. Baz etkisinden sonra düşmez diyecekler. Ama hep birlikte göreceğiz. Çünkü bu program gerçekten credible, iç tutarlılığı olan bir program. Reel kurda bir değerlenme var. Bizim öngörümüz istikrar. Ve dezenflasyon hızlanacak.
İç talep yavaşlayacak. Dış talep daha destekleyici hale gelecek. Ana ticaret ortaklarımızda büyüme hızlanacak. AB’de faiz indirimi başladı. Avrupa geçen seneye göre daha hızlı büyüyecek. Ortadoğu, Kuzey Afrika, Orta Afrika daha hızlı büyüyecek. Net ihracatın katkısı artı kalmaya devam edecek ama iç talep yılın üçüncü çeyreğinden itibaren bir miktar daha yavaşlamış olacak.
Bugün swaplar konusunda kısa vadeli dışarıdan gelen para konusunda hikâye üreten arkadaşlarımıza başından beri söylüyorum. Biz sırtımızı sıcak paraya dayamayacağız. Ama gitmeyecekler, vadeyi uzatacaklar. Ama gitseler de sorun değil. Biz programı onun üzerine inşa etmedik. Bizin hiç kimseye ne örtük ne açık kur garantimiz olmadı, olmayacak. Temmuzda biz şirketlere vergi avantajını yenilemeyeceğiz."