Suriye, İmamoğlu, Zorlu Holding, İrem Derici
Düne kadar, “Suriye’den bize ne? Araplara karışmayalım…” diyenler bugün, “Türk hükümeti Suriye’de olanları durdursun” diyorlar.
Ne oldu?
Başkan Erdoğan; “Türkiye, Türkiye’den büyüktür” derken istihza edip sırt dönüyordunuz.
Ortada kirli savaş var, birileri “mezhep çatışması” körükleme peşinde; ancak başaramayacaklar.
Türkiye’de kimin cumhurbaşkanı adayı olmak için “kimleri pasifize ettiğini” şimdilik boş verin.
Hangi başörtülünün, hangi partiye gittiğini boşverin.
"Tiyatro mu gerçek mi?" takılmayın.
Kimin, nerede iftar yaptığını bırakın.
Türkiye'de “sosyolojik devrim” oluyor; yaşayın.
Türkiye prangalarını kırıyor, görün.
“İç cephe” sürecinden “Terörsüz Türkiye” sahasına, Suriye denkleminden Avrupa’daki hareketlenmelere kadar her masada Türkiye var.
Peki, içeride koskoca “bütünleşme, barış, terörden arınma, ekonomiye yansımalar, deprem bölgesinin ayağa kalkması” gibi önemli gelişmeler yaşanırken muhalefet cephesinde neler oluyor?
Yolsuzlukla anılan belediyeler…
Birinin ikbali için “cumhurbaşkanı adayı belirleme” çalışmaları…
Türkiye’nin derdi CHP’nin adayı mı yoksa çözüm yöntemleri gösteren muhalefet mi?Keşke en az hükümet kadar güçlü muhalefetimiz olsaydı.
“EKREM İMAMOĞLU’NA HALK DESTEĞİ ZAYIFLADI”
Olmayan seçimin çalışmalarına İzmir ve Kayseri’den başlayan Ekrem İmamoğlu CHP üyelerini sandığa çağırıyor. Ne yapacak üyeler? Ortada bir yarış ve farklı adaylar yok.
Kayseri’de Ekrem Bey konuşurken salonda coşku yoktu.
İmamoğlu’nun halk desteği düşünülenden az imiş. Görünen o ki bu güne dek İstanbul’da aldığı oylar “hizmetleri için” değil de “tepki oyları” olarak gelmiş.
Ekrem Bey CHP içinde topyekûn bir desteğe sahip değil ve onu sevmeyen bir CHP kitlesinin varlığı son dönemde ayyuka çıktı.
Kimseye söz hakkı ve seçilme hakkı tanımayan Ekrem Bey CHP içinde yalnızlaşıyor.
CHP, “şaibe iddialarına” bile gür sesle, doyurucu cevaplar veremedi.
Ekrem Bey ve diğerleri uhulet ve suhuletle süreci yönetmek yerine birer “adliye ve magazin figürüne” dönüşürlerse bizzat kendi seçmenlerinin tepkisini çekmeye devam ederler.
Bugün İmamoğlu'nun “bağıran videolarına” şahit olduk.
Başkan Erdoğan'a demediğini bırakmıyor.
Tam da herkesin sakin ve dikkatli olduğu barış sürecinde, tam da PKK silah bırakırken!
Terörbaşı Öcalan kendi kurduğu örgüt için, “PKK feshedilmelidir” derken ve herkes bunu konuşurken Ekrem Bey ülkenin Başkan’ı Erdoğan’a; “Evine gideceksin” diye bağırıyor.
Türkiye 40 yıllık belayı def ederken Ekrem Bey ve ekibi, “Hükümeti def edeceğim” diyor. İyi de Ekrem Bey bu sözlerin sırası mı? Amacınız nedir? Siyasi arenada “kent uzlaşısı” yaparsınız yine, üzülmeyin, mağdur olmayın.
Ben ne zaman CHP’yi ve Ekrem Bey’i eleştirsem birileri; “17 tane kent lokantası var. Sizi bununla ezeceğiz, yok edeceğiz” falan diyorlar. Amacınızezmek mi? Niye kardeş? Algı yapmak galiba “hizmet etmekten” daha kolay geliyor.
“GERÇEKTEN YERLİ VE MİLLİ MİSİNİZ?”
Geçtiğimiz günlerde Vestel CEO’su Ergün Güler firma çalışanlarına “Ramazan Tebriği” yayınlayınca firmanın bağlı olduğu Zorlu Holding CEO’su Cem Köksal buna “Dinden bağımsız bir duruşumuz var. Seni daha önce uyarmıştım. Bunun tekrarı olmasın” diye itiraz etti. Mesajını da “çalışanların göreceği şekilde” attı.
Tepkilerden sonra Zorlu CEO’su görevinden ayrıldığını duyurdu.Köksal'ın görevinden ayrılmasının ardından holdingin yeni CEO'su olarak Ömer Yüngül atandı.
Buraya kadar tamam!
Ama olayın ana merkezi olan “Ramazan Tebriği” hususunda Zorlu Holding adeta milletle inatlaşarak bir tebrik yayınlamadı. “Ülkemizin milli ve manevi değerleriyle bütünleşen bir kurumuz” dediler, ancak, “Ramazan’ın tebrik edilmesi şirketimizde sıkıntı değildir” diyemediler.
Ülkemizin “sermaye grupları” ne kadar milli?
Türkiye’nin en büyük ve kronik problemlerinden biri de sermayeyi elinde tutan grupların topluma rağmen ve bazen toplumun karşısında iş yapmalarıdır.
Eğer Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı büyük sermaye sahiplerinden biri çıkıp “Haydi yerli otomobil yapalım” demezdi.
Selçuk Bayraktar gelene kadar İHA-SİHA yapılamadığı gibi...
Sermaye yetmez, kalbiniz de ülkeniz ve milletiniz için atacak.
“İREM DERİCİ VE BELALTI KÜFÜRLER”
Ayşe Barım ve İrem Derici, uzak durun!
Sanat(!) sektöründe “tekelcilik” olduğu ortada...
“Ayşe Barım suçludur yahut suçsuzdur” demiyorum. Ama sahne dünyasında birilerinin tekelleştiği görülüyor. Aynı durum şarkıcı tayfasında da var.
Geçtiğimiz günlerde İrem Derici isimli toplum yozlaştırıcısı terbiyesizliğin dibine vurarak başka bir kadın kardeşimiz Sevda Türküsev için; “Kim bu s..” diye yazdı.
Cinsiyetçi, belden aşağı vuran, küfürlü bu paylaşıma karşı “Kadına şiddete hayır” diye bağıranlar hiç tepki göstermedi.
Bir kadına “cinsellik ve şiddet içeren” dille saldıran bir başka kadın ve tepkisiz kurumlar, şahıslar...
İrem Derici gibileri kim şımarttı?
Hangi tepkisizlik bu kendini bilmez şahısları en adi, aşağılık, bayağı kelimeleri sıradan şekilde kullanacak hâle getirdi.
İrem Derici gibilerin normal toplumlarda yeri yoktur.
Adeta görünmez bir el bu ve benzerlerini “sanatçı” diye sahnelere sürüyor. Önümüzdeki nesiller hedefsiz, gayesiz, robotik bir hayata sürükleniyor.
İrem Derici gibilerin ettiği küfürler meşrulaştıkça maalesef toplumsal normlar bir süre sonra anormalleşmeye başlayacak.Kuralları olmayan toplumlar yok olmaya yahut asimile olmaya mahkûmdur.
SON SÖZ: Hint Okyanusu'nun yönetimini Ekrem İmamoğlu'na verin, birkaç sene sonra balık sıkıntısı başlar.Gabon Çölü’nü Özgür Özel yönetsin, bir süre sonra kum sıkıntısı başlar.Balta girmemiş ormanları Mansur Yavaş'a verin, fidan sıkıntısı başlar.CHP hep mi böyledir?