Tarihin en genç akıl hastanesi mahkûmuydu! Her şey 14 yaşındayken başlamış! Çay fincanı katilinin kan dondurucu hayatı!
İnsanları hedef almaya daha 14 yaşındayken başlayan çay fincanı katilinin şok edici hikayesi herkesi şaşkına çevirdi. Annesini, babasını, kız kardeşini, iş arkadaşlarını hatta yattığı hastanedeki hemşireyi bile zehirledi. Sadece bir fincan çayla, hayatı çevresine zehir eden Graham Young, kendi sonunu da bu şekilde getirdi. İşte Graham Young'ın tüyler ürpertici hayatı...
Yatırıldığı akıl hastanesinde dahi tıp çalışarak zehir konusunda kendisi geliştirdi. Silahı bir fincan çay ve içine eklediği çeşitli zehirler olan seri katilin şok edici hikayesi…
"ÇILGIN PROFESÖR" OLARAK ANILIYORDU
7 Eylül 1947’de Neasden, Londra'da dünyaya gelen Graham Young, daha çocukluk dönemlerinde bile toksikolojiye meraklıydı. Bu merak zaman içinde bir takıntıya dönüşmeye başladı. Her zaman normal dışı bir çocuk olan Young, sınıf arkadaşları tarafından ‘çılgın profesör’ olarak anılırdı.
Young’ın bir seri katile dönüşümü, okul laboratuvarından zehir çalıp kurbağaları ve evcil kedisini öldürmesiyle başladı.
İNSANLARI HEDEF ALMAYA 14 YAŞINDA BAŞLADI
İnsanları hedef almaya ise 1961 yılında henüz 14 yaşındayken başladı. İronik bir şekilde aynı yıl Agatha Christie'nin Ölüm Büyüsü (The Pale Horse) kitabı yayınlanmıştı. Bu romanda bir katil kurbanlarını zehirleyerek öldürüyordu.
Young, insanlar üzerindeki zehirlemelerini ilk olarak ailesi ile denedi. Bir gün Young’un aile üyeleri çay içtikten sonra hastalandı. Babası mide krampları geçirmiş, kız kardeşi halüsinasyonlar görmüş ve üvey annesi ise defalarca kusmuştu.
ZEHİRLERİ OKUL SIRASINDA SAKLIYORDU
Teyzesi Young'ın toksikoloji kitapları koleksiyonundan haberdardı ve polise haber verdi. Aynı dönem öğretmeni gencin okul sırasında sakladığı zehirleri bulup yetkililere haber verince harekete geçildi.
Young 23 Mayıs 1962'de tutuklandı; babasını, üvey annesini, kız kardeşini ve bir okul arkadaşını zehirlediğini itiraf etti. Ayrıca polise zehirleri sakladığı zulasını da söylemek zorunda kaldı.
YAŞADIĞI GÜÇTE ZEVK ALIYORDU
Tüm bunların yanı sıra Young, insanları zehirleme konusundaki kararlılığının ‘bir bağımlılığın yavaş yavaş ilerlemesi gibi büyüdüğünü’ ve her olayda yaşadığı 'güçten' zevk aldığını söyledi. Kendisini muayene eden psikiyatrist Dr. Christopher Fysh, gencin 'normal bir ahlak anlayışı geliştiremediğini' belirtti ve yeniden suç işlemesinin 'son derece muhtemel' olduğu uyarısında bulundu.
HASTANEYE YATIRILAN EN GENÇ MAHKUM OLDU
Bunun üzerine Young, Berkshire'da bulunan ve akıl hastalığı olan ağır suçluların kaldığı Broadmoor Hastanesi'ne gönderildi. Böylece hastaneye yatırılan tarihinin en genç mahkûmu oldu.
Ailesi de Young’ın hastaneye yatırılmasını destekliyordu, hatta ona bir daha asla özgürlük verilmemesi gerektiğini düşünüyorlardı.
Ancak 1970 yılında Broadmoor Hastanesi’nin Psikiyatristi Edgar Udwin, Young'ın 'artık zehirlere, şiddete takıntılı olmadığı ve artık başkaları için tehlike arz etmediği' söyleyerek ona ikinci bir şans verilmesinin zamanının geldiğinden bahsetti.
Doktor, bu kararının ölümcül bir ağırlık taşıyacağından habersizdi. Çünkü Young sekiz yıllık akıl hastanesi tedavisinin ardından 1971'de Broadmoor'dan tahliye edildi.
"BURADA GEÇİRDİĞİM HER YIL İÇİN BİR KİŞİYİ ÖLDÜRECEĞİM"
Uzun yıllar sonra, hastaneden ayrılırken bir hemşireye “Hastaneden çıktığımda, burada geçirdiğim her yıl için bir kişiyi öldüreceğim” dediği ortaya çıktı.
Hastaneden ayrıldığında 23 yaşında olan Young, Hemel Hempstead'de köhne bir yatakhaneye taşındı. Yakındaki Bedford Koleji’nden bir parça not kâğıdı çalarak bir eczaneye gitti. Not kağıdını göstererek kolejde öğrenci olduğunu ve bir çalışma için maddeye ihtiyacını olduğunu söyleyerek 25 gram antimon potasyum tartarat satın aldı. Bu madde yüksek dozda kalp krizine neden olabiliyor.
Şubat 1971'de Young, Slough'un eteklerindeki Cippenham'da bir pansiyona yerleşti. Burada bir eğitim kursuna katılarak eşya ve şirket envanterlerinin nasıl tutulacağını öğrendi. Kaldığı pansiyonda 34 yaşındaki Trevor Sparkes ile arkadaş oldu ve onun bir bardak suyuna zehir kattı. Genç adam ishal ve testislerinde garip bir ağrı ile şiddetli bir şekilde hastalandı.Ağrıyı, mide sorunları için reçetesiz satılan bir tedavi olan magnezya sütü ile tedavi etmeye çalıştı. Sparkes, nisan ayında Slough'dan ayrıldı ve garip hastalığından mucizevi bir şekilde kurtulduğunu düşündü. Ancak aylar sonra bir seri katil tarafından hedef alındığını ve ölümden kıl payı kurtulduğunu öğrendi.
Eğitim kursunu tamamladıktan sonra Young, Bovington'daki John Hadland Laboratuvarları’nda depo görevlisi olarak işe girdi. İşverenleri onun rehabilitasyonundan haberdardı ve bunun sebebinin sinir krizi olduğunu sanıyorlardı. Ancak Young’ın hüküm giymiş bir suçlu olduğunu bilmiyorlardı.
'BOVINGTON BÖCEĞİ' HASTALIĞINA YAKALANDILAR
Young’ın şirkete gelişinden birkaç ay sonra, şirketteki işçiler kısa süre içinde 'Bovington Böceği' olarak anılan bir hastalığa yakalandılar. Young'ın görevleri çok çeşitliydi ama bir görevi de çay arabasını itmekti.
Laboratuvarlarda depo müdürü ve İkinci Dünya Savaşı gazisi olan Bob Egle, Young tarafından gizlice zehirlenen ilk kişilerden biriydi. 59 yaşındaki adam Haziran 1971'de vücudunun aniden uyuşması üzerine hastaneye kaldırıldı.
Bob,7 Temmuz'da öldü ve otopsi raporunda ölüm nedeni nadir görülen bir otoimmün hastalık olan Guillain-Barré Sendromu olarak belirtildi. Bob'un cenazesinde Young, bir iş arkadaşına savaş kahramanının garip bir virüsün kurbanı olmasının ne kadar üzücü olduğunu dile getirdi.
GÖZ ÖNÜNDE SAKLANAN BİR KATİLDİ
Artık Young göz önünde saklanan bir katildi. John Hadland Laboratuvarları’nın koridorlarında dolaşıyor ve içine talyum serpmek için bardaklar arıyordu. Young’ın kurbanlarından biri de David Tilson adında bir meslektaşıydı. David hayatta kaldı ama saçları döküldü ve erektil disfonksiyon geliştirdi.
Benzer bir kaderi Young’ın başka bir iş arkadaşı olan 39 yaşındaki Jethro Batt da yaşadı. Tilson gibi Batt da ‘virüs kaptığında’ saçlarını kaybetti ve erektil disfonksiyon yaşadı.
Bir başka meslektaşı olan Diane Smart da katilin kurbanıydı; zehirlenmesi vücudunun garip bir koku yaymasına yol açmıştı. Koku o kadar kötüydü ki kocası onunla aynı yatakta yatmayı reddetti.
KALABALIK SAVAŞ ALANINDAN BİR ZAYİAT DAHA ÇIKACAK
60 yaşındaki Fred Biggs, gizemli hastalığın kurbanı olan bir sonraki işçiydi. Şiddetli göğüs ağrıları çekiyor ve yürümekte zorlanıyordu.
Young, kurbanları ve zehirlerle ilgili tuttuğu günlükte Fred için şunları yazmıştı: “Özel bileşiğin ölümcül dozunu uyguladım... Böylesine sevimli bir adamı böylesine korkunç bir sona mahkûm etmek utanç verici görünüyor. Erken ölmeye mahkûm... Kalabalık savaş alanından bir zayiat daha çıkacak.”
Fred'in cildi hastanede soyulmaya başladı ve konuşamaz hale geldi. Zehir uygulandıktan 20 gün sonra Biggs, 19 Kasım 1971'de öldü.
GERÇEK ORTAYA ÇIKTI
Bu noktada, John Hadland Laboratuvarları'ndaki patronlar 'Bovington Böceği' ile ilgili bir soruşturma başlatmışlardı. Young'ın hastalıktan hiç etkilenmemesi dikkat çekiyordu. Soruşturmada bundan da bahsediliyordu.
Toksikolojiye olan ilgisi birkaç meslektaşı tarafından rapor edildi ve kısa süre sonra 'böceğin' Young şirkete katıldıktan sonra ortaya çıktığı tespit edildi. Bu tespitin ardında Young’ın geçmişini araştıran patronlar, şok edici suç geçmişini ortaya çıkardı.
Artık maskesi düşen Young, Fred Biggs'in ölümünden sadece 24 saat sonra, 20 Kasım 1971'de 24 yaşındayken tutuklandı.
"ONLAR SADECE KOBAYDI"
Polis tarafından götürülürken sorduğu “Beni hangisi için götürüyorsunuz?” sorusu ile herkesi şaşkına uğratan seri katilin suçluluğunun kanıtlanması uzun sürmedi.
Hemel Hempstead'deki evinde, her dozun ayrıntılarını içeren bir günlükle birlikte şişeler ve zehir tüpleri bulundu. Dedektifler neden meslektaşlarını hedef aldığını sorduğunda Young şu cevabı verdi: “Sanırım onları halk olarak görmeyi bırakmıştım. Onlar sadece kobaydı.”
"ONUNLA GÖZ TEMASI KURMAK İSTEMEZDİNİZ"
Young, mahkemede acımasızca suçsuz olduğunu savundu ve ilk itiraflarını polisin yakasından düşmesi için yaptığını iddia etti. Mahkeme muhabiri Susan Nowak, duruşmadan sonra şunları söyledi: “Belli ki çok zeki bir adamdı ama aynı zamanda inanılmaz derecede ürkütücüydü. Onunla göz teması kurmak istemezdiniz çünkü sinir bozucu bir havası vardı.”
Duruşma sona erdiğinde, jüri iki saatten kısa bir sürede Young'ı iki cinayet, iki cinayete teşebbüs ve iki yaralama kastıyla zehir vermekten suçlu buldu; genç adam müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Parmaklıklar ardına girdikten sonra Young, kötü şöhretli Moors katili olarak bilinen Ian Brady ile arkadaş oldu ve ikili Nazi Almanya'sına duydukları ilgi nedeniyle birbirlerine bağlandı. Ian Brady, çay fincanı katili ile empati kurduğunu ve genç adamın gerçekten ‘aseksüel' olduğunu, 'güç ve ölümün onun afrodizyakları olduğunu' düşündüğünü söyledi.
Moors katili lakaplı Ian Brady, 1960’ların İngiltere’sinde işlediği çocuk cinayetleriyle ülkeyi ayağa kaldırmıştı. Cinayetleri suç ortağı Myra Hindley ile işleyen seri katilin yakalandıktan sonra görülen davalarda hiçbir pişmanlık göstermemesi herkesi şoke etmişti. Brady, 2017 yılında 79 yaşındayken vefat etti.
Young, 1 Ağustos 1990'da Wight Adası'ndaki Parkhurst HM Hapishanesi’nde 42 yaşında hayatını kaybetti. Seri katilin ölüm nedeni kalp krizi olarak açıklansa da hapishanedekiler Young’ın kendilerini zehirlemenin bir yolunu bulacağından çok korktukları için bir mahkûm arkadaşı ya da bir gardiyan tarafından öldürüldüğüne dair çeşitli teoriler ortaya atıldı.
Kriminolog David Wilson ise aksini öne sürdü ve Young'ın 'bulabildiği her türlü zehre erişerek öldüğünü' iddia etti. Yani Wilson’a göre Young nihayetinde kendini de zehirleyerek öldü.
BİRÇOK KİTABA KONU OLDU
Seri katilin hikayesi birçok gerçek suç kitabına konu oldu ve başrollerini Hugh O'Conor ve Ruth Sheen'in paylaştığı 1995 yapımı 'The Young Poisoner's Handbook' filmine de ilham kaynağı oldu.
Graham Young’ın hikayesi, akıl hastası mahkumlara nasıl davranıldığı konusunda da büyük bir etki yarattı. Young'ın savunma avukatı Sir Arthur Irvine, müvekkilinin duruşmasında şunları söyledi:
“Graham Young'ın bu suçları işlemesi ancak ruhsatla serbest bırakıldığı için mümkün olmuştur. Yetkililerin hem Young'ı kendisinden korumak hem de halkı korumak gibi bir görevi vardı.”
Dava sonucunda, iki psikiyatristin tavsiyesi olmadan hiçbir hastanın ceza infaz kurumundan taburcu edilmemesine karar verildi.