Modern ve çağdaş günlere gelmemizde önemli görevler başaran kadınlarımız, Türk tarihine damgasını vurmuştur.
Afife Jale'den Sabiha Gökçen'e, Sabiha Filiz Dinçmen'den Lale Aytaman'a... İlk kadın pilot, gazeteci,hemşire,jet pilotu, tiyatro oyuncusu...
Doğumdan ölüme kadar hayatın her anında varlık gösteren, bizi biz yapan tarihimizin öncü kadınlarını, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle hatırladık....
İlk Kadın Pilotlardan Sabiha Gökçen (1913-2001)
Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Hanım, Türkiye’nin ilk kadın pilotlarından olmakla birlikte dünyanın ilk kadın savaş uçağı pilotudur. Türk kadınının her alanda başarılı olabileceğini göstermek için Atatürk’ün kendisini yetiştirdiği bilinmektedir. Havacılığa başlayan Sabiha Gökçen, Sovyetler Birliği’nde Yüksek Planör Okulu’nu bitirmiş ve planör öğretmenliği yapmıştır. Türk havacılık tarihinin en önemli isimlerinden olan Sabiha Gökçen, birçok başarıya imza atmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kadın bakanı Prof. Dr. Türkan Akyol
1928'de İstanbul'da doğan Türkan Akyol, babasının kurmay subay olması nedeniyle ilköğrenimini Anadolu'nun farklı köylerinde okuyarak bitirdikten sonra, 1947 yılında Erenköy Kız Lisesi'nden mezun oldu. 1953 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. 1954 yılında Tıp Fakültesinde asistanlık kadrosuna atandı. Daha sonra 1965'de doçentlik, 1970'de de profesörlük kadrosuna yükseldi.
Çağdaş Türk resminin ilk ressamı Mihri Müşfik Hanım
Çağdaş Türk resminin ilk ressamı olarak kabul edilen kişidir. Mihri Müşfik Hanım özellikle portreleri ile tanınmaktadır. Yaptığı resim Sultan II. Abdülhamit'e takdim edince saray ressamı Zonaro’nun öğrencisi olmuş, kendisinden Beşiktaş’taki atölyesinde resim dersleri almıştır.
Türk Tiyatrosunda Sahneye Çıkan İlk Müslüman Kadın Oyuncu Afife Jale (1902-1941)
İstanbul doğumlu Afife Jale, 3 Nisan 1919’da Hüseyin Suat’ın Yamalar adlı oyununda Emel rolü ile ilk kez sahneye çıkarak Türk tiyatrosunda sahneye çıkan ilk Müslüman kadın oyuncu olmuştur. Darülbedayi’nin 10 Kasım 1918’de tiyatro kursları için açtığı sınavı kazanmıştır. O dönemde Müslüman kadınların sahneye çıkmasının halen geleneksel olarak yasaktır. Ve kurs, Müslüman kadınların sadece kadınlara özel gösterilerde oynayacakları koşuluyla açılmıştır. 1919’da Emel rolünü oynayan Eliza Binemeciyan‘ın Paris’e gidişi üzerine onun yerine sahneye çıkmıştır. Böylece sahneye çıkan ilk Türk kadını olarak tarihe adını yazdırmıştır. Baş ağrıları nedeniyle düştüğü uyuşturucu bağımlılığından kurtulamayan Afife Jale, 1941’de son yıllarını geçirdiği Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde morfinmanlar koğuşunda hayatını kaybetmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kadın muhtarı Gül Esin
1930 yılından itibaren çıkarılan yasa ile belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma ihtiyar meclislerine seçme ve seçilme hakkına sahip olan kadınların en cesuru olan Gül Esin, 1933 yılında Türkiye'de seçilmiş ilk kadın muhtardır.
Aydın’ın Çine ilçesi Karpuzlu bucağı muhtarlığında görev yapan Gül Esin, Mustafa Kemal Atatürk tarafından ödüllendirilmiştir. Muhtarlık görevine gelir gelmez, kumar oynamayı yasaklamış, kız kaçırma olaylarını engellemiş ve nikah işlerini düzene koyarak önemli bir başarı elde etmiştir.
İlk Kadın Hemşire Esma Deniz (1924-1997)
1902 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Esma Deniz, 1924 yılında Amerikan Hastanesi Hemşirelik Okulu’nu bitirmiş ve Amerika’da New York Columbia Üniversitesi TeachresColege’e gitmiştir. 1929 yılında mezun olup 1 yıl Amerika’da kalan Esma Hanım Türkiye’ye dönerek hemşirelik görevini sürdürmüştür. 1943 yılında açılan Türk Hemşire Derneği’nin kuran Esma Deniz 18 yıl boyunca buranın başkanlık görevini yapmıştır. Türk hemşirelerini Uluslararası Hemşireler Birliği’nde temsil etmiştir ve Türkiye’nin Toplum Sağlığı Hemşiresi unvanına da sahiptir. FlorenceNightingale Hemşirelik Okulu’nun kurulmasında da katkısı olan İlk Türk Kadın Hemşire Esma Deniz 1997 tarihinde hayatını kaybetmiştir.
İlk Kadın Arkeolog Jale İnan (1914-2001)
İlk Arkeologlardan olan Aziz Oğan’ın kızı olarak 1914 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Erenköy Kız Lisesini bitiren Jale Hanım, babasının mesleğinden ötürü pnunla birlikte katıldığı geziler sayesinde arkeoloji ile tanışmış ve bu dalın eğitimini almak üzere Almanya’ya gitmiştir. 1946 yılında İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji Kürsüsü'nün kurulması çalışmalarına katılmıştır. Antik dönem heykeltıraşlık sanatı üzerine çok önemli eserler vermiş; yayınladığı kitaplar Anadolu'nun Roma ve Erken Bizans dönemi portreciliği konusundaki çok önemli başvuru eserleri arasına girmiştir. Jale Hanım 2001 yılında aramızdan ayrılmıştır.
İlk Kadın Büyükelçi Filiz Dinçmen (1939-…)
Filiz Dinçmen 1939 yılında Zonguldak’ta dünyaya gelmiştir. Ankara Kız Lisesi’ni bitiren Filiz Hanım, üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde tamamladı. 1961 yılında Dışişleri Bakanlığı’na girmiş, Birleşmiş Milletler (BM) Dairesi 2. ve 3. kâtipliği görevlerinde bulunmuştur. Ağustos 1965’te Birleşmiş Milletler New York Ofisi’nde 2. sekreter ve daha sonra da 1. sekreter görevlerine getirilmiştir. 1968-70 yılları arasında Türkiye’nin Tahran Konsolosluğu’nda görev alan Dinçmen, daha sonra değişik Ortak Pazar (Avrupa Birliği) görevlerinde bulunmuş ve 1982 yılında Hollanda Lahey Büyükelçisi görevine getirilerek Türkiye’nin İlk Kadın Büyükelçisi olmuştur. 1998 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Hikmet Çetin’in başdanışmanlığını yaptığı dönemde Filiz Dinçmen; Kula yakınlarında kendi özel arabasıyla bir kaza geçirmiş ve hayatını kaybetmiştir.
İlk Kadın Gazeteci Selma Rıza (1872-1931)
1872 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Selma Rıza, meclis üyelerinden Ali Bey’in kızıdır. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin tek kadın üyesi olan Selma Hanım aynı zamanda Paris’teki Jön Türklerin liderliğini yapan Ahmed Rıza Bey’in de kız kardeşidir. Eğitiminde büyük desteğini gördüğü abisinin yanına Paris’e giden Selma Rıza, orada Sorbonne Üniversitesi'nde eğitim aldı ve 10 yıl orada yaşadı. Ali Rıza Bey’in Fransa’da çıkardığı, Türkçe olarak yayımlanan gazetesinde çalıştı. İlk Türk kadın gazeteci unvanını Paris yıllarındaki çalışmaları ile aldı. Selma Hanım 1931 yılında İstanbul’da hayatını kaybetti.
İlk Kadın Vali Lale Aytaman (1944-…)
1944 İstanbul doğumlu olan Lale Aytaman, Türkiye’nin ilk kadın valisidir. İstanbul Avusturya Kız Lisesi’inde eğitim aldıktan sonra 1962 Phoenix, Arizona’da AFS öğrenci değişimi programına katılmıştır. İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olarak Hamburg‘da Alman Dili ve Edebiyatı doktorası yapmıştır. 6 Temmuz 1991 tarihinde Muğla Valiliği görevine getirilmiş ve bu görevi 1995 yılına kadar sürdürmüştür.
İlk Kadın Radyo Spikeri Emel Gazimihal (1912-1998)
1912 doğumlu olan Emel Gazimihal, 1937’de İstanbul’da PTT’de görev almıştır. 1930’larda Türk Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) henüz kurulmamış ve radyo yayını Türk PTT’nin sorumluluğundadır. Yapılan seçmelerden sonra Ankara Radyosu‘nun haber spikeri olarak seçilmiştir. II. Dünya Savaşı sırasında Türk halkı savaşın seyrini onun sesiyle öğrenmiştir. 1998 yılında hayatını kaybeden İlk Türk Kadın Radyo Spikeri Emel Gazimihal Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilmiştir.
İlk Kadın Banka Müdürü İclal Ersin (1915-…)
1915 yılında İstanbul’da doğan İclal Hanım, Celal Bayar tarafından kurulan İş Bankası’nda 1928 yılında muhasebeci olarak çalışmaya başlamıştır. Bankada çalışan ilk kadın olması nedeniyle Atatürk’ün ilgisini çekmiş ve kendisiyle tanışmak Ata kendisiyle tanışmak istemiştir. Yurt dışında eğitim arzusundan Atatürk’e bahseden İclal Hanım bu dileğine de kavuşur ve 1929 yılında Cenevre’ye gider. Türkiye’de Meslek Gelirlerinin Vergilendirilmesi başlıklı tezini Fransızca olarak hazırlar ve doktorasını tamamlayarak yurda döner. 1953 yılında açılan İş Bankası Nişantaşı Şubesi’nin müdürlüğünü yapmıştır. İclal Hanım bu başarılı kariyeri ile; Türkiye’nin İlk kadın Muhasebecisi, İlk Kadın Banka Müdürü, İlk Kadın Ekonomi Doktoru ve Atatürk’ün yurt dışına eğitim için gönderdiği ilk kadındır.
İlk Kadın Savaş Muhabiri ve Fotoğrafçı Semiha Es (1912-2012)
1912 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Semiha Hanım’ın iyi bir eğitim hayatı olmuştur. Henüz 15 yaşında Fransızlara ait bir firmada çalışırken, dönemin ünlü gazetecisi Hikmet Feridun Es ile tanışır ve evlenirler. Eşi Feridun Bey’in o dönem yurt dışı muhabirliği yapması onu biricik eşinden ayrı bıraktığı için oldukça can sıkıcı bir hal almaya başlamıştı. Feridun Bey’de bu işe bir çare olması adına eşi Semiha Hanım’a fotoğraf çekmesini öğretir. Ardından da yurt dışı seyahatlerine birlikte gitmeye başlarlar. Semiha Hanım eşi Feridun Bey Hürriyet Gazetesi tarafından savaşta yaşananları Türkiye’ye aktarılması adına Kore’de görevlendirilmiştir. Semiha Hanım eşi Feridun Bey ile hayatının yarısını yurt dışında cephelerde geçirmiştir. Kore’de 3 yıl Viatnam’da 5 yıl savaş muhabirliği yapan Semiha Hanım aynı zamanda Hollywood setlerinde yıldızların da fotoğraflarını çekmiştir. 2011 yılında Türkiye Fotoğraf Sanatçısı Ödülleri kapsamında Onur Ödülü’ne layık görülen İlk Türk Kadın Savaş Fotoğrafçısı Semiha Es, 100 yaşında İstanbul’daki evinde vefat etmiştir. Cenazesi ise Zincirlikuyu Mezarlığında eşi Hikmet Feridun Es'in yanına defnedilmiştir.
İlk Kadın Opera Sanatçısı Semiha Berksoy (1910-2004)
Şair bir baba ve ressam bir annenin çocuğu olarak 1910 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Semiha Berksoy, ressam ve ilk Türk Kadın Opera sanatçısıdır. Kültürel tarihin önemli isimlerinden biri olan sanatçı; İstanbul Konservatuarı’nda ve Güzel Sanatlar Akademisi Namık İsmail Atölyesi Resim ve Tiyatro Okulu’nda eğitim almıştır. Ardından Almanya’da Berlin Devlet Yüksek Müzik Akademisi Opera Bölümü’ne gitmiş ve burayı birinci olarak bitirmiştir. 1939’da Richard Strauss’unAriadneAufNaxos isimli operasındaki rolüyle Avrupa’da sahne alan ilk Türk opera sanatçısı olmuştur. İlk Türk operası olan Özsoy'da rol alan Berksoy, bu eserde Mustafa Kemal Atatürk'ün de karşısında sahneye çıkmıştır. Opera kariyerine 1934’te başlayan Berksoy, 1939’da Richard Strauss’unAriadneAufNaxos isimli operasındaki rolüyle Avrupa’da sahne alan ilk Türk opera sanatçısı olmuştur. Ayrıca Nazım Hikmet ile aralarında aşk ile başlayan ilişki, uzun yıllar iki dost olarak da devam etmiştir. Sanat tarihimize yön veren önemli isimlerden olan Semiha Berksoy 2004 yılında hayata gözlerini yummuştur.
İlk Kadın Emniyet Müdürü Feriha Sanerk (1923-2010)
1923 yılında dünyaya gelen Feriha Sanerk, 1945 senesinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi'nde eğitimine başlamıştır. Dört yıllık eğitim sürecinde fakültenin tek kadın öğrencisi olan Sanerk 1951'de kaymakamlık kursunu kazanmıştır. Fakat kadın olduğu gerekçesi ile dönemin şartları altında baskı görmüş ve ataması yapılmamıştır. Sanerk, daha sonra Emniyet Genel Müdürlüğü emrine komiser muavini olarak atanmış, Emniyet teşkilatına girerek, 1953 yılında emniyet müdürlüğü rütbesine yükselmiştir. Ancak yine kadın olduğu olması nedeniyle emniyet müdürü olamayacağı bildirilmiştir. Konuyla alakalı hukuki mücadele başlatan Şerife Feriha Sanerk, bu mücadeleyi kazanarak aynı yıl Türkiye'nin ilk kadın emniyet müdürü olmuş ve kendisinden sonra bu mesleğe girecek tüm kadınların önünü açmıştır. Feriha Sanerk, kendisi gibi emniyet müdürlüğü yapan kızının evinde 2010 yılında hayatını kaybetmiştir.
İlk Kadın Jet Pilotu Leman Bozkurt Altınçekiç (1932-2001)
1933 yılında Sarıkamış, Kars’ta doğan Leman Bozkurt Altınçekiç; liseyi bitirdiği yıl Türkkuşu İnönü Tesisleri’nde planör eğitimine başlamıştır. Hemen ardından Türkkuşu Motorlu Okulu’na öğretmen adayı olarak katılan Leman Hanım, 1954 yılında Silahlı Kuvvetlere kadınların da alınması kararı ile İzmir Hava Harp Okulu’na başvurdu. Ekim 1955’te burada eğitime başlamış ve 30 Ağustos 1957’de Pervaneli Uçaklar Eğitimini tamamlayarak mezun olmuştur. NATO’da da ilk ve uzun zaman boyunca tek kadın jet pilotluğu yapmıştır. Kasım 1958’de jet pilotu brövesini takan Altınçekiç, 9 yıl F-84 ve T-33 jet uçaklarında uçmuştur. Sonraki yıllarda Hava Kuvvetleri’nin karargâh hizmetlerinde çalışmış, kıdemli Albay rütbesiyle Hava Kuvvetleri’nden emekli olmuştur. İlk Türk Kadın Jet Pilotu olan Leman Bozkurt Altınçekiç, 4 Mayıs 2001’de İzmir’de hayat veda etmiştir.
İlk Kadın Heykeltraş Sabiha Bengütaş (1904-1992)
1910 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Sabiha Bengütaş, babasının görevi nedeniyleeğitimine, Şam’daki Fransız Katolik Okulu’nda başlamak zorunda kalmıştır. Yurda dönüşünün ardından Köprülü Fuat Paşa Okulu’nu bitiren Bengütaş henüz lise eğitimini tamamlamadan Güzel Sanatlar Akademisi, Mimar Sinan Üniversitesi’nin resim bölümüne girmiş ve burada Feyhaman Duran’ın öğrencisi olmuştur. Bir gün yalnızken antik bir büst üzerinde çalıştığı sırada heykel öğretmeninin dikkatini çeken Sabiha Hanım, öğretmeninin desteği ile okulun heykel bölümünün ilk kız öğrencisi olmuş ve okulunu birincilikle bitirmiştir. Atatürk, İsmet İnönü, Abdülhak Hamid, Ahmet Haşim, Bedia Muvahhit gibi tarihimizin dev isimlerinin heykellerini yapan Sabiha Bengütaş, ilk Türk Kadın heykeltıraştır. Kendisi 1992 yılında aramızdan ayrılmıştır
İlk Kadın Avukat Süreyya Ağaoğlu (1903-1989)
Azerbaycan Türkü bir babanın kızı olarak dünyaya gelen Süreyya Ağaoğlu; babasının sahip olduğu devlet statüsündeki görevlerinin de etkisi ile ülke rejimini yakından takip etme şansına sahip olmuştur. Bununla da kalmayıp toplumu ilgilendiren ve bilgilendiren kuvvetli düşüncelerini insanlara aktarıp her zaman onlara katkı sağlamayı ilke edinen idealist bir kadın olmuştur… Süreyya Ağaoğlu; İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra, ülkemizdeki ilk kadın Avukat olarak; 1952 İstanbul Barosu’nda 302 sıra numarası ve 1379 Baro Sicil Numarası ile yaşamı boyunca avukatlık yapmıştır. Hür Fikirleri Yayma Derneği ile Türk-Amerikan Üniversiteler Derneği’nin kurucusu olan Süreyya Hanım aynı zamanda Milletlerarası Kadın Hukukçular Komisyonu’nun da iki yıl başkanlığını yapmıştır. Çocuk Dostları Derneği adında bir özel çocuk bakım evinin de kurucu öncülüğünü üstelenen İlk Türk Kadın Avukat Süreyya Ağaoğlu; “Kadın Hakları ve Çağdaşlaşma” konulu bir panelden ayrılırken düşmüş ve geçirdiği beyin kanaması nedeni ile 1898 yılında vefat etmiştir.
İlk Türk Kadın Doktor Safiye Ali (1891- 1952)
Cumhuriyet öncesi dönemde de vatana pek çok hizmete bulunmuş köklü bir ailenin 6 çocuğundan biri olan Safiye Ali, Amerikan Kız Koleji’nde eğitim görmesinin yanı sıra özel derslerle eğitim hayatını desteklemiş çok donanımlı bir öğrenciydi. Doktor olmak istemesinin nedenlerinin arasında en etkilisi; Balkan Savaşları sırasında cephelerden gelen yaralı askerlerin yardıma muhtaç hallerine şahit olmasıdır. Yüzüne çarpan dönemsel zorlukların içerisinde onu en çok yaralayan ise çaldığı her kapıdan; “Tıp Fakültesine kadın öğrenci alamayız.” Sözleri olmuştur. Fakat genç ve idealist Safiye, başarısı ve azmi ile dönemin Milli Eğitim Bakanı Şükrü Bey’in dikkatini çekmeyi başarmış ve devlet desteği ile tıp eğitimi almak üzere Almanya’ya gitmiştir. Almanya’da kadın ve çocuk hastalıkları üzerine ihtisas yapmış ve Kurtuluş Savaşı’nın son günlerinde yurda dönerek Cağaloğlu’nda açtığı klinikte ayrıca süt ve bakımevlerinde memleketine hizmet vermiştir. Safiye Hanımkadın ve çocuk hastalıkları doktoru olmasına rağmen ilk zamanlar yalnızca kadın olduğu için kimse onu tercih etmiyordu. Fakat bu dışlamalara ve hakaretlere asla aldırış etmeden mesleğini layıkıyla yapmaya devam etmiştir. Dönemin ünlü ve tecrübeli doktorlarından büyük destek görmüş ve yurt dışındaki birçok tıp kongresinde ülkesini temsil etmiştir. Hasta ve zayıf çocuklar için Hilal-i Ahmer muayenehanesini kurup, ücretsiz hizmetler vermiş, kadınların tıp fakültelerine alınmaları için oldukça emek harcamış ve ülkenin tıp eğitimi veren ilk kadın doktoruolmuştur. Yakalandığı kanser hastalığından kurtulamayan Safiye Ali, 1952’de hayatını kaybettiğinde son sözü ise; “Kadınlar size emanet…” olmuştur.
İlk Kadın Kimyacı Prof. Dr. Remziye Hisar (1902-1992)
1902 yılında Üsküp’te sancılı günlerde dünyaya gelen Remziye Hisar; henüz 9 yaşındayken üç yıllık Mekteb-i İptidai’yi 1 yılda bitirerek başarılı bir ömrün sinyallerini vermiştir. İstanbul Darülmuallimatı’nın, Darülfünun’a hazırlamak üzere oluşturduğu iki sınıflık bölümünden birincilikle mezun olmuş ve bunun ardından küçük sınıflardaki öğrencilere geometri ve matematik dersleri vermiştir. Daha sonra bu okulun kimya bölümüne kaydını yaptıran Remziye Hanım, kimyayı seçme nedenini bir röportajında; “Fen derslerinde, kanunlarda olsun, buluşlarda olsun hep yabancı isimler görmek beni kahrediyordu. Fen alanında bir tek Türk ismi görememenin ezikliğini, bu dalda başarılı olursam giderebilirim sanıyordum.” cümleleriyle açıklamıştır. Bu yerinde hüzün onun Bakü’ye savrulmasına neden olmuştur. Fakat Sovyet Rusya’nın Azerbaycan’ın bağımsızlığına son vermesi gibi sorunlar nedeniyle oldukça zor şartlar içinde kalan Remziye Hanım,Dr. Reşit Süreyya Gürsey ile tanışmış ve evlenerek, eşi ile birlikte İstanbul’a dönüş yapmıştır. Ardından eşiyle birlikte Paris’e gitmiş ve Sorbonne Üniversitesi Kimya Bölümüne yazılmıştır. Biyokimya sertifikası alan Hisar, Paris’te Maarif Vekaleti’nin verdiği bursla öğrenim görmüş, doktorasına başlayacağı dönemde bursu kesilmiş ve yurda dönmek zorunda kalmıştır. Dönüşünün ardından da Erenköy Lisesi’ne kimya öğretmeni olarak atanmıştır. Remziye Hisar, zorlu bir çaba sonucunda doktorasını yapmak üzere 1930 yılında yeniden Paris’e gitmiştir ve tezini tamamlamasının ardından; Türkiye’ye dönüp, 1933 – 1936 yılları arasında İstanbul Üniversitesi’nde kimya ve fiziko-kimya doçenti olarak görev yapmıştır. 1947 yılında ‘İTÜ Makine ve Kimya Doçentliği’ görevine başlayan Hisar, 1959 yılında profesör olduktan sonra 1973 yılında emekliye ayrılmıştır. 1991 yılında Tübitak Hizmet Ödülünü alan ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Kadın Kimyacısı olarak tarihe geçmiştir.