Tarihin en büyük depreminin merkezine doğru: Kıyamet günü
Yakın tarihimizde İzmir, Elâzığ ve Van depremlerini yaşadık.
İzmir depreminde, salgın döneminde eşim Dilek ve oğlum salgın sebebiyle Didim’de Kayınpederimin yanında olduğu için ben de onların yanına gitmiştim. Didim’de bizzat hissettik. Van’da günlerce deprem bölgesinde kaldım. Elâzığ’a da gittim. Hepsini bir şekilde gördüm, yaşadım. Yaşayanlarla empati kurmaya çalıştım. Uzaktan ‘ahkam’ kesmeye çalışmadım hiç.
Yangın zamanlarında da Osmaniye’ye geldim. Selde Giresun Dereli, sonraki selde Kastamonu Bozkurt’taydım. Bu felaketleri yaşamayan, hissetmeyen bilemez.
Şimdi de Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli depremler için de önce Osmaniye’ye ardından da Kahramanmaraş’a geçtim.
Yolculuk ve buralardaki izlenimlerimden bahsetmek isterim.
Yola ilk gün çıkmak istedim. Ancak, yolda kalıp da daha sonra yetkililer için de ekstra yük oluşturmak istemediğim için ikinci gün yola çıktım.
Yanımda iki üniversite öğrencisi genç de vardı. Biri Mahmut Övür’ün oğlu Ege ve onun arkadaşı Çağan. İkisi de AFAD gönüllüsü ve bu afet için bir şeyler yapmak istiyorlardı. Birlikte geldik.
Öncelikle yoldaki izlenimlerimi anlatmak isterim. Yolda yer yer şarampole yuvarlanmış ya da yan yatmış araçlara rastladık. Bunlar arasında tırlar, kamyonetler ve özel araçlar da vardı. Nitekim, Osmaniye’de de…
Osmaniye’de çocukluğumun bir kısmı geçti. Ana tarafım Maraş Andırın’dan Osmaniye’ye yerleşmişlerdi.
Deprem sebebiyle yıkılmış mahalleleri, çadırkentleri dolaştık.
Bireysel olarak yardım getirmiş olanlar…
Belediyelerin yardımları…
İHH gibi yardım kuruluşları hep bölgedeydiler.
Ankara’dan Altındağ Belediye Başkanı Asım Balcı ile karşılaştım. ‘’Diğer deprem bölgelerine de yardım gönderdik. Ben de ekibimle buraya geldim’’ dedi.
Daha sonra Trabzon Milletvekili Salih Cora ile karşılaştık, ‘’Biz buraya 24 saatte ulaştık. Kazma küreklerle yolları kendimiz açtık’’ dedi. O da yardım malzemeleri ve ekibiyle depreme destek için gelmişti.
Osmaniye’de Gençlik Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu da vardı. Vali Erdinç Yılmaz ile süreci koordine ediyorlardı.
Şunu da özellikle söylemeliyim ki daha üç ay önce yapılmış binaların yıkıldığı Osmaniye’de Kredi Yurtlar Kurumu’nun yurtlarında bir ufak çatlak bile yoktu. Bu da binaları yaptıranların işleri hakkıyla yaptırdıklarının göstergesi. Nitekim, herkesi kabul ettikleri gibi bizi de kabul ettiler, orada kaldık.
Şimdi bu yazımı da Kahramanmaraş’taki yurttan yazıyorum. Dün karşılaştığım Genel Müdür Mehmet Baykan, ‘’Bizim yurtlarımız çok sağlamdır. Sadece kiralama ile edindiğim Sütçü İmam Yurdu’nda çatlaklar oldu. Onun dışında hiçbir çatlak yok’’ dedi. Ben de şu an yurt binasının dördüncü katında bu yazıyı yazıyorum.
Ara ara yine artçılar oluyor.
Ancak, kimse hissedecek halde değil. Dün Osmaniye’de de hissettik, Kahramanmaraş’ta da.
Osmaniye’den Kahramanmaraş’a geçerken 970 rakımlı Aslanbeli Geçidi’nde bile yarıklar vardı. Sanırım bu durum da depremin şiddetini göstermeye yeterlidir.
Nurdağı’nı görünce depremin daha çok burayı yıktığını da anlıyorsunuz.
Gördüklerimiz distopik bir filmden kare değil.
Yaşanmış…
Yaşanan bir felaket…
Hayır, hayır bu felaketten daha derin…
Bir küçük bir kıyamet.
Allah’ım nasıl bir imtihandır bu.
Maraş’ta Ebrar Sitesi var. Orası tabiri caizse yerle bir.
Yerde bir tablet.
Bir çocuğun olmalı.
Yaşar mı o çocuk…
Göçük altında kalanların yakınları bir umut beklemekteler.
AFAD, Dilovası Belediyesi araçları canla başla çalışıyorlar. Ayrıca PAK ve JAK da var.
Kriz Koordinasyon merkezine gidiyorum.
Kocaeli ve Sakarya valileri oradalar.
Körfez Belediye Başkanı, ‘’Ben ilk başta 30 gönüllü personelimle gelecektim. Bir baktım 64 kişi var. Kimseyi de vazgeçiremedim. İş makinaları ile hep birlikte geldik. Sonra ilave gelenler de oldu’’ dedi. Dilovası Belediye Başkanı da iş makinaları ile birlikte 100 kişiyle gelmiş. Darıca Belediye Başkanı, ‘’Biz deprem yaşadığımız için halkımız daha duyarlı. Yardımlara bizzat katılmak istediler’’ diye anlattı.
Kocaeli Valisi Seddar Yavuz, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deprem bölgesine eşlik ettiği için süreci koordine ediyor. “250 iş makinası ile geldik. Daha da yardımlar geliyor. 250 tır ve 550 kişilik insan kaynağı ile buradayız’’ dedi.
Yine orada karşılaştığım Mahir Ünal, “Deprem oldu, Süleyman Soylu ile saat 5’te Ankara AFAD merkezindeydik. Saat 8’de Trabzon caddesinde işe koyulmuştuk’’ diye konuştu.
Süleyman Soylu her zamanki gibi. Ancak yetişilecek gibi değil ki deprem çok büyük, çok…
Depremde ilk müdahaleyi yapan Diyarbakır gibi iller daha etkili sonuçlar aldılar. Bu süreci etkin bir şekilde yürüten Diyarbakır Valisi Ali İhsan Su da bu süreci etkin yöneten isim oldu.
Bu deprem, tarihin en büyük depremi ve tarifi mümkün olmayan acılar yaşanıyor.
Hepsinin ayrı hikâyesi var.
Yaşamayan bilemez.
Adıyaman’da hayatını kaybetmiş kızının elini bırakmayan babanın yaşadıklarını kim anlayabilir…
Son olarak şunu da söylemeliyim ki bu deprem ekran başında anlaşılamaz, gelip buraları görmek gerek. O zaman kimse daha çok daire çıksın, daha ucuz olsun diye davranmaz.
Birlik ve dayanışmaya en çok ihtiyacımız olan dönemdeyiz.
Şu an en son konuşulacak konu siyaset ve ticarettir.
İnsanlık büyük bir imtihan veriyor.
Siz bu sınavda nerede olacaksınız.
Vicdandan yana mı?
Yoksa bu süreçte canla başla hayatını yok sayarak depremden bir can daha kurtarma gayretinde olanların azim ve gayretini yok saymaktan yana mı?