Sorumlu köpek mi yoksa insan mı?
Şu an yazmaya çalıştığım konunun ne kadar zor ve çetrefilli olduğunun farkındayım.
Son dönemde en çok konuşup tartıştığımız sokak hayvanlarından bahsediyorum.
Birilerinin köpekler tarafından öldürülen çocukların videolarını paylaşarak, işi, “Ya çocuklar ya köpekler” noktasına getirmesini anlamak mümkün değil. En başta bu sorunu çözecek olanların hayvanlar değil, insanlar olduğunu unutmayalım.
Böyle bir dayatma kabul edilemez!
Kim diyebilir ki; “Çocuklarımızdan vazgeçelim.”
Çocuğu köpekler tarafından öldürülen bir annenin acısını kim nasıl tarif edebilir?
Peki bu acıyı o anneye yaşatan aslında köpekler mi, yoksa onları bu hale getiren insanoğlunun sorumsuzluğu mu?
Ya Aylan bebeği, Ege’nin soğuk sularında katleden kimdi? Denizin tuzlu suyu mu, insanların karanlık vicdanı mı?
İstiklal Caddesi’nde Ecrin’imizin canını alan bombadaki demir parçaları mıydı? Yoksa aynı genleri taşıdığımız, insan müsveddesi teröristin kararmış yüreği ve kanlı elleri miydi?
Köpekler insanlara saldırıp yaralıyor, bazen öldürüyorsa, “bunun suçlusu köpektir” diyebilir miyiz? Yaradılışında sürü psikolojisi, aç kalınca avlanmak, tehdit algılayınca saldırmak olan bir köpeğin başka ne yapmasını bekleyebilirsiniz?
On yıllar boyunca, köpekler sokaklarda çoğalıp sürüler oluştururken kim ne yaptı?
Belediyeler barınaklar kurup, hayvanları kısırlaştırsın diye kanunlar çıkarıldı.
Sonuç, bin 300 belediye ve sadece 250 barınak.
Her belediye hesap versin!
Son bir yıl içinde hangisi kaç hayvanı kısırlaştırdı. Birçok belediyede veteriner bile yok. Ama eşe dosta, partiliye, akrabaya kadro çok. Hangi partiden olduğu önemli değil.
Söz konusu hayvanlar olunca mazeret hazır: “Ödenek yok.” Ama birilerine peşkeş çekilen ihalelerin de haddi hesabı yok.
Hayvanlara saldırmak kolay.
Bir köpeği kürekle öldürebilir, bir boğanın balyozla beynini delebilirsiniz. Zavallı kedileri duvarlara çarpıp katledebilir, barınaktaki köpekleri bile zehirleyecek kadar ruhsuz olabilirsiniz. Ama kendi beyninizin karanlık dehlizlerine sıkışmış kapkara vicdanınızı öldürüp, yerine merhamet koymadıkça bu meseleyi çözemezsiniz.
Her yerde istismarcılar olabilir.
Mama lobileri, kimi art niyetliler sokak hayvanları üzerinden çıkar sağlama peşinde olabilirler. Bunlara karşı el ele savaşırız. Ama bütün hayvan severleri aynı kefeye koyarak, “İtperest, köpek tapıcı” diye aşağılayamazsınız. İşini gücünü bırakıp, son kuruşuna kadar parasını bu masum canlar için harcayan merhamet sahibi insanları dövemezsiniz, sövemezseniz!
Yapacağınız tek şey bu insanlarla işbirliği yaparak bu kangren olmuş soruna neşter atmaktır.
Ne yapılması gerektiği konusunda ukalalık yapamam. Konunun uzmanı değilim. Ama aklın yolunu herkes bulabilir:
Petshoplarda hayvan satışını yasaklayın. İsteyen, sokaklardan ya da barınaklardan gidip sahiplensin. Köpek üretim çiftliklerini kapatın. Kangal, Akbaş, Anadolu Çoban köpeği gibi ırkların üretimini devlet üstlensin. Sahiplendiği köpeği sokağa bırakanlara hiç acımayıp ağır cezalar getirin. İşsiz bütün veterinerleri acilen işe alın ve çok hızlı bir kısırlaştırma kampanyası başlatın. Çeteleşmiş, okul yollarında bulunan, gerçekten tehlike arz edenleri, modern insani şartlarda barınaklara alın. Hepsinden öte, acilen bir “Sokak Hayvanları Çalıştayı” başlatın.
Elimizi vicdanımızdan çekmeyelim hiç.
Sorumluluğu insandan alıp, zavallı hayvanlara yükleyenlerin akıl-izan dışı söylemlerine itibar etmeyin.
Peygamberimiz, “Din merhamettir. Merhameti olmayanın dini de yoktur” diyor.
Bunun ötesinde bir söz söylemeye utanırım.
İnsanlarımızın merhametine, yüreğine güveniyorum. Tarih boyunca, zalimin değil, mazlumun yanında olan bu millet ve bu ülkeyi yönetenlerin, vicdanlı bir çözüm bulacağına, bulmaları gerektiğine inanıyorum.
İnanmak istiyorum.